Değerli meslektaşım, değerli basın kuruluşu,
Ben, Tekirdağ 2 No'lu F tipi Cezaevi'nde tutuklu Ezilenlerin Sosyalist Alternatifi Atılım Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Çiçek.
8 Eylül 2006 tarihinde, Marksist Leninist Komünist Parti'ye (MLKP) yönelik "Gaye" operasyonunda gözaltına alındım.
24 saat aileme haber verilmedi.
Keza avukatlarımla da teorik olarak 24 saat, pratikte ise 48 saat görüştürülmedim.
Tutukluluk sürem dört güne uzatıldı.
Dosyaya gizlilik yasağı kondu. Bu nedenle ne ile suçlandığımı dördüncü gün, o da bir ölçüde öğrenebildim. Atılım gazetesi MLKP'nin legal yayın organı olmak, Genel Yayın Yönetmeni olarak ben de MLKP'nin yöneticisi olmakla suçlanıyordum. Bir komplo ile karşı karşıya olduğum artık belirginleşmişti.
"Şüpheli İbrahim Çiçek'in... 12.09.2006 tarihinde ifadesine başvurulan sosyalist bir gazeteci olduğunu, siyasal düşünceleri ve inançları nedeniyle polis komplosuna maruz kaldığını, gözaltına alınırken ne ile suçlanacağının açıklanmadığı, suçlamaların neye dayandığına dair bilgi verilmediği, her şeyin tek yanlı bir mizah olduğunu, bu durumda ifade vermediğini, ama komploya da parmak bastığını ifade etti." (İddianame sayfa. 232)
Keza savcılıkta, "kendi şahsımda gazeteme bir komplo kurulduğunu" açtım.
Şunun altını özellikle çizmek istiyorum; TMY'nin tanıdığı gizlilik kararı, soruşturma/sorgu aşamasında savunmanın kararını ortadan kaldırmakta ve savunma hakkını özünde tasfiye etmektir.
Atılım Gazetesi yayın hayatına girdiği Ekim 1994'ten günümüze sürekli susturulma tehdidi altında yayın yaşamını sürdürdü. Polis ve savcılık, sürekli gazetemizi yasadışı gizli bir örgütle ilişkili ya da onun legal yayın organı gibi, keza editörlerimizi, çalışanlarımı okurlarımızı da gizli örgüt üyesi gibi görmeye ve göstermeye çalıştı. Editörlerimizden, Necati Abay, 2003 yılında polis yönlendirmesi bir ifade ile MLKP'nin İstanbul'daki üç silahlı hücresinin "sorumlusu" gösterilmeye çalışılarak tutuklandı. Aylarca hapis yattıktan sonra ilk duruşmada serbest bırakıldı! Bu ipe sapa gelmez iddia ve itham büyük bir komplonun habercileriydi.
Fakirlerin ve Ezilenlerin Silahlı Kuvvetleri'nin (FESK) Ankara'da yaptığı bombalama, İnternet sitemizde haber yapıldığı için 04.02.2003 tarihinde büromuz basıldı. Ben dahil tüm çalışanlarımız gözaltına alındık, ama ertesi gün serbest bırakıldık.
Nihayet 8 Eylül 2006 'da büyük komplo uygulanmaya sokuldu. 8 Eylül 2006'da ben ve yayın koordinatörümüz Sedat Şenoğlu ayrı ayrı gözaltına alındık. Keza aynı gün eşim Özgür Radyo Yayın Koordinatörü Füsun Erdoğan da gözaltına alındı. İlginç olan şu ki gizli, yasadışı örgüt yöneticiliği ile suçlanmamıza karşın ne evimiz ne de işyerimiz arandı!
21 Eylül 2006'da Atılım Gazetesi, Özgür Radyo, Dayanışma Gazetesi, BEKSAV, EKD, Tekstil-Sen, Limter-İş vb. demokratik kuruluşlar basıldı. Yeni Terörle Mücadele Yasası'nın toplumla mücadele yasası olduğu gerçeği açığa çıktı. TMY tırpan gibi çalıştırılırken gizlilik kararı da devlet terörüne zırh oluyordu. Gizlilik örtüsü birazcık aralandığında komplonun sahte belgeleri sırıtmaya başladı.
Değerli meslektaşım,
Değerli basın kuruluşu,
İzninizle komplo belgelerinde bazı örnekler vermek istiyorum. Komplocuların dokuz örgüt evinden çıktığını iddia ettikleri sözde belgede:
"Güneş Ajans faaliyetlerini partiden aldığı talimatlar doğrultusunda eksiksiz yürütmektedir. Ajansta İbrahim Çiçek yoldaş genel yayın yönetmeni görevindedir. Sedat Şenoğlu yoldaş da İbrahim yoldaşın yardımcılığını yapmaktadır. Sonnur Sağlamer, Alp Altınörs ve Halil Dinç yoldaşlar, ajanstaki görevlerini yerine getirme gayretindedirler" deniyor.
Bu sözde belge basit bir bilgisayar çıktısıdır. Herhangi bir gizli örgütün böyle bir aptallık yapması da imkansızdır.
Minareye kılıf olarak tasarlanmış ve imal edilmiş bu sözde belge, oldukça pespayedir. Örneğin iddia edildiğinin tersine benim Güneş Ajans'la hiçbir ilişkim yoktur.
Ben Ezilenlerin Sosyalist Alternatifi Atılım Gazetesi'nin yayınlandığı Varyos Yayıncılık'ın aylıklı sigortalı çalışanıyım.
Seri delil imalathanesi gibi çalışan komplocuların bir de ihbar e-maili var. Bu ihbar e-mailinde, benim ve eşimin yasadışı örgütün mali işlerini nasıl yürüttüğümüz anlatılıyor, o arada paraların bir bölümünü ise "örgüte ait Atılım gazetesinin basım ve dağıtım işlerine Güneş Ajans'a, Özgür Radyo'ya , Dayanışma'ya, Gülümse Ajans'a, BEKSAV'a, Emekçi Kadınlar Derneği'ne, Tekstil-Sen'e, Sosyalist Gençlik Dernekleri (SGD) ye ve ESP'ye harcanmaktadır" deniyordu.
İlki, bir örgüt evinde çıktığı söylenen sözde bir illegal örgüt belgesi! Ama gazetemizi ve demokratik kurumları suçlayacak her şey açık, aleni!
İkincisi, bir ihbar e-mail: Gazetemiz ve TMY Eylül terörünün merkezine konan demokratik kurumların isimleri aynen e-mail'de de geçiyor.
Karşılaştırmanızı rica ediyorum. Bu iki "belge", iki su damlası gibi birbirine benziyor. Kesinkes aynı fabrikanın ürünü bunlar.
İhbar e-mail'inin tarihinin 25 Ağustos 2006 21:08 olduğunu, "AÇ" rumuzlu bilgisayar çıkışının ise polis ve savcılığa göre 8 Eylül'de Nazilli 'deki "örgüt evinde" bulunduğunun iddia edildiğini hatırlatmak istiyorum.
8 Eylül'de gözaltılar başladığına göre 25 Ağustos 2006 tarihli ihbar e- mail komplo için belge imalatının önceden başlamış olduğunu gösterir....
Komplocuların hakkımdaki bütün delilleri bütün kanıtları birbirine benziyor. Hepsi sentetik, hepsi fabrikasyon!
Örneğin, bana ait olmayan bir flaş diskin üzerimden çıktığı iddia ediliyor. Bunun içerisindeki dosyaların, örgüt üyesi olduğu iddia edilen kişilerin üzerinden flaş disklerdeki dosyalarla benzerlik göstermesi üzerinden "örgüt ilişkisi" kurmaya çalışıyorlar...
Ya da örgüt evlerinden değil ama, örgüt evlerinden çıktığı iddia edilen kağıtlardan parmak izimin çıktığı iddia ediliyor!
Durumun daha tam anlaşılması için savcılığın hakkımda ulaştığı vargı ve suçlamayı da aktarıyorum...
İddia makamı, "Şüpheli İbrahim Çiçek. Anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs örgütün yöneticisi olmak suçlarından, ayrıca örgütün merkez komite üyesi olması ve siyasi alan sorumlusu olarak görev üstlenmesi sebebiyle örgütün yönetici konumunda bulunduğu, bu sebeple 1 Haziran 2005 tarihi itibariyle örgüt üyelerinin işlediği tüm suçlardan TCK'nin 314/3 maddesi yollamasıyla TCK'nin 202/5 maddesi uyarınca asli fail sorumlu olduğum" iddiasıyla benim "ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmamı" talep ediyor!
Tam da burada ayrıca çok ilginç bir duruma da dikkatinizi çekmek istiyorum: MLKP'ye yönelik "Gaye" operasyonunun kararlarını Beşiktaş 10. Ağır Ceza Mahkemesi (ACM) verdi. Son bir iki ay içinde 10. ACM hakimlerinden Ali Kayaoğlu'nun çete bağlantıları deşifre oldu. Keza şimdi "Gaye" operasyonu dosyasına bakmakla görevli olan Beşiktaş 14. ACM Başkanı Zafer Başkurt'un da çetelerle ilişkisi olduğu ortaya çıktı. İddianameyi hazırlayan Savcı Ali Cengiz Hacıosmanoğlu ise, ülkücü MHP çizgisinde ideolojik politik görüşleriyle tanınmaktadır.
"Gaye" operasyonu davasının zincirleme bu savcı ve hakimlere teslim edilmesi ilginç ve düşündürücü değil midir? Hakikaten bu tablo tesadüf kabul edilebilir mi?
Değerli meslektaşım,
Değerli basın kuruluşu,
Sosyalist bir düşünce insanı ve bir gazeteciyim. Bu durum, bütün ilerici kamuoyu tarafından da biliniyor. Ezilenlerin Sosyalist Alternatifi Atılım Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeniyim. İşyerim Aksaray'da, evimse Kadıköy'de. Evimin, işyerimin ve tüm yaşamımın 24 saatinin devletin polisi ve istihbarat örgütleri tarafından denetlendiğinden kuşkum yok. Bırakın bir gizli yasadışı örgütü yönetmeyi, bir gazeteci olarak benim bilgi toplamak için onlarla ilişki kurmam bile imkansızdır.
Atılım Gazetesi bütün tarihi boyunca halkın haber alma ve doğru bilgiye ulaşması hakkını hem savundu, hem de pratikte uygulayıcısı / hizmetçisi oldu. Çizgisi, haberde objektif, yorumda devrimci ve sosyalistti. Daima işçilerden ve ezilenlerden yana saf tuttu. Ezilenlerin, mazlumların, horlananların haklarını savundu. Hiç tereddüt etmedi, devrim ve sosyalizm dedi; demokrasi, adalet ve özgürlük mücadelesinin hep en önünde yürüdü.
Evet. Atılım MLKP ve FESK eylemlerini de haber yaptı. Tabii aynı yaklaşımla haber değeri olduğu sürece başka sol, sosyalist, devrimci örgütlerin eylemlerini de. Sansüre karşı bu şekilde de tavır aldı, mücadele etti. Haberlerinde, yazılarında yasalar bakımından suç teşkil eden herhangi bir şey gördüklerinde savcılar gereken yasal soruşturmayı zaten yaptılar, yapıyorlar. Bunların ötesinde gazetemiz Atılım'ın gizli yasadışı örgütün legal yayını olduğu ve keza benim gizli yasadışı örgüt yöneticisi olduğum suçlamaları tamamen asılsızdır. Yüreğinde azıcık olsun adalet duygusu taşıyan herkesi isyan ettirecek bir haksızlık ve adaletsizliktir bu.
Sosyalist bir düşünce insanı olarak ben ve Atılım susturulmak isteniyor. Tehlikede olan basın özgürlüğüdür, düşünceyi açıklama özgürlüğüdür. Tehlikede olan haber alma ve doğru bilgiye ulaşma hakkıdır. Sosyalistlerin basın özgürlüğü kabaca çiğneniyorken, "sivil", "demokratik", "özgürlükçü" vb. anayasa tartışmaları inandırıcı olabilir mi? Özgürlük olmadan demokratik bir anayasa yapılabilir mi?
Her zaman en büyük adaletsizliklere, haksızlıklara uğrayan biz sosyalist gazeteciler, çok iyi biliyoruz ki, adalet olmazsa ne özgürlük ne demokrasi olabilir. Toplumumuzun her tarafından adalet talebinin yükselmekte olmasına dikkatinizi çekmek isterim. Eğer gerçekten adalet mülkün temeli ise, o zaman yurdumuz muazzam bir tehlike ile karşı karşıya demektir.
Adalet olmazsa nasıl yaşar halkımız!
Hala 12 Eylül'ün darbeci generalleri yargılanamıyor, 12 Eylül zulmünün hesabı sorulamıyor!
İşte DTP vekillerinin hiçe sayılan dokunulmazlıkları!
İşte Şemdinli ve Susurluk davaları!
İşte, Uğur Kaymaz davası!
İşte 301. davadan yargılamalar!
İşte Hrant Dink cinayeti davası!
Ve işte, sosyalist gazetecilerin yargılandığı 10 Eylül davası!
Daha onlarcası ve yüzlercesi sıralanabilir...
Tutukluluğum bir yılı geçtiği halde, hâlâ mahkemeye çıkamadım. Avukatımın bıraktığı dava dosyalarını güvenlik gerekçesiyle vermeyen cezaevi yönetimi bu keyfi eylemine yasallık kazandırmak için sorunu infaz hakimliğine taşıdı. Cezaevi yönetimi, Tekirdağ İnfaz Hakimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi marifetiyle dosyaların verilmesinin 1,5 ay geciktirilmesi savunma hakkımızın engellenmesinden başka bir anlama gelmiyor.
Ama nihayet 26 Ekim 2007 tarihinde Beşiktaş 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ilk duruşmaya çıkabileceğim.
Sizlerden yalnızca mesleki dayanışma beklemiyorum, sizleri aynı zamanda en etkin şekilde adalet mücadelesinde yer almaya davet ediyorum. Çünkü adalet herkese lazım! (İÇ/TK)
* İbrahim Çiçek: Atılım Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni. 8 Eylül'den beri tutuklu.