Önderoğlu ile beraber Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) - Konrad Adenauer Vakfı'nın düzenlediği Yerel Medya 2003 ödüllerinin dağıtımı törenine katıldık. Pera Palas'taki törende konuşan TGC Başkanı Orhan Erinç, Adana'da konuşan Federasyon Başkanı Nazmi Bilgin'in altını çizdiği nokta yerel basın çalışanlarının sosyal güvenceden yoksun cansiperane iş koşulları oldu.
Antep'ten aldığım haberler bu kaygıyı daha da derinleştirdi. GRT Haber Müdürü Bülent Öner ile Kameraman Sadık Dağdeviren mazeret gösterilmeksizin işlerinden atılmışlar. Bülent ile oğlum Yekta'nın arasında fark olmadığını beni tanıyanlar bilir. Tam dört yıl sigortasız, düşük ücretle çalıştığı kurumdan 10 saniyede kovulmasını içinize sindirebiliyor musunuz? Bülent'in eşi 2 ay sonra dünyaya bir bebek getirecek. Ya Sadık? Yeni evli kameraman arkadaşımızı zor günler bekliyor. Bülent, mazeretsiz olarak işten atılmasına karşı onurlu bir tavır geliştiriyor. Gazetecinin kaderini değiştirmese de arka yüzde yaşananların kamuoyuna gösterilmesi noktasında önemli bir duruş bu...
Yerel basının muktedirleri utanç hanelerine bir yenisini daha eklediler. Protokol ile, sermaye çevreleri ve üst düzey yetkilileri ile bir araya gelebilmeleri için muhabirleri anahtar olarak kullanan ve gazeteciliğin "G" sini bilmeyenlerden söz ediyorum.
Kim ne derse desin, yerel basının kalitesi, kalitesiz patron ve yöneticilerin marifetiyle düşüyor. Biz çalışanlar ise dayanışma ruhundan uzak olduğumuz için, timsah gözyaşları döküyoruz. Oysa bu filmi sık sık izliyoruz. Bıkmadan, usanmadan gözlerimizi sildiğimiz mendilleri değiştirerek, hem de bu ağlama sesi, bin kilometreden yüreğime değip geçiyor.
Birilerinin utanç hanesine, bir çizik daha atılıyor.
Kızıyorum, üzülüyorum, mendilimi değiştiriyorum.
Kaderimizi mi?