Yusuf Atılgan "Aylak Adam"da, yeni yüzyılın yeni bir türünden, "sinemadan çıkmış insan"dan bahseder: "Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler başaracağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi, yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar."
Aynı türden mahlukları geçtiğimiz pazartesi akşamı Antony Hegarty'nin Filarmonia İstanbul orkestrasıyla verdiği konserden sonra İstanbul sokaklarında görebilirdiniz. Biraz önce Harbiye Açıkhava semalarına yükselen sesten ve o kırılgan sesin ifade ettiği güçlü bir varoluştan nasibini almışlar, hem konuşulanları hem de müziği sindirmeye çalışarak düşünüyorlar. Başka dünyalar mümkün diyoruz ya; o dünyanın nasıl oluşturulabileceğine dair yeni tohumlar atılmış zihinlerine; müzik bunu sağlar değil mi?
Başa saralım: Anthony Weeden yönetimindeki Filarmonia İstanbul ekibi ve piyanist Gael Rakotondrabe geliyor sahneye önce.
Ardından Antony Hegarty üzerinde bir pelerin, ayakları çıplak çıkıyor ortaya ve başlıyor tanıdık bir ezgiye: 'Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi'. Büyük bir hayranı olduğu Selda Bağcan'ın memleketinde ona içten bir selam bu.
Ağustos ayında başlayacak İngiltere'nin özgün festivallerinden 'Meltdown'un bu seneki sanat direktörü olan Antony, bir konser vermesi için Selda Bağcan'ı davet etmiş. Onu, Guardian'da çıkan bir söyleşisinde şöyle anlatıyor: 'Selda çok büyük bir politik ses, en geniş anlamıyla bir folk müzisyeni. Son iki senedir en fazla dinlediğim müzisyen diyebilirim, ses tonunda öyle bir şey var ki dili ya da geleneği anlamasam bile beni ağlatıyor.'
"Bir gün güzel bir kadın olacağım, ama şimdilik bir erkeğim"
'Antony and the Johnsons' ekibiyle birlikte yayınladığı dört stüdyo albümünden seçtiği parçaları orkestral düzenlemeyle tekrar yorumladığı 'Cut the World' turnesinin İstanbul ayağına Antony Rapture'la başlıyor. Ardından, belki de kendi çocukluğunun ifadesi 'For Today I'm a Boy' geliyor: 'Bir gün büyüyeceğim ve güzel bir kadın olacağım... Ama şimdilik bir çocuğum, bugün bir erkeğim'
Bundan önceki İstanbul konseri vesilesiyle birdirbir'de yayınlanan söyleşisinde İngiltere Sussex doğumlu müzisyen, babasının işi nedeniyle taşındıkları Amsterdam'da önceleri siyah beyaz olan hayatının renklendiğini anlatıyor:
"Bir sanatçı olacağımı ilk Amsterdam'da fark ettim. Daha sonra yine babamın işi dolayısıyla Kaliforniya'ya taşındık. Kaliforniya'da, hayatımda ilk ve son kez bir erkek çocuğu gibi davranmaya çalıştım. Çok tutucu ve kütürel açıdan düşmanca bir çevredeydik. Bir yıl boyunca diğerleri gibi olmak için elimden geleni yaptım, sporla uğraştım, ama hep sondan birinci geliyordum. Bir an geldi, makyaj yapmaya başladım. Başlangıçta, sivilcelerimi örtmek içindi. Ama daha sonra göz kalemi kullanmaya başladım: Marc Almond'a benzemek için. Onun hayranıydım."
Kolektif aklın şarkısı
Bir Antony konserinde şarkılarla birlikte muhabbet esas. Dünyanın geleceğini neden feminen olarak gördüğünü anlatmaya başlıyor: 'Erkekler dünyayı katbekat yokedecek nükleer silahlardan yeteri kadar yaptı. Benim hayalimse yakın zamanda kolektif bir bilincin ortaya çıkması. Ve eğer bu bilinç ortaya çıkarsa bir şarkı olacak ve bu şarkıyı ilk olarak kadınlar duyacak.'
Son gelişinden bu yana Türkiye'de işlerin nasıl gittiğini soruyor ardından.
Mekandan yükselen memnuniyetsizlik seslerine yanıtı; "Bu turneyi yaptığımız yerlerde herkesten duyuyorum bunu, kimse hükümetinden memnun değil" oluyor. Amerika'da da işlerin iyi gitmediğinden yakınıyor. Guantanamo'yu kapatacağı, şeffaf bir hükümet kuracağı vaadiyle başkan seçilmiş Obama'nın hayal kırıklığına uğrattığını söyleyip ekliyor: "Cesur liderlere, sanatçılara, insanlara ve özellikle cesur kadınlara ihtiyacımız var."
Beden sanatı kavramını kuran Yugoslavya asıllı performans sanatçısı Marina Abromovic için yazdığı 'Cut the World' şarkısından ismini alan konser serisinde, Antony, Abromovic'in 'dayanmak üzerine' olarak tanımladığı sanatsal tavrını bu turnenin esas mevzusu haline getirdiğinden bahsediyor.
"Bu konserlerde kadın sorunlarından ve feminist konulardan olabildiğince bahsetmek istiyoruz, çünkü sanatçılar..." Devamı kesiliyor. Çünkü muhtemelen sadece müzik için para verdiğini düşünen bir dinleyici arkalardan bağırıyor 'müzik dinlemek istiyoruz'.
Antony'nin verdiği cevap, müziğin ilhamını aldığı kaynakları yadsıyan ve onu sadece ses alanları ve vokalden ibaret gören zihiniyete verilmiş bir cevap aslında: "Merak etme, bu zaten müzik tatlım. Şarkı söyleyeceğim birazdan, ama biliyor musun ki konuşmak şarkı söylemektir?"
Dünyanın gidişatını kendine dert edinmiş, bunu müziğin gücüyle aktarma yeteneğine sahip ve dahası cesur Antony Hegarty. Değiştirebilmek gücünü kendinden buluyor ve bunu bildiği mecrayla, sanatla yapıyor. Dinleyicilerden 'Öldüğüm zamanı böyle hayal ediyorum' dediği 'Ghost'la ayrılıyor.
"Gökyüzü gözünün önünde yarılıyor / Gey ışığa doğru dans ediyorsun / Geride kalan için düşünceleri harcama / İşe yaramaz bu yerküreye acıma.../ Gölgenin anısını arkanda bırak / Beni bırak / Bugün senin günün." (GK/ÇT)