Arda Uskan ile 1987 yılında Nokta Dergisi’nde tanıştık. Gazetecilik hayatımın en güzel ve unutulmaz dört yılını onun Genel Yayın Yönetmenliği’nde yaşadım. Gelişim Yayınları’nın sahibi sevgili Ercan Arıklı ve çok sevgili Arda Uskan “mutlu iş yaşamı” anılarımın baş aktörleridir. İş yaşamı diye yazınca biraz resmi göründü, mutlu iş günlerindeki dostlarımdılar aslında.
Önce Ercan Bey Gelişim Yayınları’nı sattı, bir yıl daha bizimle oldu, sonra kendi yoluna devam etti. Onun ardından biz de ayrıldık Nokta’dan. Ne yapacağımızı, gazeteciliğe nerede devam edeceğimizi bilemediğimiz, işsiz ayların ardından yol arkadaşı olduk Arda’yla.
Korhan Atay, Mahmut Övür ve ben Arda’nın ekip başkanlığında, önce ilk özel televizyon İnterstar’da özel haber ekibi olduk, ardından Kanal 6’nın kuruluşunda görev aldık ve haber merkezini oluşturduk.
Tansu Çiller başbakan seçilince onun yolsuzluk haberini yayınlamış olduğumuz için bizi Kanal 6’dan attırdı. Atılmak bir şans yıldızı olarak kondu başımıza. Çünkü ATV’nin kuruluşunda Ercan Arıklı genel yönetmen olarak kanalın kuruluş kadrolarını oluşturuyordu. Ve bir kez daha hep birlikte neşe içinde çalışma şansı bulduk.
Arda, hep ekibin lideriydi. Ama onu lider yapan özellikleri sanırım 22. Yüzyılda değer bulacak. İlk gençlik yıllarında üniversiteyi bırakıp Mazhar ve Fuat ile gitar çalmaya başladığında otoriteyle ilişkisini de sona erdirmişti.
Biz onun kıvrak kalemini, sinemaya olan tutku ve yeteneğini, ince espri zekasını bildiğimizden onu ekibin lideri ilan ediyorduk. O ise tanımı ve örneği zor bulunur bir “demokrat” tavırla ekibin içinde yer alıyordu. Çalışmalarımızdan en çok hatırladığım gözümüzden yaş gelene kadar, hatta masaların altına düşene kadar gülerek yaptığımız haberler.
Arda, yüreği insan sevgisiyle dolu, hiç bir makama anlam yüklemeyen, yeteneklerini hiç mi hiç abartmayan, kavga ve çekişmeyi sevmeyen, huzur ve eğlence peşinde, sakince koşan bir güzel adamdı. Ercan Arıklı’nın efsane Nokta’yı yaratırken neden onu genel yayın yönetmeni yaptığını hep çok iyi anladım. Arda’yı tanıdıkça Ercan Bey’e sevgim ve öngörüsüne saygım da hep arttı.
Sevgili bianet okuru izninizle, ben efsane yöneticime bir mektup yazarak veda etmek istiyorum. Söz veriyorum, arabesk bir veda mektubu olmayacak. bianet’in ruhuna uygun küçük bilgi ve haber notları yerleştireceğim içine.
Güle güle Son Mohikan! Ercan Bey’e özlem dolu selamlarımı götür n’olur!
Arda’cığım, çok zor sana veda etmek.
Sen, Pazar günü Takvim Gazetesi’nde köşende “Küçük bir veda yazısı” yazdın. Hayatına giren insanlara teşekkür etmek için. Selda (karın) isimleri sana telefon rehberinden okuyormuş, unutulanlar olmasın diye. “K” harfine gelince sıkılıp aklına gelenleri sıralamaya başlamışsın.
“Mahmut Övür, Korhan Atay, Ayda ve Levent Özlü için bir yerlere bakmama gerek yok, zaten hep yanımdalar” diyorsun. Derken de yüreğimi dağlıyorsun… İstesek de hastalığın boyunca ne kadar yanında olabildik? Hastalığınla birlikte yaşadığın ekonomik sıkıntıda ne kadar destek olduk?
Ama işte sen bunlara çok da aldırmadan, “zaten hep yanımdalar” diyecek bir koca yüreksin. Bilgeliğinle, “yan yana olmak ne demek” üzerine bir kez daha düşündürüyorsun. Anılarımız değil mi bizi biz yapan? Biriktirebildiğimiz anılarımız. Seninle birlikte ne çok şey öğrendik şu hayatta.
O öğrendiklerimizle, güldüklerimizle, yaşadığımız krizlerimizle, gözyaşlarımızla biz olduk. Doğru söylüyorsun o kadar sık beraberiz ki. Ben bu beraberliği Ercan Bey’den de biliyorum. O gideli onbir yıl oldu. Sıklıkla beraber oluyoruz.
Bazen bir karar eşiğine geldiğimde “yavrucuğum bak…” diye başlıyor söze, o an ya kıyafetimi değiştiriyorum, ya karşımdakine “hayır” demeyi beceriyorum ya da… İşte bilirsin senin de sıklıkla yanındadır zaten.
Bir de vedalaşma yazında yine bana güzel bir kıyak yapmışsın. Benim soyadımı eşim Levent’e de ekleyivermişsin. Hesaplı kitaplı değil içinden öyle geldiği için yapmışsın. Beni gülümsetmeyi becerdin ama.
Şimdi sen yolculuğa çıktığın için, ardından çok güzel yazılar çıkacak, şahane anılar ortaya dökülecek. Sosyal medyada birbirinden güzel insanlar üzüntülerini ve sevgilerini dile getiriyorlar zaten.
Sonra bugün senin için yapılacak törende bir araya geleceğiz. Orada son yıllarda yaşadığın sıkıntılar konuşulacak. Parasızlığın, devlet hastanelerinde çektiğin çile, serum bağlatacak bir özel hemşire tutamadığın için belediyelerin evde bakım servisinden yararlanabilmek adına katlandıkların…
Genç gazeteciler çok şaşıracak. Türkiye’nin en önemli haber dergisinin yıllarca genel yayın yönetmenliğini yapmış, özel televizyon kanallarında uzun yıllar yöneticilik ve programlar yapmış, son yıllarda birbirinden güzel söyleşiler ve köşe yazılarıyla gazeteciliğe devam etmiş, hiç durmamış koskoca Arda Uskan nasıl bu kadar parasız olur diye…
Bir de senin Türkiye’nin en popüler isimleriyle yakın dostluğunu bilseler, korkup kaçacaklar meslekten. Sen onların korkusuna yalnızca gülümseyeceksin. “Aman çocuklar beni örnek almayın, ben para nedir pek bilemedim de, lazım olunca da şaşırdım,” diyeceksin. İşin aslı şu ki, parasız kalabilmek de Arda Uskan olmak!
Hatırlıyor musun, Kanal 6’dan atıldığımızda ekip adına ATV ile iş görüşmesine sen gitmiştin. Ercan Bey’in, seni ve bizi işe alabilmesi için ATV’nin diğer yöneticileriyle seni tanıştırıp görüştürmesi gerekiyordu.
Korhan o gün bana, Ataköy’deki eve gelmişti. Heyecan içinde haber bekliyorduk. Saatler geçti senden ne bir haber ne bir telefon. Heyecanımız artık korkulu bir meraka dönüşmüştü.
Saatler sonra yorgun, nefes nefese geldin bize. “Nerdesin?” dedik, “yahu telefon edemedim ATV’den buraya kadar yürüdüm, telefonun da şarjı bitmiş,” dedin. Şaşkınlık içindeydik, “niye yürüdün Arda?, niye bir taksiye binmedin?” “Ya iş için anlaştık. Hepimize çok da iyi maaş verdiler. Ayrılırken arabanız var mı, size yollayalım mı?” diye sorunca “Yok, yollamanıza gerek yok dedim, çıktım. Çıkınca da bir baktım cebimde taksi parası bile yok, ben de yürüdüm.” Bir taksiye binip bize gelince ödetmek aklının bile ucundan geçmemişti. Beyninin istemek bölümünü iptal etmiştin çünkü. O gece ne dalga geçtik seninle, amma güldük, tabii yeniden iş bulmanın sevinci de var.
Arda’cım, uğurlanma törenini mutlulukla izleyeceğini biliyorum. Eğer yolculuğun sırasında Ercan Bey’e rastlarsan, n’olur sevgi ve selamlarımı ilet. Hep yan yana olduğumuzu hatırlattığın için bir kez daha teşekkür ediyorum. Hayatımda var olduğun için çok şanslıyım. Özlemeye alıştım zaten. Güzel ve rahat uyu Son Mohikan. (AÖÇ/HK)