Özellikle 50'li yıllarda doğan edebiyat kuşağının pek çoğunun kitaplarının bir köşesinde adı geçer "Hayalet Oğuz"un. Fazla dikkat çekmese de Tezer Özlü'nün "Hayalet Oğuz" öyküsüyle edebiyatseverlerin merak ettiği bir karakter olmuştur.
Genç yazar Kaya Tanış'ın da büyük sınavı bu merakla başladı. On yılı aşkın süre bir hayaletin izini sürdü, zaman zaman lanete bazen de ihanete uğradığını düşündü. Ama sonuçta ortaya güzel bir eser çıktı.
Kaya Tanış henüz edebiyat düşkünü bir genç iken, üniversiteye adım attığı sırada Tezer Özlü'nün "Hayalet Oğuz" hikayesinde onunla karşılaştığını düşünüyor. Tam da hatırlamıyor.
Sonra onun kurmaca değil de gerçek biri olduğunu anlaması epeyce vaktini alıyor, bu olasılığa ilişkin ilk duyumları çok da şaşırtıyor onu.
Üniversite sonrası Ankara'dan İstanbul'a gelip iş ve kalacak mekan arayışlarında oradan oraya savrulan genç adam, bir gün "Hayalet Oğuz da çok otel gezmişti ama bir yer bulamadan gitti" cümlesini duyduğunda şaşakalıyor. Ve yolculuğu başlıyor.
Kaya Tanış Hayalet'in ete, kemiğe bürünmüş haliyle Sezer Duru ve Orhan Duru'nun "O Pera'daki Hayalet" kitabıyla tanışıyor.
Ve ilk gençlikten olgun gençliğe erişen yılları bu hayaletin peşinde geçiyor. Yazara göre bu iz sürme devam ediyor.
Tezer Özlü yeğeni Ayda Özlü Çevik ve arkadaşı Feryal ile İstanbul Erkek Lisesi bahçesinde.
Yeşilçam'daki hayalet
Kaya Tanış "Burası Orası Değil" kitabını büyük bir titizlikle hazırlamış. Oğuz Haluk Alplaçin'in 46 yıllık kısa yaşamına sığdırdığı, ulaşabildiği tüm çalışmalarına yer vermiş bu kitapta.
Bir Alplaçin külliyatı çıkmış ortaya; şiirleri, çevirdiği şiirler, öyküler, yazılar ve kitaplar, Yeşilçam filmleri için yaptığı senaryo çalışmaları ve "Dünya Sarsılıyor Rock'n Roll" isimli çalışması.
Hayalet'in hiç yayınlanmamış fotoğrafları. Alplaçin hakkında yanıltıcı olan şehir efsaneleri bile...
Bir de Oğuz Haluk Alplaçin'in neden ve nasıl Kaya Tanış'ı zapt ettiği, nasıl kendine çektiği, bazen ihanete uğradığı ya da lanetlendiği duygusuna kapılışı, kısacası bir yazarın serüveni içten, merak uyandıren bir dille anlatılıyor.
Oğuz Haluk Alplaçin en uzun Yeşilçam'ın ünlü senaryo yazarı Bülent Oran'la çalışıyor. On yıl aynı mekanları paylaşarak çalışıyorlar.
Bu süreçte Alplaçin senaryo yazımı ile ilgili kitapları da çeviriyor ve bu çeviriler Bülent Oran'a da Yeşilçam'a da yol gösteriyor.
Hatta tanıklıklara gore Oran çevirileri Ertem Eğilmez'e satıyor, Eğilmez'in tüm setlerinde yanından ayırmadığı rehberi oluyorlar.
Eğilmez'in çektiği ya da yapımcılığını üstlendiği Münir Özkul, Adile Naşit, Tarık Akan, Ayşen Gruda ve Itır Esen'li ve daha nice oyuncuların yer aldığı o sıcacık filmlerde de Hayalet'in izi var.
O filmler yayınlandıkça, hala, kuşaktan kuşağa izlaniyor, hatta en çok izlenenler arasında yer alıyor.
Yani bugüne dek kitaplarda Hayalet'in izine rastlamamış olanlar bilsinler ki Hayalet Yeşilçam'dan hem yazdığı hem de yazılmasına katkıda bulunduğu senaryolarla onlara ulaşıyor.
Demir Özlü ve gazeteci eşi Ulla Lundström.
Demir Özlü'ye ithaf
Kaya Tanış, kitabı 13 Şubat'ta (2021) bu dünyaya veda eden babam Demir Özlü'ye şu cümlelerle ithaf etmiş:
Hayalet Oğuz bir şiiirini dostu Demir Özlü'ye ithaf ederek yayımlamıştı. Buna sığınarak da olsa, eğer varsa böyle bir hakkım, bu kitabı bu yıl içlere çekilen büyük yazar Demir Özlü'ye adıyorum. Nihayetinde bir hayalete bir sürgünden kim daha yakın durabilir ki?
Bu ithaf beni tabii ki çok etkiledi, ama bu kitabın varlığını bianet okuruna duyurma istediğim kitabı bitirdikten sonra sardı beni. Yazarın şu "eğer varsa bir hakkım" cümlesi var ya o içten sorgulamayı tüm kitap boyunca yaşıyorsunuz.
On yılı aşkın süren bir yolculuk büyük bir alçakgönüllülük, akıcı ve içten bir kalemle aktarılıyor size. Bugünün hoyrat ve "ben yaptım olducu" dünyasından o kadar uzak ki. Bu kalemin edebiyatta büyük bir yeri olmasını düşleyerek paylaşmak istedim.
Ben on dört yaşıma dek çeşitli aile evleri ve ortamlarında Hayalet'i görmüştüm. Halam Tezer Özlü'nün "46 yaşında 46 kilo öldü" cümlesi onunla ilgili tüm izlenimlerimi silecek kadar güçlü gelmişti bana.
1975 yılında Heybeliada Sanatoryumunda öldüğünde, Ada'ya gitmeden elinde kalan evraklarıyla dolu çantasını Tezer'e teslim etmişti. Ardından Tezer çok üzülmüştü. Bense sıskalığı, yemek masalarındaki ciddi şakacı uslubu dışında pek bir şey hatırlamıyordum.
Ama şimdi iz sürmek istediğim bir dünyaya çekti beni bu kitap. Hayalet'in izi Kaya Tanış'ın görevi, bense 50 kuşağı yazarlarının kitaplarına geri dönüyorum.
Arka kapaktan...
"Kimdir Oğuz Haluk Alplaçin? Tezer Özlü'nün öyküsünde karşımıza çıkan bir kahraman mı, 50 kuşağının en "bohem" üyesi mi?
"Büyük bir nihilist mi, Selahattin Hilav'ın taktığı isimle "entelektüel solucan" mı? Evsiz-yersiz-yurtsuz bir anarşist mi, yoksa Diyarbakırlı zengin bir ailenin ferdi mi?
"Dönemin yazarlarının anılarında yer alan siyah beyaz bir figür mü? Eksiklerle dolu hayat hikayesi anlatıldı.
"Efsaneleşen renkli bir karakter mi? İğneli sözleriyle karşısındaki insanı sarsan keskin bir çift göz mü, yoksa tanıyan herkesin çok sevdiği bir dost mu?
"Arkasında tek tük metinleri bırakmış bir hevesli mi, yoksa çok çalışkan usta bir çevirmen veya göz ardı edilmiş bir şair/yazar mı?"
Dilerseniz kitabı okuyun ve hayaletinizi kendiniz seçin, iz sürmek istediğiniz yolu da...
Kaya Tanış hakkında...
1984 doğumlu. 2017 yılında Kardeşen isimli bir roman, 2018 yılında Ari Erk Cetveli isimli bir hikaye kitabı yayımladı. (AÖÇ/PT)