11 Kasım 2020 tarihinde CHP yönetimine yazdığımız açık mektuptan bu yana geçen 4 yılın ardından CHP Nevşehir İl Başkanı Av. Mehmet Zeki Tekiner’in ailesi olarak CHP Genel Başkanı’na hitaben bir mektup daha kaleme alıyoruz.
AYLİN TEKİNER'DEN CHP'YE AÇIK MEKTUP
"Siz tabutu asfalta geri bıraktınız"
Grup Başkan Vekili olduğunuz dönemde, sizin de bilginiz dahilinde olan ve yaşanmaması gereken pek çok şeye aile olarak tanık olduk. Hayli canımız yandı. Babamın CHP ile olan temel bağını gözeterek itirazımızı sizi muhatap alarak yürütme yolunu seçtik ancak mücadelemizde tarafınızca yalnız ve çatısız bırakıldık. Öyle ki öfkemiz inadımızla büyürken bir de Genel Merkez düzeyinde CHP örgütünün takındığı tutuma karşı mücadele vermek zorunda kaldık.
Günlerden 17 Haziran. Her yıl olduğu gibi iki aile bir araya gelip babamı ve Yavuz Yükselbaba’yı yad edeceğiz. Bu yıl da ne yazık ki 44 yıl önce işlenmiş bir siyasi cinayeti bugüne bağlamada zorlanmıyoruz. Geçtiğimiz günlerde güncel siyasette ailelerimizi ortadan kesen, ancak malumunuz şaşırmadığımız bir haberle karşı karşıya kaldık: ‘’İYİPli Nevşehir Belediyesi, kent meydanına Abdullah Çatlı'nın ismini verdi!’’ Kamuoyu tarafından kimliği bilinen bir suç örgütü mensubunun itibar görmesi ve bu kabul edilmez cürete partinizin kayıtsız kalması da inanın bizi şaşırtmadı. Bu konunun derinine inmeden önce size 4 yıl öncesinde Genel Merkez düzeyinde ve tüm parti örgütü olarak gösterdiğiniz dirayetsizliği hatırlatmakta fayda görüyorum. Zira bugünü anlamada bize çok şey söylüyor.
Mehmet Zeki Tekiner kimdir?
Babam, 1951 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye olmuş, il başkanlığı, kurucu meclis üyeliği, milletvekilliği gibi partinin pek çok kademesinde görev almış, aldığı ölüm tehditlerine ve uğradığı suikast girişimine rağmen il başkanlığı görevini terk etmemiş ve 17 Haziran 1980’de bu uğurda yaşamını yitirmiş bir CHP’li idi.
Babamın yaşam hakkını korumak için kendi yaşamından vazgeçen ve babamı korurken öldürülen Yavuz Yükselbaba da daha otuzunda, Nevşehir Merkez İlçe’de bir parti yöneticisiydi. Geride kalan 7 çocuğun hayatını biçimlendiren bu cinayetin tetikçileri Mehmet Onur Miman’ı ve Uğur Coşkun’u cinayete azmettiren kişi de Abdullah Çatlı’nın 2. Başkanı olduğu Ülkü Yolu Derneği’nin İç Anadolu sorumlusu olan Ömer Ay’dı.
70’li yılların ikinci yarısında yükselen anti-faşist mücadelenin önemli temsilcileri olan babam gibi kimi CHP’li il başkanı 12 Eylül arifesinde katledildiler. Kayseri İl Başkanı Av. Mustafa Kulkuloğlu, Adana İl Başkanı Av. Ahmet Albay ve Nevşehir İl Başkanı Av. Mehmet Zeki Tekiner MHP’liler tarafından peşi sıra öldürüldüler. Babam yoksul köylülerin, devrimci gençlerin, sendikalı işçilerin, Töb-Der’li öğretmenlerin avukatıydı. Almet Albay da Maraş Katliamı Davası’nın müdahil avukatlarındandı. Yaşadıkları illerde halkla bütünleşmiş, dertlerini dert edinmiş, demokrat, ilerici ve cesur kanaat önderleriydi onlar. Failler, geçmiş icraatlerinden sıyrılarak bugün kendilerine daha meşru bir zemin bulup devlet ve yargı bürokrasisi içine konuşlansa da söz konusu dönemde insanlığa karşı suçlar kapsamına giren pek çok toplu şiddet olayında, siyasi cinayette ve hatta toplumsal muhalefetin yükselmesi tehdidine karşı devletin ‘’makbul toplum’’ dizaynında işe koşulan, suça karışan ülkücülerdi. Ellerindeki ölüm listelerini görev bilerek babam gibi Anadolu’nun ışık kaynağı olan bu insanları teker teker katlettiler.
Cinayete azmettirme, sahte pasaport düzenleme, yardım ve yataklık suçlarından Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan ve 1982 yılında Suçluların İadesi Anlaşması çerçevesinde idam edilmemek koşuluyla Türkiye’ye iade edilen Ömer Ay, 2020’de ittifak ortağınız İYİP’ten Nevşehir İl Başkanı seçildiğinde size ulaşmanın tüm yollarını deneyip bir sonuç alamayınca, sizin de bir parçası olduğunuz bu çözümsüzlük sürecini kamuoyuna anlatabilmek için bir ifşa süreci başlattık. Artık sesimizi duymak zorundaydınız ve fakat kamusal bir açıklama yapmak yerine meramınızı gizli kapılar ardında iletmeyi tercih ettiniz. Partisine bir ömür adamış olan Nevşehir İl Başkanınızın öldürülmesine vesile olan bir failin, aradan 42 yıl da geçse yine aynı ilde siyaset yapamayacağı yönünde takınmanızı beklediğimiz itirazi tavır yerine, tüm örgüt tam anlamıyla kulağınızın üstüne yattınız. Oysa sizinle olan telefon görüşmemizde bizi anladığınızı ve bu yaşananın kabul edilemez olduğunu söylerken, yaşamınızı derinden etkileyen CHP üyesi, Eczacı Neşe Gülersoy cinayetinden söz etmiştiniz. Ve hatta Eczacı Gülersoy’un Manisa’da faşistler tarafından katledilmesinin, seçtiğiniz mesleğe kadar hayatınıza ne denli yön verdiğini de aktarmıştınız. Bu telefon konuşmasındaki diyaloğun oldukça içten olduğunu hatırlıyorum. CHP’li vekillerden aldığımız telefonlarda ve CHP Eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun abim Bülent Tekiner ile Genel Merkezde gerçekleştirdiği görüşmede tüm yaptığınız “CHP olarak derin üzüntü içinde olduğunuzu, ittifak ortağınıza hassasiyetinizi en yüksek merciden bildirdiğinizi ve kendilerinden haber beklediğinizi” birkaç defa yinelemekten ibaretti. Bu türden açıklamaları kapalı kapılar ardında yaparken, içinde bazı arkadaşlarımızın da olduğu CHP örgütü amasız, fakatsız örgütlü bir sessizliğe büründü. Bu kayıtsızlığınız bizi büyük hayal kırıklığına uğratırken çok şeyi de sorgulattı. Kanımızca, dilenmesi gereken bir özür hala orada sizi bekliyor Sayın Özel. Ve siz de çok iyi biliyorsunuz ki bu özrün telafi edici bir anlam kazanabilmesi ancak aleni olması ile mümkündür.
CHP olarak sizin hesap verilmemiş, yüzleşilmemiş, geçmişe dair büyük yapısal hatalarınız ve sorumluluklarınız var. Çünkü yüzleşme pratiklerinin, onarıcı adaletin tesisine dair çaba göstereceğinize, hakikatin bükülmesine öyle ya da böyle katkı sunan kurumsal tavrınız her daim sorunlu oldu. Bunu nasıl mı yaptınız? Hedef alınanın, muhatabın ya da mağdurun faille eşitlenmesini birkaç itiraz cümlesiyle geçiştirdiniz. Ya da bunu, karşı karşıya kaldığımız cüretler karşısında sessiz kalarak yaptınız. Maraş Katliamı’nın yıl dönümünü dikkate almadan kendinizi güncel siyasetin pragmatizmine kaptırıp katliamın yıldönümünde Alpaslan Türkeş’in evini Genel Merkez düzeyinde ziyaret etmekten sıkılmadınız. Bu, yitirdiklerimizin anısına karşı, bize karşı ne büyük bir ayıptı Sayın Özel! Biz geride kalanlar, geçmişte yitirdiklerimizi anarken siyasetçilerin günlük programının bir gereği olarak katılım sağladıkları ve birkaç ‘’Unutmadık unutturmayacağız’’, ‘’Anısı önünde saygı ve minnetle eğiliyoruz’’ gibi klişeleri tekrarlamasından bir hayli yorulduk, sıkıldık. 12 Eylül’e giden süreçte öldürülen il başkanınızı gerçekten unutmadıysanız ve unutturmayacaksanız Nevşehir’deki o meydana konan ismi söktürmek üzere bir irade koymaya ne dersiniz? Zira biz de siz de çok iyi biliyoruz ki Ömer Ay’ın il başkanlığına karşı takınmadığınız tavır, bugün Abdullah Çatlı’nın adını bir meydana verebilme cüretinin de karşılıksız kalacağının bilinmesine sebep oldu. CHP tarafından, bir failin il başkanlığının hoşgörülebileceğine dair olan cesaret, bir takım faşist kliklerin bundan çok daha cüretkar bir hamle olan ve Çatlı’nın adının meydana verilmesinden daha vahim bir söylemi dillendirmesine de fırsat tanıdı. Nevşehir Belediye Başkanı Rasim Arı[1] belki de kendince gücünü korkusuzca dile getirebileceği cesareti tam olarak buradan bularak şu cümleyi kurabildi: “Bu şehirde artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak!” Sayın Özel artık Nevşehirde hiçbir şeyin “eskisi gibi” olmayacağının musebbiblerinden birisi de siz ve tavırsızlığınız olmasın?
(AT/AD)
[1] 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde İYİ Parti’nin Türkiye’de büyükşehir belediyesi kazandığı tek il olan Nevşehir’de Rasim Arı % 52,03 oy alarak belediye başkanı seçildi. 2023 genel seçimlerinde CHP’nin Nevşehir’de aldığı % 17,5 oy oranına karşın 2024 yerel seçimlerinde aldığı %3,24’lük oy CHP seçmeninin bu seçimde İYİ Parti’yi desteklediğini gösteriyor. Buna karşın Rasim Arı başkanlığındaki Belediyesi Meclis Üyeliği dağılımında CHP’nin yer bulamaması dikkat çekici. Dağılım şöyle: İYİP 17, AKP 13, MHP 1. Özellikle ittifak süreciyle birlikte CHP’nin Nevşehir’de giderek örgüt aidiyetini, motivasyonunu ve sandık alışkanlığını kaybettiğini bu matematikten yollu düşünebilir miyiz?