Hayatımız hızlı bir akışın içinde çoğu şeyi fark etmeden geçip gidiyor. Kendi rutinlerimizi dahi gerçekleştirirken görmediğimiz ya da görmek istemediğimiz birçok kişi ile paralel bir hayat sürüyoruz.
Herkesin bir yaşam telaşı içinde koşturduğu şu zamanlarda kalplere sıcacık konan bir patili dostun hikâyesi bu. Aynı zamanda ev kavramını ve evsizlik kavramı üzerine durup düşünmenizi sağlayacak bir hikâye.
Sahi ev dediğimiz yer neresidir? Evin duygularımızla, kişiliğimizle bağları nelerdir? Ev sadece dört duvar arasında mıdır? Uzun soluklu okuma ve tartışmalar için aslında birçok kavram farklı çağrışımlarla yeni yollara yönlendirebiliyor. Her yeni çağrışım yeni düşüncelere yol açabiliyor. Kuşların evini düşündüğümüzde aynı zamanda ağaçları, gökyüzünü, havayı ve özgürlüğü düşünebiliyoruz.
Ev dediğimizde herkese bambaşka çağrışımları olacağından uçsuz bucaksız bir düşünme deryasına düşebiliriz.
Peki, evsiz insan, evsiz hayvan dediğimizde ne geliyor aklınıza? Sınırların olmadığı ama aynı zamanda güvenli bir alanın olmadığı durumlar geliyordur ilk akla.
Evsiz insanların mutlu mu ya da mutsuz mu olduklarını onlarla iletişime geçmeden bilemiyoruz. Ama en güzeli sokakta yaşayan bir köpeği sahiplendiklerinde evsiz bir insan, sevgisiyle köpeğin bir yuvası olmasını sağlıyordur değil mi?
Sevginin, sahiplenmenin, yardımlaşmanın, dayanışmanın hiçbir sınır ile belirlenemeyeceğini oldukça güzel aktarıyor bu hikâye. Çizimlerde özellikle küçük detaylar çok başarılı. Bir sahne var görsel çok şey anlatıyor. Evi olan, işi olan ve herkesin normal biri olarak kabullendiği bir kişinin evsiz birine kahve götürüyor olması ve onunla selamlaştığı sahneyi ve bu sahneye tanıklık edenleri inanılmaz güzel aktarmış Emma Chinnery.
Hikâyemize gelirsek sahipli ve sevilen bir ev köpeğinin, evsiz biri tarafından sahipli ve sevilen bir sokak köpeğinin toplumsal olarak nasıl farklı konumlarda olduğunu net gösteriyor. Aynı zamanda sahiplerini de bambaşka konumlandırdığımızı okurken net görüyoruz.
Sevginin ağır bastığı bu hikâyede ev köpeğimiz kayboluyor ve ona sokak köpeği ile zaman geçirme fırsatı sunan bir süreç yaşıyor. Onunla özgürce oynamanın keyfi bambaşka yine seviliyor fakat evini ve ev dostlarını özlüyor.
Sonu evet mutlu bitiyor her anlamda. Fakat oturup düşünmemizi net bir şeklide sağlıyor bu hikâye. Evsiz insanlar ve hayvanlar için neler yapıyoruz? Onları yaşamımızda nasıl görmezden geliyoruz?
Ev dediğimiz şey bizi sınırlandırıyor mu yoksa özgürleştiriyor mu? Ev ve eşyalarla ilişkimiz nasıl? Eşyalarla kurduğumuz ilişkiyi insanlar ve hayvanlarla kurabiliyor muyuz?
Sevginin olduğu her yerde evde yaşayan ya da sokakta yaşayan bir hayvan mutlu olur, bunu net görüyoruz. Onlara her zaman sevgimizi sunduğumuz yarınlarımız olsun… Keyifli okumalar olsun…
(SB/EMK)