Başka bir dünya var hayalimde... Sevmenin, aşkın, insanlığın ne olduğunu anlayabildiğimiz bir dünya.
İlk varoluşumuzda sadece insanlığın var olduğu bir dünyaydı. Sonra ne oldu peki? İnsanın insana hükmettiği, insanlığın yok edildiği bir dünyaya nasıl geldik? Ne değişti, yaşamımızda neler değişti? İnsanlığı buraya sürükleyen neydi? Peki şimdi bizi bu kadar yozlaştıran ve her geçen gün biraz daha yok eden şey ne?
Biz...
Başka bir dünya mümkün
Bizi yok eden "biz"iz. Teslim alınmışız. Neden bunun farkına varmıyoruz? Kendi hırslarımız, kendi egolarımız, kendi umursamazlığımız yok ediyor bizi. Peki, ne yapmalıyız? Ne yapmalıyız da biz başka bir dünyanın mümkün olduğunu hayal edebilmeliyiz. Ben bunu hayal ettim işte... Benim hayalimde savaşlar, sömürü ve kan yok.
Bu kavramların olmadığı bir yaşam. Aşıkların sokak ortasında ayıplanmadan sevişebildiği bir özgürlük, herkesin eşit olduğu bir dünya ve insanın insana hükmetmediği bir yaşam var. Peki bunu yaratmak çok mu zor? Hayır değil. Ama önce bunun farkına varmalıyız. Evet belki şu an "Bunlar imkansız" diyeceksiniz.
Ama sizce de önemli olan gerçekçi olup imkansızı istemek değil mi? Neden korkuyoruz? Neden şu an dünyanın efendisi olan küçük azınlık için her şey imkan oluyor da, "imkansız" sözcüğü neden bizim tüylerimizi ürpertiyor? Ama bence oturup bir düşünün imkansızlık kendi içinde her zaman bir imkanı barındırmaz mı? Barındırır.
Yaşamımızda o kadar çok şey değişti ki "İmkansız" dediğimiz şeyler şimdi ellerimizde. Sizce şu anda dünyada yaşamayı imkansız hale getirmiyorlar mı? İnsanlığın var olduğu ilk dönemlerle, bugünkü yaşamımızı karşılaştırdığımızda, evet bugünkü yaşamımız o zamana göre gerçekten imkansız!
Kuralları oyuncak bir kediyle fark ettim
Ama teknolojik gelişmelerden filan bahsetmiyorum. İnsanlardan,emekten bahsediyorum. Bizden bahsediyorum. Ne kadar çok değişti. Oysa ki hiç aklına gelir miydi insanın insana hükmedeceği bir dünya? İşte ben öyle bir dünyaya gözlerimi açtım. Sistem ve kurallarını ilk çocukluğumda Migros'ta çok beğenip alamadığımız bir oyuncak kediyle fark ettim.
Uzun tüyleri olan yumuşacık bir şeydi. Sarıldım, sımsıkı tuttum. Annem alamayacağımızı, fiyatının maaşı kadar olduğunu söylüyordu. "Ama burada olduğuna göre birileri alıyor" diye düşündüm. Her şeye sahip olanlar ve olamayanlar. Nedenini çok hızlı öğrendim. Korktum ilk başta. Ürktüm. Sustum. "Böyle dünya olmaz" dedim. Ama bu da bir şeyi değiştirmedi.
Ve fark ettim ki susmak, korkmak, ürkmek hiç bir sonuca götürmüyor bizi ve ben konuşmayı seçtim. Ama bir gerçeği daha fark ettim. Düşüncelerimizi konuşmaya dökmek hükmedenleri o kadar korkutuyor ki. Oysa bizi var eden aslında düşüncelerimiz değil mi? Düşünmek nasıl suç olabilir?
Binlerce kadın, çocuk ve erkeğin öldürülmesi suç sayılmazken, bizim düşüncelerimiz nasıl suç sayılabilir? Sayılamaz.
Susturmak istiyorlar, susmayalım
İşte bu yüzden konuşmalıyız, susmamalıyız. Susarsak bizi ezmeye devam edecekler. Susarsak dünyayı, insanlığı, uygarlığı yok edecekler. Eğer susarsak onlar kazanacak. Eğer susarsak...
Bir gün gelecek (ki istedikleri de bu) düşünmeyen insanlar olup çıkacağız. Zaten şu anda birçoğumuz düşünmekten, soru sormaktan korkmuyor muyuz? Neden peki? Bizi bu kadar korkutan ne?
Peki anlıyor muyuz, anladık mı, anlamaya çalıştık mı? Hayır. Neden? Çünkü bizim hayallerimizi çaldılar. Başka bir dünyayı hayal edemedik. Belki korktuk, belki korkutulduk.
Ben korksam da hayal kurmaya devam ediyorum. Hayalimde "Uzun tüyleri yumuşacık oyuncak kediler" bırakıyorum dünyanın yoksulluktan kurtulmuş çocuklarının başuçlarına. (BK/GG)