Fotoğraf: Yahya Sezgin / Anadolu Ajansı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) hafta başında 2018'in Nisan, Mayıs ve Haziran aylarını kapsayan büyüme rakamlarını açıkladı. Türkiye ikinci çeyrekte yüzde 5,2 büyürken tarım sektöründe yüzde 1,5'luk daralma meydana geldi.
Bu daralma 1998 yılından beri devam eden düşüşün bir devamı. 1998 yılında gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) içerisindeki oranı yüzde 12,5 seviyelerinde olan tarım sektörü 2017 yılına gelindiğinde yüzde 6,1 seviyelerine kadar düştü.
2018'in ikinci çeyreğinde de daralan sektörde ekili tarım alanlarının boyutu ve çiftçilik yapan kişi sayısı her geçen gün azalıyor.
2002 yılında Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı 2 milyon 765 bin kişi 167 milyon 346 bin dekarlık alanda çiftçilik yapıyorken 2017 yılında bu rakam 2 milyon 132 bin çiftçi sayısına ve 148 milyon 702 bin dekarlık tarım arazisine geriledi.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık konuya dair açıklamalarda bulundu.
Gayrisafi yurtiçi hasılanın bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5,2 oranında arttığını kaydeden Atalık, tarım sektörünün ise toplam katma değerinin yüzde 1,5 azaldığı belirtti.
Atalık, ülke çapında tüketici enflasyonunun yıllık yüzde 15,4 seviyelerine çıktığını, buna karşın çiftçinin kullanmak zorunda olduğu mazotun yüzde 13, DAP gübresinin yüzde 39, üre gübresinin yüzde 14,5, besi yeminin yüzde 21 süt yeminin ise yüzde 24,5 arttığını belirterek çiftçinin alım gücünün gerilediğini söyledi.
"Zonguldak'ın yüzölçümü kadar tarım arazisi ekilmedi"
Sürekli fakirleşen çiftçinin 2017 yılında Zonguldak'ın toplam yüzölçümü kadar tarım arazisini ekmekten vazgeçti de belirten Atalık, son 15 yılda ekilmeyen tarım arazisi miktarının Belçika'nın toplam yüzölçümünün üzerine çıktı da sözlerine ekledi.
TÜİK'in yayınladığı istatistiklerden örnekler veren Atalık, basın açıklamasının devamında şunları söyledi:
"TÜİK'in Mayıs 2018'de yayımlanan Bitkisel Üretim 1. Tahminine göre önemli ürünlerimizden buğday, mısır, patates, kuru fasulye, kırmızı mercimek, kuru soğan, domates, biber, patlıcan, taze fasulye, karpuz, ayçiçeği, şeker pancarı, kayısı ve fındık üretiminde gerileme beklenmektedir.
"Çiftçinin alım gücünün gerilemesi, bunun sonucu olarak üretimden çekilmesi ve üretimin gerilemesi, çözüm olarak ithalatın tercih edilmesi üretimi olumsuz etkilemekte, fiyatları geriletmek - durdurmak yerine daha da yükselmesine neden olmaktadır.
Canlı hayvan ve et ithalatı
"Artan et fiyatlarına çözüm olması için 2010 yılında başlatılan canlı hayvan ve et ithalatı 2017 yılında rekor düzeye ulaştı. Bu kapsamda 2017 yılında sığır, koyun ve kırmızı et ithalatına 1,3 milyar dolar ödendi. İthalat 2018 yılında daha da hızlandı ve Ocak - Temmuz döneminde 1,2 milyar dolara ulaştı.
"Canlı sığırın 1 kilosuna ödediğimiz dövizin TL karşılığı 2017 yılında 13,83 TL'den 2018 yılında 15,31 TL'ye, koyun için yaptığımız ödeme 12,73 TL'den 13,92 TL'ye, kırmızı ette ise 16,15 TL'den 18,79 TL'ye yükseldi. Görüleceği üzere ithalatın bırakın fiyatları geriletmesini yerinde tutabilmesi dahi mümkün olmadı.
"Ucuz et projesinin hayata geçirildiği Kasım 2017'den günümüze Et ve Süt Kurumu'nda satılan kıymanın fiyatı yüzde 20, kuşbaşı etin fiyatı ise yüzde 16 arttı.
İthal edilen ürünlerin fiyatları artıyor
"Aynı durum bitkisel ürünlerin ithalatı için de geçerlidir. İthalatına önemli düzeyde döviz ödemekte olduğumuz ürünlerin 2017 ve 2018 yılları arasında 1 kilosu için yapılan ödemelerinin TL cinsinden karşılıklarına bakarsak buğdayda 77 kuruştan 86 kuruşa, mısırda 76 kuruştan 85 kuruşa, soyada 1.47 TL'den 1.81 TL'ye, pamukta 6.64 TL'den 7.78 TL'ye yükseldiğini görüyoruz.
"Tarım ürünleri dış ticaretinde Türkiye 2017 yılında 729 milyon dolar açık verirken 2018 yılının ilk 7 ayında verilen açık 2 milyar dolara ulaştı.
"İthalata bağımlı hale gelen tarımımız döviz kurlarından fazlasıyla etkilenmekte, çiftçimiz emeğinin karşılığını alamazken tüketici de giderek artan fiyatlar nedeniyle kaliteli ve yeterli gıdaya ulaşmakta giderek artan düzeyde zorluk yaşamaktadır.
"Döviz kurundaki sert yükselme yılın üçüncü çeyreğinde başlamış olup bu dönemde ve sonrasında tarımımızdaki küçülmenin daha fazla olması beklenmelidir.
"Türkiye'nin gıda egemenliğinin sürdürülebilmesi açısından tarımdaki ithalat bağımlılığına son verilmesi gerekmektedir. Bunun için de konunun tüm tarafları bir araya gelerek üretime engel sorunlara çözüm aranmalı, ithalat yerine öncelikle öz kaynaklarımız ile üretim planlanmalıdır.
Sarıbal konuyu TBMM'ye taşımıştı
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal da, Temmuz ayında TBMM'de yaptığı açıklamada tarım ürünlerinin üretiminde ciddi düşüş yaşandığını, ithalatında ise rekor kırıldığını söylemişti.
Çiftçi ürettiğinin karşılığını alamadığı için üretimden kaçıyor diyen Sarıbol, 2018'in Ocak-Şubat-Mart döneminde kırmızı et ithalatında yüzde 675, canlı hayvan ithalatında yüzde 142, buğday ithalatında yüzde 148 artış olduğunu söylemişti.
Artık üretmeyen bir tarım ülkesi olduğumuzu söyleyen Sarıbol, alınan kararların, yapılan bütün uygulamaların tarımın sorunlarını çözmediği tam tersine arttırdığını belirtmişti. (HA)