Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), kuruluşu adına 1981'den beri kutlanan 16 Ekim "Dünya Gıda Günü"nün bu yılki konusunu "Aile Tarımı" olarak belirledi.
TMMOB'a bağlı Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Atalık, yaptığı açıklamada dünyada her 9 kişiden birinin yatağına aç girerken, yaklaşık 1,4 milyar kişinin obez ve sağlık sorunları yaşadığını hatırlatarak aile tarımının Türkiye için önemine dikkat çekti.
30 milyon dekar tarım arazisi kayboldu
Atalık, Türkiye'de 1980'lerden itibaren küçük çiftçiliğin bitirilmeye çalışıldığını hatırlatarak son 10 yıllık dönemde yaşananları şöyle sıralandı:
Çiftçiler yaklaşık 30 milyon dekar araziyi (Belçika‘nın toplam yüzölçümüne eşdeğerdir) artık tarımsal üretimde kullanmaz oldu.
Buğday ekim alanları da yaklaşık 12 milyon dekar daraldı, anavatanı Türkiye olan buğday her yıl milyonlarca ton ithal edilir hale geldi.
Kırsal alanı terk eden küçük çiftçilerle birlikte hayvan varlığı da hızla azaldı, kurbanlık hayvan ve saman ithalatı gibi yeni durumlarla tanışıldı.
Sütü bile ihthal edeceğiz
Ulusal Süt Konseyi Başkanı‘nın basında yer alan ifadesine göre önümüzdeki günlerde süt ithalatı da başlayacak.
Çiftçi örgütlülüğünün son derece zayıf olması, aracı zincirinin oluşması nedeniyle tüketicilerin gıda maddelerine daha pahalıya ulaşmasına neden oldu.
2014 yılında sulamada kullandığı elektriğin borcunu dahi ödeyememiş çiftçilerin tarım desteklerinden yararlanamayacağı şeklinde yeni bir uygulamaya geçildi.
Pek çok küçük çiftçi, bürokratik işlemler ve sonuçta alacağı tarım desteğinin yapacağı harcamaları dahi karşılamayacağından dolayı Çiftçi Kayıt Sistemine dahil olamıyor.
En pahalı mazotu kullanıyoruz
Çiftçimiz dünyanın en pahalı mazotunu kullanırken, verilen tarım destekleri gelişmiş ülkelerle kıyaslanamayacak kadar küçük.
Küçük çiftçimizin sorunlarının başında ürününü pazarlamada yaşadığı zorluklar bulunurken, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı‘nın görevleri arasından kooperatifçiliği teşvik etmek konusu kaldırıldı.
Atalık, küçük çiftçilerin biyolojik çeşitliliğin ve sağlıklı beslenmenin temel unsurları olduğuna dikkat çekerek "Gelişmiş ülkelerde yok olmaya yüz tutmuş ve tekrar dönülmek istenilen aile tarımı ve küçük çiftçilik konusunda Türkiye daha şanslı bir konumda" dedi.
Küçük çiftçilik yok olunca ne oldu?
Açıklamada, Dünya Bankası'nın (DB) 1980‘lerin başlarında yayımladığı raporlarda yoksulluk ve açlığın bitirilmesi için küçük çiftçiliğin ortadan kaldırılmasını işaret ettiği için küçük çiftçilerin yok edilme sürecinin başladığı belirtildi.
* Günümüzde daha ziyade gelişmiş ülkelerde yaygınlaşan büyük tarım işletmelerinin/şirketlerinin uyguladığı endüstriyel tarım, bazı sorunların ortaya çıkmasına neden oldu.
* Tarımda makine gücünün artması toprak erozyonunu hızlandırdı, kullanılan fosil yakıtlar atmosferde sera gazları konsantrasyonunu arttırdı.
* Bilinçsizce ve yaygın olarak kullanılan kimyasallar çevre kirliliğine yol açtı, insan sağlığını tehdit eder hale geldi. Çok uluslu şirketlerin tohumları, insan beslenmesinde önemli bir yer tutan yerel çeşitlerin kaybolmasına neden oldu.
* Temel tarım ürünleri ticareti küresel ölçekte büyük tarım şirketlerinin eline geçti, açlığa ya da tokluğa birkaç çok uluslu şirket karar verir hale geldi.
* Spekülatörler sektöre el attı, fiyatlar borsalarda kar odaklı belirlenmeye başladı.
Yaşanan sorunlar nedeniyle ve son olarak 2007-2008'deki krizler sonrasında DB 'nın 2009'da yayımladığı "Kalkınma için Tarım" raporunda, 1980‘lerdeki görüşünün tam tersi olarak küçük çiftçilerin desteklenmesi gerektiğini vurguladığı hatırlatıldı. Bu raporun ardından da BM ve Avrupa Birliği'nin (AB) küçük çiftçileri destekleme politikaları geliştirdiği belirtildi. (NV)