YÖK Başkanı Çetinsaya öğrenci evleri tartışmasıyla ilgili “18 yaşını aşmış bireylerin yaşam biçimine zaten müdahale olamaz” derken, öğrenci disiplin yönetmeliğindeki değişikliğin nedenini “paydaşlardan gelen eleştirilere direnemedik” diye açıkladı.
Radikal gazetesinden Deniz Zeyrek’e konuşan Çetinsaya, Yükseköğretim Kurulu’nun kuruluşunun 32. yıldönümünde yayınlanan “Akademik Özgürlük Bildirisi”nin ertesi günü Öğrenci Disiplin yönetmeliğindeki kısıtlayıcı değişikliklere ilişkin soruları cevapladı.
Çetinsay’ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:
Öğrenci evleri
YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'ndeki değişikliklere göre: * Üniversitede bildiri dağıtmak kınama cezası kapsamına alındı, * Gerekli görülürse, soruşturma süresince öğrencilerin üniversiteye girmesi de engellenebilecek, * Yükseköğretim kurumundan iki yarıyıl için uzaklaştırma cezasını gerektiren disiplin suçlarıyla ilgili maddeye "Suç sayılan eylemleri işlemek" ifadesi eklendi. |
* Türkiye’de artık herkes demokratik süreçlerden, temel insan hak ve özgürlüklerinin çizdiği çerçeveden en ufak bir farklı uygulama, muamele olmayacağı konusunda hemfikir… Bunlar, demokrasinin doğal tartışmaları...
* Sorunun asıl nedeni yurt meselesi; 300 bini devlet, 100 bini özel toplam 400 binlik yurt kapasitesine karşın örgün öğretimde 2.5 milyon öğrenci var. Doğal olarak kapasite yetmiyor. Her ilin sosyal, iktisadi yapısına uygun olarak çözümlemeler ortaya çıkıyor. Yerel müteşebbisler apartmanları yurda çeviriyorlar. Giderek soru işaretleri ortaya çıkıyor. Sanırım tartışma buradan çıktı. Belki bu tartışma, sorunların çözülmesine, bir yurt seferberliğine vesile olur.
* 18 yaşını aşmış bireylerin yaşam biçimine zaten müdahale olamaz. Bu tartışmalar yükseköğretim sisteminin hızlı büyüdüğü yerlerde büyüyor. Doğal olarak üniversite bir şehre gelip de sosyal yapısını dönüştürmeye başladığında, yerelde de bunlar tartışılıyor. Ancak, mevcut kanunlarda, demokratik teamüllerde herhangi bir değişiklik yaratacağını düşünmüyorum.
Disiplin Yönetmeliğindeki değişiklik
* Bizim 1987 tarihli bir yönetmeliğimiz vardı. Törenlerde misafirin yerine oturmak gibi disiplin cezaları öngören bir yönetmelikti. Demokratikleşme paketleri çıkarken, paralelinde o da Ağustos 2012’de büyük ölçüde değişti. Fakat, yayımlanır yayımlanmaz bir bombardımana tabi tutuldu. Kamuoyu önünde gençleri disiplinsiz yetiştiren, aykırı hareket etmeye yönlendiren bir disiplin yönetmeliği algısı yaratıldı.
* Aralık 2012’den itibaren öğrenci olayları artmaya başlayınca ve hızlanınca, paydaşlarımızdan (üniversitelerden, rektörlüklerden) çok eleştiri geldi. Yoğun bir şekilde öğrenci olaylarının artmasını disiplin yönetmeliğinin gerekli mekanizmaları sunmamasına bağladılar. Biz de ağır bir bombardıman altında kaldık. Öyle bir noktaya geldi ki paydaşlardan gelen eleştirilere direnemedik, gelen dilekçeler, raporlar doğrultusunda değişiklik yapma ihtiyacı duyduk. Paydaşlarımızın taleplerine alarm zillerini görmezden gelemeyiz.
* Uzaklaştırma maddesi, “hemen” demiyor. “Uzaklaştırma istenebilir” diyor. Bu değişikliği isteyenler, şu argümanı gerekçe gösterdiler: Bir fakülte düşünün, mesela Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi… Öğrenci arkadaşını silahla tehdit etmiş, bıçakların karıştığı kavga olmuş. Bu öğrencinin ertesi gün okula gelmeye devam etmesi eğitim-öğretimi, olayları tetikler…
* Gelen eleştirileri görebiliyorum ama bunun altında kalamazdık. “Sizin bu maddeleriniz yüzünden öğrenci olayları artıyor” eleştirileri vardı ve göğüsleyemedik sonuçta.
* Bildiri dağıtmak disiplin cezası kapsamında: Zaten afiş ve pankart için izin almak vardı yönetmelikte. Bildiriyi de kapsaması yönünde talep geldi. Tartışmalara sebep oldu ama genel kurulun takdiridir. Şiddet içermeyen bir eylem olarak bildirinin disiplin suçu sayılmasıyla ilgili eleştirileri rahatlıkla anlayabiliyorum. Ancak paydaşlarımızdan izole bir şekilde karar veremiyoruz.
Akademik Özgürlük Bildirisi
* İronik olan zaten, benim 6 Kasım’ı vesile bilerek yayımladığım özgürlük bildirisinin ertesi günü yayımlanmış olması. Ben bildirgedeki her sözün arkasındayım. Üniversitede yaşananlar bana bu fikirleri ortaya koyma yönünde etken oldu. Görüşlerimin arkasındayım.
* Yaşadığım tecrübe bana şunu gösterdi: Akademik kültür ve zihniyet sorunu yasa sorunu değil. Doğal olarak (2012’de çıkan ve 7 Kasım’da değişen) bu disiplin yönetmeliği Türkiye’ye bol mu geldi? İnsanların o özgürlük havasını soluyamaması tabii ki üzücü. Akademik kültür manasında bir sorun olduğunu gösteriyor. Bildirgenin güme gitmesi de beni üzdü.
* Yönetmeliğin daha az kısıtlayıcı şekilde olmasını isterim. Doğrudur, akademik özgürlükler konusunda bir tedirginik var Türkiye’de. Geçmişte yaşanan örnekler var. Çok silindir geçti Türkiye’de öğretim üyelerinin üzerinden ama o manada ben bildirgedekileri söylemeye devam edeceğim. Öğrenciler, öğretim üyeleri ve meslektaşlarımızla üzerinde uzlaşabilirsek eminim daha güzel çalışmalar yapabiliriz. (BK)