Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Eş Sözcüleri Çiğdem Kılıçgün Uçar ve İbrahim Akın, 18-21 Eylül tarihlerinde deprem bölgesine yaptıkları ziyaretlere ilişkin basın toplantısı düzenledi.
“İnsanlar halen konteynerlerde”
Çiğdem Kılıçgün Uçar, iktidaron deprem bölgesinde devlet olanaklarını seçim malzemesine dönüştürdüğünü söyledi:
“Deprem bölgesinde acılar halen çok taze ve yapılması gereken en asgari şeylerin bile yapılmadığına tanıklık ettik. İnsanlar halen konteynerlerde. Bazı köylerde konteyner bile yok, insanlar çadırlarda yaşıyor. AFAD; konteynerleri adil bir şekilde dağıtmadığı gibi kendisinden konteyner almayanlara da banyo ve tuvalet gibi ihtiyaçları ne yazık ki vermekten imtina etmiş durumda.
İnsanlar çok sıcak bir yazı ne yazık ki kalabalık aileler biçiminde o küçücük konteynerlerde geçirmek zorunda kaldılar. Yaza gösterdikleri tahammülü kışın için göstermeleri çok mümkün gözükmüyor. Çünkü bununla ilgili hiçbir tedbir yok.
Çok ağır faturalar ödüyor ne yazık ki deprem bölgesinde yaşayan insanlar. 200-300 liralık elektrik faturalarının 1000 liraya vardığı bir durumla karşı karşıyalar ki deprem bölgesinde yaşayan birçok insanımız zaten geçim sıkıntısıyla baş başa. Özellikle çiftçiler ürünlerini hem satma hem de paraya dönüştürme konusunda çok ciddi zorluklar yaşıyor.”
“Komisyon kurulması acil bir görev”
Enkazlarının çoğunu kaldırılmadığını belirten Çiğdem Kılıçgün Uçar, “İhalenin verildiği şirketler paraya dönüştürebildikleri demirleri alıyor, geri kalan malzemeleri mahalle ortasında bırakıyorlar” dedi.
“Meclis’te bir komisyonun kurulması önümüzde acil bir görevdir. Bu iktidarı ve devletin bütün mekanizmalarını bir lütuf olarak sundukları deprem sonrası yaralarının sarılması meselesinde zorlayacak pozisyonda olmaya devam edeceğiz.”
Akın: TOKİ ve AFAD’ın inşaatları risk altında
İbrahim Akın da şu bilgileri verdi:
“Bizim gördüğümüz en temel sorun eski deprem yönetmeliğinin yürürlükte olmasıdır. 99 sonrası yapılan yönetmenliğe göre inşaatlar yapılmaya devam ediliyor. Bu şu demek; deprem sonrası yapılan binaların aynı yönetmeliğe göre yapılmış olması, bu binaların yeniden yıkılabilecek olması ve insanlarımızın altında kalacak olması anlamına geliyor. Hatay’da bilim insanlarına sorduk neden böyle yapılıyor diye. Verilen cevap şu: Deprem sonrası bu bölgede yaşanan bütün sorunların sorumluluğunu devlet, hükümet almak istemiyor. Yönetmenlik değiştiği zaman yeraltı etütleri yapılan inşaatlarda hayatını kaybeden insanların sorumluluğunu alacaklar. O yüzden yönetmenlik değiştirmiyorlar. Şu anda TOKİ ve AFAD’ın bu yönetmenlikle yaptığı inşaatlar risk altındadır. Deprem yönetmenliği değiştirilmeden yapılacak her inşaat problemlidir ve insanlarımızın yeniden mezarı haline gelebilir.
Barınma, sağlık, elektrik ve su sorunu
Adıyaman’ın bazı bölgeleri ihmal edilmiş durumda. Sincik ilçemizin İncil beldesinde kışın 2 metre karın olduğu bir yerde insanlar çadırda kalıyorlar. Konteyner vermişler 5-10 tane, bunların da su alma ve karın altında kalma durumu var.
Ayrıca insanlarımız ciddi bir sağlık sorunu yaşıyor, su ve elektrik sorunu yaşıyor. Bu bölge OHAL bölgesi ilan edilmiş olmasına depremde mağdur olan insanlar sanki hiçbir şey olmamış gibi bir hayat sürmeye zorlanıyor. Orada yaşayanların elektrik su gibi faturalarını ödememesi gerekiyor. Ancak hiçbir destek yapılmıyor. Hatta şu an faturalar 300-400 TL iken 1000 liraya çıkmış ve ödeyemiyor insanlar.
Adıyaman, Maraş ve Hatay’da ortak bir sorun var. Deprem sonrası yıkılan binalar yapılırken ciddi bir şekilde sağlık sorunu yaşanmasına neden oluyor. Hatay’daki doktorun ifade ettiği şu; “Biz sadece asbest meselesiyle ilgili akciğer kanserinin olduğunu düşünüyorduk, oysa 80 civarında asbeste bağlı olarak hastalık varmış”. Örneğin insanların elleri ve ayaklarında yaralar vardı ve bu yaralar iyileşmeyerek giderek büyüyor.
Hatay’daki insanlarımızın elektrik, su ve bütün zorunlu giderlerinin karşılanması gerekiyor. Bu, devletin kamusal görevidir ve yapması gerekiyor. Oranın desteklenmesi gerekiyor. Memurların ve doktorların orada kalmasının koşulları yaratılmalıdır. Acilen binaların yapılması gerekiyor. Sağlık hizmetlerinin sürdürülmesi lazım.
Asbest meselesi ortak bir mesele ve oradaki herkes için ortak bir risk haline gelmiş durumda. Sağlık Bakanlığı bu mesele için acil bir şekilde çözüm üretmelidir. Sağlık Bakanlığını göreve çağırıyoruz.” (AS)