Fotoğraf: AA
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü İbrahim Akın, partisinin Meclis Grup Toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sözlerine, Suruç katliamını anarak başlayan Akın, “Kobanî, IŞİD orduları karşısında mücadele eden ve bunu dünyaya anlatan bir tarih yazdı. Kobanî halkının 11’inci yılında mücadelesini selamlıyorum. Kimlikleriyle, inançlarıyla, farklı görüşleriyle bir arada yaşayan ve bize rehber olanları buradan kutlamak istiyorum” dedi.
İbrahim’in Akın’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Êzidîler tarih boyunca sürgün edildiler, katliama uğradılar. Şimdi Urfa’nın Viranşehir ilçesinde yaşayan Êzidîler, mevcut rejimle işbirliği halinde olan korucu çeteler tarafından yerlerinden ve yurtlarından edildi. Köylerine giremez, mezarları yıkılmış durumdalar. Urfa Valisi’ne seslenmek istiyorum; Urfa Valisi’nin görevi Êzidî yurttaşlarımıza sahip çıkmak, korucu çeteler karşısında onların can güvenliğini sağlamak ve aynı zamanda onların mallarını, mülklerini, mezarlarını korumaktır.
Lozan Antlaşması 24 Temmuz itibariyle 100’üncü yılını geride bıraktı. Lozan Antlaşması sonrası Türkiye’de yaşanan süreci hep beraber gördük. Türkiye tarihinde inkarcılıkla, yok saymalarla, katliamlarla dolu bir yüzyıl geçti. Bununla yüzleşerek ancak yeni bir yüzyılı karşılayabiliriz. Bu yüzyılın eşitlikçi, demokratik, bütün kimlikleri kabul eden, çoğulcu, barış içinde yaşanabilecek bir yüzyıl olması gerekiyor.
2023 yılı bütçesi, 6 ay içerisinde tüketilmiştir, bu bütçe ile iktidarın bütün isteklerini hayata geçirdi ve 6 ay içinde bitti. Ek bütçe talebi gerçekleştirmesi için kanun teklifi meclisten geçmiş durumda. Bu bütçe 1,2 trilyonluk bir bütçeyi ifade ediyor, bu bütçenin gerekçesi ise deprem. Ancak depremle ilgili toplanan 87 milyarlık paranın nereye gittiği belli değil, yetkililere soruyoruz nereye gitti bu paralar? Cevap yok.
Deprem bahanesiyle istenen 1,2 trilyon ek bütçenin Maliye Bakanlığının itirafıyla yarısı depreme, yarısı ise başka yere gidecek.
Maliye Bakanı daha önceki nas politikasının yanı sıra yeni bir faiz politikası yürütüyor. Erdoğan buna ilişkin bir söz kurmuyor. Ne oluyor? Faiz yükseliyor cebimizdeki paralar alınıyor. Asgari ücret artırılıyor ama vatandaşın cebine girmeden geri alınıyor, benzine zam yapılıyor. Benzine zam yapılması demek iğneden ipliğe kadar her şeye zam yapılması demektir.
Ekonomik kriz daha da artmış durumda. Bu krizden çıkmaları kolay görünmüyor. Son olarak Körfez ziyaretlerine gitti. Erdoğan BEA’ya gittiğinde, biz neyi satacağımızı çok iyi biliyoruz, dedi. Bunları çok iyi bildiklerini biliyoruz ancak, 50,7 trilyonluk anlaşma içerisinde Türkiye halklarının temsilcisi olarak, neyi satıyorsunuz, hangi kamu malını satıyorsunuz öğrenmek istiyoruz. Bu Türkiye halklarının hakkıdır ve bunu sonuna kadar savunacağız.
Şiddet bitmiyor. Cumartesi Anneleri her hafta Galatasaray Meydanına çıkıyorlar ve AYM Cumartesi İnsanlarının haklarını kullanabileceğini söyledi buna rağmen yine yasadışı bir şekilde kolluk güçleri bu duruma müdahale ediyor. Cumartesi İnsanları orada gözaltına alıyorlar. Her Cumartesi günü bir gözaltı süreci ve şiddet yaşanıyor, avukatlarımıza ve vekillerimize de bu şiddet uygulanıyor. Bu şiddete artık daha fazla tahammül edilmesi mümkün değil bu şiddet sarmalından bir an önce vazgeçin bu ülkenin halklarının öfkesinin altında kalırsınız.
Bitlis’te inanılmaz bir şey oluyor. Hizan ilçesinde bir aydır halkımız sokağa çıkamıyor, hayvanlarını besleyemiyor, tarlasına gidemiyor ve sürekli baskı altında kalıyor. Yangın çıkartılıyor, bomba atılıyor. Vekillerimiz oraya gitti, çözüm bulmaya çalışıyoruz. Bitlis halkının sokağa çıkmasını engelleyen zihniyeti protesto ediyoruz.
Akbelen’de orman kesimine başlandı. Mahkeme devam ediyor, mahkeme onlara bu ormanları kesme yetkisini vermediği halde şu anda kimden bu yetkiyi aldılarsa katliama devam ediyorlar. Orman Bakanlığı mı, Vali mi? Bu yetkisiz ve hukuksuz yapılan işlerin durdurulması gerekiyor.” (AS)