Tabip Odası İstanbul Şubesi Hekimlik Uygulamaları Bürosu Sorumlusu Dr. Nedim Şendan bu raporun, nasıl elde edildiğinin önemli olduğunu söylüyor:
"Bekaret raporunu ancak savcılık ya da hakimlik ister. Sonuçta, bu raporu veren hekim arkadaş suçludur. Dışişleri Bakanı raporu nasıl almış, onu bilmek gerekir."
"Aradaki bağlantıyı çözemedim"
Gazeteci Seda Güler de "Bakire olanın sevgilisi yoktur, olmayanın vardır," yaklaşımının çok yanıltıcı olduğunu söyleyerek, asıl vahim olanın Yaşar Yakış'ın sekreterini kendi malı gibi görmesi olduğunu söylüyor:
"Yaşar Yakış'ın eğer adı geçen kişiyle bir gönül ilişkisi yoksa, onun özel hayatını bakire olmadığını bilecek kadar nasıl bilebiliyor. O kadın, Yaşar Yakış'ın malı mı?
"Hakkında dava açalım"
Uçan Süpürge'den Halime Güner de çok öfkeli:
"Tabipler Odası'nın derhal hareket geçip, bu muayeneyi gerçekleştiren doktoru bulması gerekir. Biz de bütün kadınlar adına dava açmayı düşünmeliyiz. Yaşar Yakış, her ne yaşadıysa ya da ona neler söyleniyorsa, kendisini bir kadının bedeni üzerinden aklamaya çalışıyor. Yaptığı şey korkunç. Üstelik de bunu yapan Dışişleri Bakanı, yani Türkiye'yi bizim adımıza bütün dünyada temsil eden insan."
"Kadının konu edilmesi şiddettir"
Amargi'den Pınar Selek "Ya bakire çıkmasaydı, ne olacaktı" diye soruyor:
Yine kadının bedeninin kamusal kontrolüyle karşı karşıyayız. Bekaret kontrolü kadına uygulanan en büyük şiddettir, tıpkı tecavüz gibi. Öte yandan Dışişleri Bakanı diyelim ki bir komployla karşı karşıya, yine de bu durumda komplo konusu cinsellik, yıpratılan kullanılan da kadın. Yani basın da son derece suçlu. Böyle bir iddia bir bakan için zor bir durum belki ama sonuçta o zihinlerde çapkın olarak kalacak. Ama bir kadının konu edilmesi kadına yönelik şiddetin bir başka biçimi.