Fotoğraflar: Ferid Demirel / bianet
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Üsküdar’da kadınlar Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini protesto etti.
İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar ve LGBTİ+’lar için önemine dikkat çeken kadınlar, Sözleşme için mücadele etmeye devam edeceklerini belirtti.
“Bir grup adamın sözünün, tek adamın kararının kadınların nezdinde hükmü yoktur” diyen kadınlar adına basın açıklamasını Ecem Öksüz okudu.
Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Kadınları şiddete mahkum etmek”
“2011 yılında İstanbul’da, Türkiye dâhil 45 ülke tarafından imzalanan ve adını buradan alan İstanbul Sözleşmesi, temel olarak kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadelede, devletlerin sorumluluklarını bildirmektedir. Fakat 20 Mart 2021 tarihinde, gece yarısı cumhurbaşkanı kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nin fesh edildiği resmi gazetede ilan edildi.
“2011 yılında mecliste onaylanan İstanbul Sözleşmesi’nin bir süredir tartışma konusu olması ve 20 Mart 2021 gecesi hukuksuz bir şekilde, kaldırıldığının ilan edilmesi, kadınları şiddete mahkûm etmekten başka bir anlam taşımıyor.
“Kadınlar sokaklarda korkmadan yürüyebilmek, tacize/tecavüze uğramadan hayatlarını sürdürebilmek için, kamusal alandaki varlıklarını gösterebilmek, kendi kararlarını alabilmek yani temel insani hakları için mücadele etmek zorunda bırakılmaktadır.
“Erkekler tarafından katledilen ve erkek şiddetine maruz bırakılan kadınlar için yazılan, 6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesi can simidimizdir. Sözleşmeden çekilmek demek kadınların en temel haklarını ve can güvenliklerini hiçe saymak demektir.
“LGBTİ+’lar öldürülmesin diye...”
“Sözleşmeyi karalama kampanyalarında, LGBTİ+ olmaya özendirdiği de vurgulanmakta ve LGBTİ+’lar açıkça hedef gösterilmektedir. Maddelerde LGBTİ+ olmak ve özendirmekle ilgili herhangi bir madde bulunmamakla beraber, cinsel yönelim ve cinsel kimliğinden dolayı kimseye ayrımcılık ve şiddet uygulanamayacağı vurgulanmaktadır.
“Bu sözleşme; trans kadın olduğu için yakılarak katledilen Hande Kader, eşcinsel olduğu için babası tarafından katledilen Ahmet Yıldız gibi başka LGBTİ+’lar, nefret cinayetine kurban gitmesin diye de var.
“Bugüne kadar Sözleşme uygulansaydı trans kadınların sesi duyulmuş olsaydı Buse Şeker, Didem Akay ve niceleri yaşayacaktı. Sözleşme üzerinden gerçekleştirilen bu hedef göstermeler açıkça nefret suçudur.
“Egemenlikleri için çırpınıyorlar”
“Aile yapısı bozuluyor, toplum değerleri parçalanıyor diyerek kadın düşmanlığına çağrı yapanlar, kadınların ve çocukların her türlü şiddete maruz kaldığı toplum ve aile düzenini savunuyor.
“Kadınların üstündeki egemenliklerini kaybetmemek için çırpınıyorlar. Kadınlar aile içinde şiddete uğruyor, katlediliyorlar. Çocuklar aile içinde şiddete ve cinsel istismara maruz bırakılıyorlar.
“Tüm kadın ve LGBTİ+’lar için”
“İstanbul Sözleşmesi tam da bu zihniyetin karşısında durmaktadır. İstanbul Sözleşmesi aileleri dağıtmak için değil; kadınların ve çocukların şiddet gördüğü, katledildiği ailelerdeki şiddet ve cinayet faillerinin cezalandırılması için yürürlüğe konulmuştur.
“Bu sözleşme; başörtülü/örtüsüz, inançlı/inançsız, evli/bekar şiddete uğrayan tüm kadın ve LGBTİ+’ların yaşam hakkını korumaktadır.
“Başka bir hayatı umut etmesinler diye...”
Ataerkil zihniyet kendi failliğini gizlemek için bir takım hocaların, dini tekeline almaya çalışan makamların dilini kullanarak kadınların hayatına hükmediyor. Kadınlar erkek egemenliğinden başka bir hayatı umut etmesinler diye kadınların inançlarına da hükmetmek ve din alanında da erkek egemenliğini tesis etmeye uğraşıyorlar.
“İstanbul Sözleşmesi’ne ahlaki ve dini değerleri ifsad ettiği bahanesi ile saldırıyorlar. Ancak biz biliyoruz ki erkek hocaların ne dini istismar etmeleri ne de sömürü mekanizmalarına dahil ettikleri başka araçlar onların erkek iktidarını görmemizi engellemeyecek.
“Tek adamın kararının hükmü yok”
“Kadınlara yönelik şiddeti önleyen, kadınları güçlendirecek destek mekanizmalarını oluşturan ve failleri cezalandırma yükümlülüğü veren bir sözleşmeden çekilmek, devletin bu yükümlülüklerden kaçması anlamına gelir. Kadın cinayetlerine karşı, kadına yönelik şiddeti önlemek için sorumluluk almayı reddettiği anlamına gelir. Devletin kadınlara karşı olan ataerkil zihniyet ile işbirliği içerisinde olduğu anlamına gelir.
“Sözleşmeden çekildiğimiz gece yarısı, sosyal medyadan dahi gördük ki; kadınları dövme özgürlüğü isteyen erkeklere, Samsun’da sokak ortasında eski eşini öldüresiye döven ve kamuoyu baskısıyla tutuklanan İbrahim Zarap gibilere, ‘Bizimle eşit değilsiniz’ diyerek bizi baskıya, şiddete açık hale getirenlere büyük bir hediye verildi.
“Karakollarda kadınları şiddete maruz kaldığı evlerine geri yollayanlar, sığınaklarda kadınlara hapis hayatı yaşatanlar, mahkeme salonlarında kadınları maruz kaldığı şiddet için suçlayanlar o gece teşvik edildi.
“İstanbul Sözleşmesi bizlerin yıllardır süren mücadelesi sonucu yazıldı. Sözleşme’nin fesih kararını asla tanımıyoruz. Bir grup adamın sözünün, tek adamın kararının kadınların nezdinde hükmü yoktur. İstanbul Sözleşmesi gerektiği gibi uygulanıp, erkek şiddeti son bulana kadar mücadelemiz devam edecek. Kadın düşmanlarına karşı yaşasın kadın dayanışmamız.” (EKN)