Onur haftasını yürüyüşlere yapılan engellemeler ve müdahalelerle noktalarken, Hêvî LGBTİ Derneği'nin aktivistleri/gönüllüleri ile mülteci LGBTİ'ler kitabını ve Türkiye'de yaşayan mültecilerin sorunlarını konuştuk. Bir mülteci LGBTİ'li aynı zamanda Hêvî LGBTİ aktivisti olan Ramtin Zigorat maruz kaldıkları ayrımcılıkları ve hak ihlallerini anlattı. Kitabı İngilizce ve Farsçaya da çevireceklerini söyleyen Ramtin, bu kitabı daha çok insanla paylaşabilmek için İngilizcesinin de olması gerektiğini ifade ediyor.
Geçtiğimiz yıl Eylül ayında kurulan derneğin kurucu üyesi ve aynı zamanda gönüllüsü olan Müzeyyen Araç ''Bizim için en önemli kısım mülteci ve geçici koruma statüsünde ki farklılık alanları. Geçici koruma altında olan Suriyeli LGBTİ'lerin de Birleşmiş Milletler Komiserliğine üçüncü bir ülkeye geçiş için başvurabileceklerini bilmemeleri. En çok bunun görünür olmasını istiyoruz'' diyor.
Hêvî LGBTİ aktivistlerinden Can Kaya ise ''Mülteciler kesinlikle artı bir sorun değil, bu devletlerin iğrenç, vahşi politikalarından doğan bir sonuç. LGBTİ'ler özelinde zaten böyle bir sorun vardı ve bu sorun savaşla beraber özellikle Ortadoğu coğrafyasında daha çok arttı” diyor.
Kaya, Mülteci LGBTİ'li kitabından bahsederken ''Bu kitap Kürdistan'a, Diyarbakır'a, Van'a, Mersin’e İzmir'e ve Ankara'ya da gidecek. Bunlarla ilgili beş farklı panel ve söyleşiler olacak ve bu durumun teşhiri üzerinden etkinlikler gerçekleştirilecek. Bu uzun soluklu bir proje olacak'' diye ekliyor.
''Çok kültürlülüğe ve çok renkliliğe inanıyoruz''
Hevi LGBTİ Derneğinden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Müzeyyen Araç (MA): Dernek Eylül 2015’te kuruldu. Bu dönemden beri mülteciler alanında çalışıyoruz. Hêvî LGBTİ özelde Kürdistani bir politika yürütüyor. Diğer yandan mahpustaki LGBTİ’ler, engelli LGBTİ’ler, Mülteci LGBTİ’lerle de ilgili çalışmalarımız bulunmakta. Ama şu an için en önemli projemiz mülteci LGBTİ’ler kitap çalışması. Başlamak üzere olduğumuz LGBTİ cinsellik ve cinsiyete dair Kürtçe terimler sözlüğü projemiz var. Ama daha çok sokak etkinlikleri gerçekleştiriyoruz. En son 17 Mayıs'ta mültecilerle beraber homofobi karşıtı bir buluşma gerçekleştirildi. Mülteci LGBTİ’li arkadaşlarımızın katılımı yüksekti.
Can Kaya (CK): Genel anlamda LGBTİ politikası yürütüyoruz ama özelde daha çok toplumun dışına itilmiş, Türkiye’de azınlık olarak görülen, Türk olmayanlara, mültecilere, engellilere yönelik çalışmalarımız var. Hem farkındalık çalışmalarımız hem de özelde birçok sorunu dayanışma içerisinde yürüttüğümüz örgütlerde var. Hêvî LGBTİ sokak aktivizminden geliyor. Gezi sürecinden sonra oluşan bir örgüt olduğu için sokak aktivizmini çok önemsiyoruz. Sokağı hiç bırakmamaya, sokak aktivizmini en görünür perdede kılmaya çalışıyoruz.
En son 17 Mayıs olayında dernek kararımız olduğu halde polis baskısına rağmen Mis Sokak’ta sokak etkinliği yapan tek dernek Hêvî LGBTİ derneğiydi. Artık sorunları teşhir edici çalışmalar yürütüyoruz. Voltaçark ile başladı, mülteci LGBTİ’ler ile devam etti hatta bir sonra ki projemiz de Kürtçe LGBTİ terimler sözlüğü olacak. Çünkü biz daha çok Kürtlerin oluşturduğu bir oluşumuz. Türkçe dışında aynı zamanda diğer dillerde de bir şeyler üretmeye çalışıyoruz. Her iki kitabımızda da Kürtçenin var olması hatta yeni kitabımızda Arapçayı da eklememiz de bu politikayı güttüğümüzün bir göstergesi. Biz çok renkliyiz, çok kültürlülüğe ve çok renkliliğe inanıyoruz.
"Mülteciler bir sorun değil, sonuç"
Kayıtlı mülteci sayısı 3 milyona yakın. Bu rakam kitaba duyulan ihtiyacı açıklıyor aslında. Mülteci LGBTİ'ler kitabının oluşumundan, raporlama çalışmalarınızdan ve ortaya çıkan tablodan bahseder misiniz?
MA: Yaptığımız raporlamaların sonucunda ihtiyaç duyulan bir çalışmaydı. Bu raporlardan edindiğimiz bilgileri kitap haline getirmeye karar verdik. Bundan sonraki süreçte görüşmelerimize başladık ve dokuz ay sonra da kitap haline getirdik. Kitabın en önemli kısımlarından biri üç dilli olması. Mültecilere ve geçici koruma da olanları kapsayan çok karmaşık bir yasa var. Bunun ne tarafından tutsan elinde kalıyor. Oradaki hukuki şiddet boyutu ile ilgi yaptığımız raporlamalar var.
CK: Biz mültecileri birer sorun olarak değil aslında sonuç olarak görüyoruz. Dünyada çok vahşi bir önem yaşanıyor. Özellikle Ortadoğu coğrafyası çok hareketli, zaten yıllardır doğduğu coğrafyada homofobiden, transfobiden, ötekileştirmeden, nefret cinayetlerinden, ayrımcılıktan dolayı bir fiil kaçan LGBTİ aktivistleri/gönüllüleri için süreç savaşla beraber daha da hızlanmış oldu. Savaşla beraber LGBTİ'ler de bu savaş sorununun ortaya çıkardığı bir sonuç olmasıyla mülteci kısmında yer aldı ve maalesef en acı kısmında yer aldı. Bizim aklımızda böyle bir proje yoktu. Raporlama çalışmalarımız vardı ama bize gelen arkadaşların “çalışıyorum ama altı aydır para alamıyorum”, “iş bulamıyorum”, “tecavüze uğradım”, “geldim burada seks işçiliği yapmak istemiyorum ama kalacak yerim yok” gibi yüzlerce farklı problemle karşılaştık ve bunun temelinde Mülteci LGBTİ’ler kitabı oluşmaya başladı. Buraya gelen mültecilerin büyük bir kısmı Türkiye’yi kalıcı olarak görmüyor. Türkiye’ye gelmelerinin tek sebebi daha güvenli topraklar için burayı geçiş güzergahı olarak görmeleri.
"Mülteci LGBTİ'ler Türkiye'de kalmak istemiyor"
Geldikleri coğrafyanın politikalarını göz önünde bulundurduğumuzda, LGBTİ mülteciler, Türkiye’ye gelirken cinsiyet kimlikleri ve ya cinsel yönelimlerinden dolayı ayrımcılıkla, şiddetle karşılaşacaklarını düşünüyorlar mıydı?
MA: Türkiye LGBTİ alanında daha rahat görünüyor. Bir ümitle geldiklerini ifade ediyorlar. Ülkelerinde her şeyi gizli yaşamak zorundalar. Ama burada gizli yaşamaya ek olarak taciz, tecavüz, emek gaspına uğrayıp mağdur ediliyorlar. Görüştüğümüz mülteci LGBTİ’lerden hiçbiri Türkiye’de kalmak istemiyor. Hatta bir arkadaşımız “Burada kalmak yerine Suriye’deki savaşa gitmek istiyorum” diyor. Biz bu topraklarda savaş ne demek bilmiyoruz. Bunu bilmediğimiz için belki de insanlara böyle davranıyoruz. İnsanların önce ‘’savaş ne demek” diye durup düşünmesi gerekiyor. Her şeyini bırakıp gidiyorsun. Bu hiç kolay bir şey değil. Toplumdaki tek sıkıntı gerçekten savaşın ne demek olduğunu bilmemeleri. Kimse evine ateş düşmeyince farkına varmıyor.
CK: Türkiye seküler bir ülke gibi görünüyor. Aslında eskiden belki öyleydi ama şu anda hiçbir anlamı yok. Bunu bir Müslüman olarak söylüyorum. Hoşgörü dininden bahsediyorlar ama mültecilerin hiçbiri Müslüman ülkesinde kalmak istemiyor, buna Türkiye de dahil. Kendilerini ilk attıkları yer burası ama son dönemde bu da tamamen bitti. Biz kendimizi LGBTİ aktivistleri olarak güvende hissetmiyorken dil bilmeyen, hukuksal sorunlar yaşayan mülteci arkadaşlarımıza nasıl yardımcı olacağımızı bazen bilemiyoruz, elimiz kolumuz bağlanmış hissediyoruz. Bir çaresizlik, bir sıkıştırma var. Bunun daha da artacağına inanıyorum. Kimse onların neler çektiğinden, hayatları olduğundan, hiçbirinin herhangi bir ülkeye meraklı olmadığından haberdar değil. Her insan doğası gereği kendini güvende hissettiği yerde yaşamak ister. Savaş durumlarından kaçanların da bunu istemesinden daha doğal ne olabilir.
"Cehennemden kaçıyoruz, ama burada da bir şey değişmiyor"
MA: Bir de şöyle bir durum söz konusu, LGBTİ mülteciler hangi alanda neye maruz kalacağını bilmiyor. Kendi ülkesinde gizli de olsa hangi alanda ne yapacağını bilebiliyor. Burada ise nerede ne yapmalı, nasıl konuşmalı, hangi alanlar onlar için daha güvenli… Bütün bunların karmaşası da var.
Ramtin Zigorat (RZ): Uzaktan baktığınızda cehennemi bırakıp cennete düşüyormuşuz gibi geliyor. Ama buraya geldikten sonra görüyoruz ki hiçbir şey değişmiyor. Orada kendi ülkendesin ama burada bir de yabancısın. Birisi LGBTİ mülteci bir insana saldırdığında, tecavüz ettiğinde, hırsızlık yaptığında bu insan suçlu konumunda oluyor. Hiçbir zaman saldırıyı yapan suçlu değil. Bu insan zor durumda kaldığı için seks işçiliği yapmış. Öldürülse bile o suçludur başka hiç kimse değil yaklaşımı var.
LGBTİ bireyin bu koşullara maruz kalması için mülteci olmasına gerek yok aslında.
MA: Mülteci olduğun zaman bütün bunlar bir tık daha artıyor. Mülteci olduğunda, bir şeyin çalınıp emniyete gittiğinde, tercüman olmadığı için bir de dil sorunu oluyor. “Bu mülteci hakkını arayamaz” mantığı güdülüyor. O yüzden hiçbir sonuç çıkmıyor.
RZ: Ölüme terk edilen trans bir arkadaşımız vardı. “Seni öldüreceğiz, sen Suriyeli değilsin, Suriyeli olsaydın ibne olmazdın” diye tehdit ediliyordu. Bu insanın ses kaydını alıp emniyete gittik, hiçbir sonuç alamadık. Benim de paramı ve telefonumu çaldılar. Emniyete gittiğimizde polis bana “Niye geldin ki buraya? Ülkende yaşasaydın” diyor. Kendimiz zor durumda kalıyoruz.
"LGBTİ'ler BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne başvurabilir"
Geçici koruma ve mülteci statüsünde olan LGBTİ’ler arasında hukuksal olarak nasıl farklılıklar var?
MA: LGBTİ birinden bahsediyorsak mülteci konumundaysa BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne üçüncü bir ülkeye geçebilmek için başvuru yapabiliyor. Ama genel anlamda Suriyeliler geçici koruma kapsamında olduğu için BM Komiserliği’ne başvuruda bulunamıyor. Biz en çok bunu duyurmak istiyoruz. Kitapta da en çok buna yer verdik. Suriyeli LGBTİ’ler “kırılgan grup” kategorisinde olduğu için BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne başvurabiliyor. Ama bu yasa maddesinde çok muğlak bir şekilde yer alıyor, bu hassas grubun kapsadığı noktalar anlatılmıyor. Bugün yaşlılar ve çocuklar da “hassas grup” kategorisinde. Bu detaylar bilinmediği için bizim görüştüğümüz çoğu insan “Ben de başvurabiliyor muyum” diye şaşırıyor. O nedenle bu konunun anlatım noktası çok önemli. “Mülteci” ile “geçici korumada” olmak bu konuda birbirinden ayrılıyor.
RZ: İranlı LGBTİ’lerin üçüncü ülkeye geçiş süreleri uzatıldı. Neden BM bu süreci 1,5 yıldan 3,5 yıla uzatıyor? Bu çok büyük bir sorun. Zaten aile ve devlet baskısından buraya geliyorlar. Ölmemek, yaşamak için gelmiş. Burada da çok zorluklarla karşılaşıyor.
Mülteci LGBTİ’ler sağlık hizmetlerini yeteri kadar alabiliyorlar mı? Psikolojik danışmanlık konusunda destek alabilecekleri bir kurum veya bir dernek var mı?
MA: LGBTİ derneklerinin hemen hepsi bu konuda çalışma sürdürüyor. Sağlık hizmeti devlet tarafından veriliyor ama ne kadar yeterli oluyor tartışılır. Sağlık konusunda evet Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamına giriyorlar. Ama hastaneye gittiklerinde dillerinden anlayan insanlar yok, dertlerini anlatamıyorlar. Hastanelerde ayrımcılığa uğruyorlar.
RZ: İstanbul’daysan psikolog yönlendiriliyor ama tercüman sorunu var. Araplara yine tercüman bulunur ama İranlılara hiç bulunmuyor. Sadece Ankara ve İstanbul’da bu imkan oluyor, başka şehirlerde o da bulunmuyor. Sağlık alanında sadece İstanbul’da hizmet alabiliyorsun. Psikolojik destekse hiç yok.
Arkadaşlarımız bir tane psikologla görüşebilmek için Adana’dan Ankara’ya gitmek zorunda kalıyor. Ve bu para gerektiriyor. Sağlık konusunda en önemli hastalıkları sigorta karşılamıyor. Bu yüzden büyük sıkıntılar yaşanıyor. İnsanlar bunların parasını nasıl karşılayacaklarını bilmiyorlar. Bu arada BM’den bir takım hakları var ama çok fazla başvuru yapılmasın diye o hakları söylemiyorlar.
"LGBTİ'ler BM'nin 'kırılgan grup' kategorisinde"
Mülteci LGBTİ’ler haklarının ne kadar farkında?
CK: Ülke olarak Suriyeliler bir nevi rehine olarak görülüyor. Avrupa Birliği bununla korkutuluyor. “Bizi kızdırmayın, onları üzerinize salarız” üzerinden bir politika yürütülüyor. Bize bağlı mülteciler BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne başvuru yapamıyorlar. Sağlık, eğitim ve barınma hakları bunlar üzerinden değerlendiriliyor. Geçici kimlik numaraları veriliyor. Geçici olarak SGK kapsamına alınıyor.
Ama kırılgan denen bir grup var, BM bunu açıkça belirtiyor ve kırılgan grubun içerisinde yaşlılar, hastalar, kadınlar, şiddet gören kadınlar ve LGBTİ’ler yer alıyor. Ama bundan LGBTİ’lerin haberi yok. Çünkü Türkiye Geçici Koruma Yasası’nda kırılgan grup içerisinde LGBTİ’leri göstermiyor.
Böyle olunca sanki böyle bir hakları yokmuş gibi algılanıyor. O yüzden bizim için bağlayıcı olan Birleşmiş Milletler’in söylediği. Çünkü Geçici Koruma Yasası, BM’ye dayandırılıyor. Bilgilendirmelerle, konuşmalarla biraz daha aydınlanma başladı. Ama bize gelen arkadaşlar, ilk etapta bu durumdan haberdar değildi. “Ben geçici koruma kapsamındayım, burada kalmaya mecburum” diyorlardı. Bu durum devletlerin politikasıyla alakalı. Sadece Türkiye değil, Avrupa'daki bütün ülkeler bunun üzerinden rant elde ediyor.
"Uydu kentlerde homofobi ve transfobi daha fazla"
En önemlisi barınma ve iş imkanı. Bu sorunu nasıl gideriyorlar?
MA: İlk geldiklerinde bir evde 10 kişi yaşamak zorunda kalıyorlar. LGBTİ bireyin, 10 kişinin arasında kalması başka bir soruna neden oluyor. Daha sonra bir iş bulabilirlerse iki veya üç kişi bir eve çıkabiliyorlar. Bu sadece iş bulmakla da bitmiyor. Emek bedelini alamıyorlar. Tabi LGBTİ bir bireyden bahsettiğimiz zaman bu sıkıntı daha da büyüyor.
İstanbul, İzmir, Ankara gibi şehirlere yerleştirme yok, uydu şehir diye adlandırılan taşraya yollanıyorlar. LGBTİ birey, İstanbul’da bile bir sürü sıkıntı yaşarken diğer taraftan Kayseri'ye, Yozgat'a yollanıyor. Buralarda uğradığı homofobi, transfobi daha fazla oluyor.
CK: İş bulabilmek içinde başvurular için altı ay beklemek gerekiyor. Altı ay sonra işlemleri başlatabiliyorsun ve resmi olarak çalışabilmek iki, üç yılı buluyor. Bu sürede fotosentez yapıp yaşayamayacaklarına göre kaçak çalışmak zorundalar ve kaçak çalışan bütün mülteciler bir şekilde hak ve emek sömürüsüne maruz kalıyor. Konuştukları bedeli bile alamıyorlar. Çünkü şikayet edebilecekleri bir merci yok.
Örneğin ben Kürdistanlı bir eşcinselim, Vanlıyım ama buraya kaçtım ben de aslında bir sığınmacıyım. Beni de bir göçmen olarak değerlendirebilirsiniz. Ben de kendi yaşam standartlarımın daha iyi olacağını gördüğüm için buradayım. Zaten kendi ülkende böyle bir sorun varken diğer mültecileri “uyku kent” adı altında büyük şehirler dışındaki şehirlere yerleştirmeye kalktığınızda, onları sahipsiz bırakmış gibi oluyorsunuz. Zaten oralarda homofobi, transfobi buram buram yaşanıyor. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmanın hiçbir anlamı yok.
RZ: Bir arkadaşımızı ev sahibi LGBTİ olduğunu öğrendikten akşam saat 11 de geldi “Benim evim ibneler evi değil, iki saat içerisinde evden çıkacaksınız” dedi. İnsanları valizleriyle, misafirleriyle sokağa attılar. Lezbiyen bir arkadaşımız çocuğu var, zorla evlendirilmiş, İran'dan gelmiş. Bu insan buraya geldiğinde işe başlamış, patronu lezbiyen olduğunu öğrendikten sonra işten attı. Arkadaşımız bunun üzerine kalp krizi geçirdi, iki gün hastanede kaldı.
LGBTİ mülteciler yaşadıkları mahallelerde korkarak yaşıyorlar. Denizli'de 13 kişi bir kişiye tecavüz etti. Evlerine girip her şeylerini aldılar, dövdüler. Ama hiçbir ceza almadılar.
Derneğinizden yardım talep eden LGBTİ mültecilere destek verebilecek gönüllü avukatlarınız ya da psikologlarınız var mı?
CK: Psikolojik destek gerektiği durumlarda Lambda ile iletişime geçiyoruz. Hukuksal ve sağlık noktasında biz destek verebiliyoruz. Bizim içimizde örgütlenen doktor arkadaşlarımız var, onlar aynı zamanda aile hekimleri. Bu şekilde birinci basamak sağlık hizmetine erişmelerini, en azından homofobik, transfobik olmayan hekimlere ulaşımlarını sağlıyoruz.
"İsveç'teki mülteci LGBTİ ile buradakiler arasında çok fark var"
Diğer ülkelerde ki mülteci LGBTİ’lerin sorunları Türkiye’deki mültecilerin sorunlarından hangi noktada ayrılıyor? Onlar ne takım sorunlara maruz kalıyorlar?
MA: Orada teşhir etmek daha kolay. Bizim hukuk sistemimizden çok farklı. İsveç’ten gelen bir arkadaşın anlattığı sorunlar, burada yaşanan sorunlardan çok başka. Onlar daha iddialı haklardan bahsediyor. “Biz dövüldük, tecavüze uğradık, paramız gasp edildik” gibi sorunlardan bahsedilmiyor. Orada gerçekten haklardan bahsediliyor. Biz burada yaşam savaşı veriyoruz.
CK: İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre biz daha ilk üç maddedeyiz. Yaşam, sağlık, eğitim hakkından bahsediyoruz. O kadar gerideyiz. Konjonktürü o kadar farklı ki, onların mültecilere, sığınmacılara bakış açıları tamamen farklı. Yıllardır kandırdıkları bir şey var ya “Anadolu insanı misafirperverdir” diye… Tamamen kandırmacadan ibaret. Bunu gözlemleyebiliyorsun. (DŞ/EA)
Müzeyyen Araç ve Ercan Aydın'ın derlediği yazılardan oluşan Mülteci LGBTİ'ler kitabı Hêvî LGBTİ Derneği'nin kolektif çalışması.