* Fotoğraf: Pixabay
Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı’nın hazırladığı 2022 raporunda, metropol kentlerde artan gürültü kirliliği, orman yangınları ve fenolojinin (biyoçeşitlilik kaybı olarak tanımlanabilir) iklim değişikliğine etkisi ve iklim değişikliğinin ekolojik dengede yol açtığı sorunları ele alındı.
Rapora göre şehirlerin giderek büyümesi sonucu artan gürültü kirliliği, ciddi bir çevresel sağlık riskine dönüşüyor. Orman yangınlarının ise daha şiddetli ve sık gerçekleşmesinin ekolojik sonuçlara sebep olduğu belirtiliyor.
Raporun tanımladığı üüçüncü çevre sorunu olan fenoloji bölümünde de iklim değişikliğinin bitkilerde ve hayvanlarda doğal ritimleri bozduğu bilgisine yer veriliyor.
Gürültü kirliliği
Uzun süreli ve yüksek seviyeli seslerin ruh sağlığını bozduğuna değinilen raporda bunun ciddi kalp rahatsızlıklarına, işitme kaybına, zihinsel sağlık sorunlarına sebebiyet verebilecek kronik rahatsızlık ve uyku bozukluğuna neden olduğuna da yer veriliyor. Sesin desibel oranının artması hayvanlarda ise davranış bozukluğuna sebep oluyor.
Raporda yer alan araştırma sonuçlarına göre, Avrupa genelinde yaklaşık 22 milyon kişi çevreden gelen sesten rahatsız oluyor, 6,5 milyon kişi de ses kirliliği nedeniyle uyku sorunları yaşıyor.
Büyük şehirlerdeki ses kirliliği Avrupa'da yılda ortalama 48 bin yeni iskemik kalp hastalığına yol açıyor, çevreden gelen yüksek ses bölgede her yıl 12 bin erken ölüme neden oluyor.
En gürültülü şehirler ve tavsiyeler
En gürültülü şehirlere de yer verilen raporda New York, ortalama 95 desibel seslilikle en gürültülü şehirlerden biri olarak belirlenirken Londra'da ortalama gürültü 86, Vietnam'ın Ho Chi Minh kentinde 103, Bangladeş'in başkenti Dakka'da 119 ve Pakistan'ın başkenti İslamabad'da 105 desibel olarak kayıtlara geçti.
İstatistiklerde Türkiye'den yer alan Tokat'ın ortalama gürültüsünün 82 desibel olduğu belirtildi.
Büyük şehirlerde gürültü oranının düşürülmesi için otoyol kenarlarına ses bariyeri inşası ve bina çatılarının yeşillendirilmesi tavsiyesi yapılırken, daha sessiz şehirler için elektronik araç kullanımının da artması gerektiği vurgulandı.
Orman yangınları
Raporda, yaklaşık son 20 yılda dünya genelinde yanan ormanlık alanların istatistikleri de paylaşıldı. Buna göre 2002'den 2016'ya kadar dünya genelindeki orman yangınları sonucu her yıl yaklaşık 423 milyon hektarlık alan yok oldu.
Ayrıca 2003'ten 2016'ya kadar dünyada toplam yaklaşık 13 milyon yangın çıktı.
En sık nerede görüldü?
Rapora göre, orman yangınları da dahil olmak üzere küresel çapta yanan alanların tahmini olarak yüzde 67’sinin Afrika kıtasında.
Orman yangınlarının en çok yaşandığı Avustralya'da 2000'den bu yana yangın sonucu yok olan ormanlık alan da 1 milyon hektarın üzerinde.
Yangınların sıkça görüldüğü bir başka ülke Angola'da ise orman yangınları sonucu her yıl, ülkenin kara sınırının yüzde 30'una tekabül eden bir alan yok oluyor.
Raporda orman yangınlarından çıkan duman ve partikül maddenin, rüzgar yönündeki yerleşim yerlerinde, bazen kaynaktan binlerce kilometre uzakta, sağlık için önemli sonuçlar doğurduğuna ve etkilerinin genellikle önceden hastalığı olanlar, kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve yoksullar arasında şiddetlendiğine değinililiyor.
Fenoloji
Fenoloji, çevresel güçler tarafından yönlendirilen tekrarlayan yaşam döngüsü aşamalarının zamanlaması ve bir ekosistem içinde etkileşime giren türlerin değişen koşullara nasıl tepki verdiği olarak tanımlanıyor.
Karasal, su ve deniz ekosistemlerindeki bitki ve hayvanlar, ne zaman meyve verecekleri, göç edecekleri veya başka şekillerde dönüşecekleri konusunda ipuçları olarak sıcaklık, gün uzunluğu veya yağışı kullanır.
Bununla birlikte, rapora göre, iklim değişikliği bitkiler ve hayvanları uyumsuzluğa iterek bu doğal ritimlerini bozuyor, bu da bitkilerin yaşam döngüsü aşamalarını otçullardan daha hızlı değiştirmesi gibi uyumsuzluklara yol açıyor.
Kuşlar için göçü tetikleyen yerel iklimsel ipuçları, rota boyunca varış yerlerindeki ve dinlenme yerlerindeki koşulları artık doğru bir şekilde tahmin edememelerine neden oluyor. Ekinlerde ise mevsimsel farklılıklardaki fenolojik değişimler gıda üretimini zorluyor.
Çözüm ne?
Rapor, uygun habitatların ve ekolojik bağlantıların sürdürülmesi, biyolojik çeşitliliğin bütünlüğünün güçlendirilmesi ve göç yolları boyunca uluslararası çabaların koordine edilmesi gibi koruma hedeflerinin hayati önemini vurguluyor. Her şeyden önce, ısınma oranını sınırlamak için karbondioksit (CO2) emisyonlarını azaltmanın öneminin altını çiziyor.
(TP)