Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili ve Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili Sezgin Tanrıkulu, 30 Ağustos Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü nedeniyle "1980-2000’li yıllar arasında Türkiye’de Zorla Kaybedilenler Raporu" hazırladı.
Raporda, Birleşmiş Milletler’in (BM) 2006 yılında “Herkesin Zorla Kaybetmelere Karşı Korunması Hakkında Uluslararası Sözleşme”yi imzaya açtığı ifade edildi.
2010 yılında yürürlüğe giren sözleşmeyi 97 ülkenin imzaladığı ancak Türkiye'nin imzacı ülkeler arasında yer almadığı hatırlatıldı.
"Bin 352 kişinin zorla kaybedildi"
Raporda, Türkiye’de insanların zorla kaybedilmesi olaylarının 1984 yılında yaygınlaştığı, 1993-1996 yılları arasında ise giderek arttığı vurgulandı.
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nin verilerine göre 1980-1990 yılları arasında 33, 1991 yılında 17, 1992 yılında 27, 1993 yılında 108, 1994 yılında 532, 1995 yılında 235, 1996 yılında 166, 1997 yılında 87, 1998 yılında 53, 1999 yılında 52, 2000 ve sonrası 28, tarih belirlenemeyen 14, toplamda bin 352 kişinin zorla kaybedildiği belirtildi.
Raporda, İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre 2019 yılında 7 zorla kaçırma olayı tespit edildiği ifade edilerek, “Bu kişilerden altısının ailesi İHD’ye başvurdu. Kaçırılanlardan beşi ‘Birleşmiş Milletler Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu’na başvurulduktan sonra sağ olarak bulundu. Diğer kişinin akıbeti ise bilinmiyor. Bulunan kişilerin işkenceye maruz kaldıkları anlaşıldı” denildi.
"253 toplu mezar, 4 bin ceset"
Raporun devamında şu ifadelere yer verildi:
“Çalışmalar, 253 toplu mezar bulunduğunu, bu mezarlarda 4 binden fazla kişinin gömülü olduğunu gösteriyor. Hafıza Merkezi’nin çalışmaları sonucunda, 344 kişinin dosyalarına ulaşıldı. Bunlardan 218 kişinin kaybedilmesine ilişkin soruşturmaların sürüncemede bırakıldığı (yüzde 63), 24 soruşturmanın zamanaşımı gerekçesiyle sonlandırıldığı (yüzde 7), 18 soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği (yüzde 5), 84 kişinin zorla kaybedilmesi nedeniyle dava açıldığı (yüzde 24) belirlendi. 84 kişinin zorla kaybedilmesi nedeniyle toplam 15 dava açıldı.
Bunlardan 36 kişinin zorla kaybedilmesine ilişkin 8 davada beraat kararı verildi. 46 kişinin kaybedilmesi nedeniyle açılan 5 dava sürüyor. Yalnızca 2 kişiyle ilgili açılan iki davada mahkumiyet kararı verildi. Mahkûmiyet kararı verilen iki dosyanın birinde iki kişi 30’ar birinde ise bir kişi 24 yıl ceza aldı.”
"Zorla kaybedilmeler yeniden başladı"
Zorla kaybedilmelerin, 2016 yılındaki darbe girişiminden sonra yeniden başladığı hatırlatılan raporda, “OHAL sonrası dönemde (2016-2020 arasında) kaybedilenlerden 24’ü daha sonra ‘bulundu’. Bu kişilerin ‘kayıp oldukları dönemde’ yoğun işkence gördükleri belirlendi. Kaybolanlardan Şimoni Diril'in cesedi de 70 gün sonra köy yakınlarında bulundu. Sunay Elmas, Ayhan Oran, Yusuf Bilge Tunç, Hıdır Çelik, Gülistan Doku, Hürmüz Diril ve Mehmet Bal’dan ise haber alınamıyor” denildi.
Raparun talep ve öneriler bölümünde ise şu noktalara dikkat çekildi:
* Kayıpların Devlet Arşivlerinde kayıtlı akıbetleri açıklansın, failler yargılansın.
* Zorla kaybetme ‘insanlığa karşı suç’ kapsamında zaman aşımına uğramayacak şekilde düzenlensin.
* Türkiye Birleşmiş Milletler Gözaltında Kayıplar Sözleşmesini imzalasın.
*Zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı, bulunmaları, faili meçhul cinayetlerde katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için Devletin tüm arşivlerini açması gerekmektedir.
*Kayıpların akıbetlerinin ortaya çıkarılmasıyla ilgili mezar açma işlemlerinin ilgili uluslararası standartlarda yapılması, mezarların iş makineleri ile özensiz bir biçimde açılarak buluntuların tahrip edilmesinin önüne geçilmesi gerekmektedir.
*AKP Hükümeti, sözleşmeyi imzalamalı ve gereklerini yerine getirmelidir.
* Sistematik cezasızlık politikasından vazgeçilmeli ve uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütülerek, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümleri dikkate alınmamalıdır.
* Bu topraklarda bir daha benzer acıların yaşanmaması, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve toplumsal barışın tesisi için ‘Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu’ kurulmalıdır." (RT)