Haberin İngilizcesi için tıklayın
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Kurulu, pandemi sürecinin Türkiye’deki 7. ayına ilişkin değerlendirmesini, bugün çevrimiçi yayınlanan basın toplantısıyla paylaştı.
Basın toplantısına TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. R. Şebnem Korur Fincancı, TTB Merkez Konseyi Üyesi Prof. Dr. İbrahim Akkurt, TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Çiğdem Arslan, TTB Covid-19 İzlem Kurulu üyeleri Prof. Dr. Kayıhan Pala, Prof. Dr. Özlem Kurt Azap ve Doç. Dr. Osman Elbek katıldı.
Nisan’da 81 bin 570, Eylül’de 275 bin 647 vaka bildirilmedi
“Pandemi döneminde birinci temel sorunumuz doğru ve güvenilir veri gereksinimi” açıklaması yapılan toplantıda, Sağlık Bakanlığınca açıklanan verilerin gerçek verilerle karşılaştırılması yapıldı:
“Salgının yönetimiyle ilgili kuşkuları ve eleştirileri hep dile getirmiştik, ancak son bir ayda bunlar daha da görünür olmaya; mızrak çuvala sığmamaya başladı.
“TTB tarafından vurgulanan, Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan doğrulanmış olgu sayılarının saha gözlemleriyle uyuşmadığı ve açıklanandan daha fazla olgunun var olduğu, geçtiğimiz günlerde bizzat Sağlık Bakanı tarafından kabul edilmişti.
“Sağlık Bakanı’nın açıklamalarına göre Nisan ayında PCR tanı testlerinde pozitif çıkma oranı yüzde 20 olmasına karşın günlük olarak açıklanan turkuaz tablolarda doğrulanmış olguların oranı yüzde 11,3’tü.
“Nisan’da PCR testi pozitif çıkma oranı yüzde 20 ise 188.243 doğrulanmış vaka söz konusudur ve bu durumda 81 bin 570 vaka ne topluma ne de Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirilmiştir.
“Eylül’de yapılan toplam test sayısı 3 milyon 241 bin 769’dur. Eğer Eylül’de PCR pozitifliği oranı yüzde 10 ise toplam 324 bin 177 doğrulanmış olgu kayıtlara geçmiş olmalıdır. Oysa ‘hasta’ adı altında Sağlık Bakanlığı Eylül ayı içerisinde toplam olarak 48 bin 530 olguyu bildirmiş; 275 bin 647 doğrulanmış olgu ise ne kamuoyuna ne de Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirilmiştir.”
“Okullar arasındaki eşitsizlikler dikkate alınmalı”
Açıklamada, pandemi döneminde ikinci temel sorununun okulların açılması olduğu ifade edildi:
“Okulların açılmasına ilişkin planlar yapılırken, okullar arasındaki eşitsizlikler dikkate alınmalıdır. Okulların fiziksel şartları, personel sayısı, öğrenci sayısı, sınıfların kapasitesi ve uzaktan öğrenme altyapıları değerlendirilmelidir. Ailelerin durumu da dikkate alınmalıdır. Koşulları sınırlı olan okullarda bu gerekli önlemlerin alınması için uygun çözümler geliştirilmeli, çözüm için rehberlik yapılmalı, çocuklar ve çalışanlar kapalı ve kalabalık ortamlarda eğitime mahkûm bırakılmamalıdır. Mevcut bilgiler, güçlü bir temaslı izlem sistemi ile semptomu olanlar ve temaslıları için yeterli test kapasitesinin okulları güvenle açmak için önemli olduğunu göstermektedir.”
Mevsimsel tehlike: “Kusursuz fırtına”
“Pandemi döneminde üçüncü temel sorunumuz, mevsim itibarıyla Covid-19’a influenza ve pnömokoksik pnömoni ilavesiyle ortaya çıkacak olan fırtına/tsunamiye (perfect storm/kusursuz fırtına) hazırlıksız olmamızdır.
“Covid-19 semptom ve bulguları ile mevsimsel grip/influenza bulguları benzerdir. Henüz elimizde bunların doğrudan ayrımını tek seferde yapabilecek bir test rutine girmiş değildir.
“İki hastalığın aynı kişide bir arada görülmesi halinde bağışıklık sistemi daha da zayıflayacak; üzerine bakteriyel (pnömokoksik) zatürre de eklendiğinde kusursuz fırtına/tsunami diye anılan tablo hastalığın geri dönüşü olmayacak şekilde sonuçlanmasına yol açabilecektir.
“Bu nedenle bu sene influenza ve pnömokok aşılamaları belki de her zamankinden çok daha fazla yaşamsal önemdedir. Sağlık Bakanlığı, “her yıl olduğu gibi” bu yıl da 1.5 milyon doz influenza aşısı siparişi verdiğini açıklamıştır. Muhtemeldir ki piyasaya verilmeden tükenecek, binlerce gereksinimi olan insanımız aşılanamayacaktır. Benzer durum pnömokoksik aşılarda da geçerlidir.”
“Salgının ne kadar süreceğini bilmiyoruz”
TTB sağlığın sosyal belirleyicilerinin önündeki engellerin ortadan kaldırılması için şu önerilerde bulundu:
* Yoksulluk sınırının altındaki herkese ücretsiz maske, temizlik ve hijyen malzemesi sağlanmalıdır.
* Açlık sınırının altındaki herkesin doğalgaz, elektrik ve suyu pandemi sürecince devlet tarafından ödenmelidir.
* Yoksulluk sınırının altındaki halkımızın hepsinin doğalgaz ve elektriklerinin yarısı, suyunun tamamı ödenmelidir.
* Evden çalışma imkanı olmayan tüm çalışanların mesai saatinin yarıya düşürülmesi, toplu taşıma yoğunluğunun azaltılması bir an önce uygulamaya geçilmelidir. (AS)
* Raporun ve açıklamanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.