Batman, Sason'da 30 Aralık 2002 günü 24 yaşındaki Sevide Uyanık, kalaşnikofla vurularak, üç günlük bebeği boğularak öldürüldü, intihar süsü verilmeye çalışıldı. Eşi iki yıldır hapisteydi ve kayınbiraderinin evinde yaşıyordu. Bir evlilik dışı çocuk, bir cinayet daha...
20 yıldır İsveç'te yaşayan 26 yaşındaki Fadime Şahindal, amcasının oğluyla evlenmemek için evini terketti diye 21 Ocak 2002 günü babası tarafından öldürüldü.
20 Mayıs 2001'de Çatalca'da 16 yaşındaki Dilber Kına'nın cesedi bulundu. Ailesi Dilber'i evden kaçtığı için öldürdüklerini söyledi.
Ve 6 Haziran 2000: 13 yaşındaki Naime Salman, 35 yaşındaki bir adamla evlenmek istemeyince üç ağabeyi tarafından Sadabat Viyadüğü'nden atılarak öldürüldü.
Listemiz böyle uzayıp gidiyor binlerce yıldır, dünyanın dört bir yanında... Nijerya'lı Emine Laval, "yasadışı" bir ilişki yaşadı diye taşlarak öldürüleceği günü bekliyor.
Ve bu ülkede yeni binyılın Türk Ceza Kanunu tartışılıyor... Kadınların hayatları ve bedenlerinin yine erkeklerin kontrolünde olacağı yeni bir binyıl kurgulanıyor. Toplum ve yasalar eliyle yine bedenimize ve hayatlarımıza el konmak isteniyor. Nasıl mı?
Tecavüz, bize, biz kadınlara değil "edep törelerine" tecavüz olacak. 10 kişi de tecavüz etse, biriyle zorla evlendirileceğiz, tecavüzcülerin hepsi kurtulacak. Evliysek, kocamızın her dakika tecavüz etme hakkı olacak. Bizleri habire bölüp parçalayacaklar: evli-bekar, bakire-bakire değil, evkadını-seks işçisi...
Suçlar hep bu bölünmelere bağlı değişik tarifelerle cezalandırılacak. Sırf bir bekaret zarı yok diye herhangi bir kadına tecavüz eden 5 ya da 8 yıllık bir cezadan kurtularak ödüllendirilecek. Tecavüze uğrayan biz olacağız; savcısı, hakimi, mübaşiri, medyası herkes ama herkes (saldırganın değil) bizim tecavüz öncesi cinsel yaşamımızı sorgulayacak. Canları her istediğinde bekaret zarlarımızı kontrol edecekler. Tecavüz sonucu ya da değil, "evlilikdışı" doğan çocuklarımızı öldürmeye zorlanacağız. Sevgilimizle el ele tutuşmak ya da kısa kollu giymek ya da bacak bacak üstüne atıp oturmak "hayasızca durum takınmak" olacak. Sırf kadın olduğumuz için daha düşük ücretler ödenmesi, hakkımız olan terfiyi alamamamız ya da sadece cinsel yönelimimiz nedeniyle ayrımcılığa uğramamız herhangi bir suç oluşturmayacak.
İçimiz daralıyor artık...
Bizler, töre, namus, ahlak, edep, iffet ve benzeri onlarca kavramın kadınların hayatını nasıl bir cehenneme çevirdiğini; çünkü sadece ve sadece kadınların hayatlarını ve bedenlerini denetim altında tutmak için kullanıldıklarını anlatmaya çalıştıkça "EDEPSİZ" olmakla suçlanacağız. Bu kavramlar yüzünden öldürüldüğümüzde katillerimiz indirimli tarifeden ceza alacak. Sırf küçücük bir zar yüzünden intihara zorlanacağız ve bu intiharda bizden başka kimse yargılanmayacak!
Ama, hayır! Artık, hayır!
Bedenlerimizle, emeklerimizle, kimliklerimizle hayatımız bizim. Gelenekler, görenekler, dinsel inanışlar, yazılı-yazısız hiçbir yasa bu gerçeği değiştiremeyecek. Hayatımız ve geleceğimiz artık bizim elimizde...(BB/NK)