Evet -İsrailli çocukların da kurbanları arasında olduğu- intihar bombacılarının eylemlerini coşkuyla onaylamış olabilir. Evet belki kılıç ile yaşıyorsanız ölümünüz de kılıç ile olur, tekerlekli sandalyedeyken ya da değil. Ancak dünkü haberin veriliş tarzında aksayan bir şey vardı ve çok daha tehlikeli bir şey - başka bir şeytani emsal - cesur yeni dünyamız için harekete geçirildi.
Kafa karıştıran haberler, unutulan bir sayfa
Yaşlı adamın kendisini ele alalım. Başından beri İsrail'in çizgisi basitti. İsrail'in Londra elçisinin deyimi ile Yasin "yılanın başı" ve "dünyanın en tehlikeli terörist organizasyonlarından birisinin" yani Hamas'ın lideriydi.
Sonrasında dünya medyasından kafamızı karıştıracak haberler gelmeye başladı. BBC Dünya Servisi Televizyonu'nun öğlen haberlerine göre Yasin'i aslında İsrailliler "mahkum değişimi" ile serbest bırakmıştı. Yine gün içinde BBC'nin dediğine göre, bu mahkum değişimi "Kral Hüseyin'in yaptığı bir anlaşma" ile gerçekleşmişti.
Bu zaten başlı başlına çok garipti. Yasin İsrail'de tutukluydu. "Yılanın başı" İsrail'de bir hapishanedeydi. Sonrasında bu sözde canavar bir "anlaşma" ile salıverilmişti. O zaman şu "anlaşma" neymiş onu bir hatırlayalım.
Yasin'i salıveren, o sırada İsrail Başbakanı olan Benjamin Netanyahu'dan başkası değildi. Kral Hüseyin ise iki taraf arasında "arabulucu" rolü oynamamıştı. İki İsrailli Mossad ajanı, İsrail ile Barış Antlaşması imzalamış olan bir Arap ülkesinin başkenti olan Amman'da bir Hamas görevlisini öldürmeye çalışmışlardı.
Mossad ajanları Hamas'ın adamına zehir enjekte ettikten sonra ele geçirilmişler, rahmetli Kral Hüseyin ise öfke ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanını arayarak, eğer gerekli panzehir verilmez ve Yasin serbest bırakılmazsa ellerindeki ajanları yargılayacakları tehdidinde bulunmuştu.
Netanyahu hemen teslim oldu. Yasin serbest bırakıldı ve Mossad'in adamları güvenli bir şekilde Israil'in yolunu tuttular.
Böylece "yılanın başı" İsrail'in kendisi, hem de Başbakan tarafından salıverilmişti. Dünkü tarih anlatısında unutulan sayfa buydu. Ve bu çok garip bir durum.
Tepedeki isimler, artık ateş hattında
Eğer bu yaşlı dini lider devlet tarafından öldürülmeyi hak ettiyse, neden Netenyahu onu en baştan serbest bıraktı? Bu, dün kimsenin sormak istemediği bir soruydu.
Ancak burada hepsinden çok daha korkutucu bir şey var. Bir Arap daha suikasta uğradı. Amerikalılar Bin Ladin'i öldürmek istiyorlar. Molla Ömer'i de öldürmek istiyorlar. Saddam'ın oğullarını öldürdüler. Yemen'de öldürdükleri üç El-Kaide üyesi gibi.
İsrailliler durmaksızın Yaser Arafat'ı öldürmek ile tehdit ediyorlar. Artık bu bir alışkanlık haline geldi.
Kimse tüm bunların doğuracağı sonuçlar üzerinde kafa yormaya başlamadı. Hükümetler ile gerilla arasında sürdürülen gözü dönmüş savaşlarda senelerdir yazılı olmayan bir kural olagelmiştir. Bomba üretenleri ve tetikçileri sokakta öldürebilirdiniz, ancak liderlerin yaşamasına hep izin verilirdi.
Şimdi bu durum tamamen değişti. Şiddeti savunan herhangi birisi - bu şiddeti uygulamaya açıkça gücü olmasa bile - artık ölüm listesinde. Peki karşı taraf bu kuralı bozarsa buna kim şaşırabilir?
Tepedeki isimler artık ateş hattındalar. Durumun bu hale geldiğini bildiğimizi inkar etmemize izin vermeyin.
Çevirenler: Arman Artuc ve Ceren Özgül