İkinci sayıda, kendi deyişleriyle Batman, Bergama, Kayseri, Zonguldak ve hatta Kıbrıs'tan gelerek, ayaklarının tozuyla aktardılar izlenimlerini. "Batman'da Kadınlar Ölüyor" kitabını yapan Müjgan Halis'le pırıl pırıl bir söyleşi gerçekleştirdiler.
İntiharın nasıl ve niçin "eylemsiz bir hayatın tek eylemi" olduğunu okurken, yaşamın bu kadar sert olduğu bu coğrafyada deneyimlenen tekil öykülerin acısı bir kez daha yüreğimizi kanattı.
Bazodin, kalaşnikof, av tüfeği ya da çamaşır ipi ile yaşamlarına son vermiş ya da buna teşebbüs etmiş kadınların, bölgede yaşanmış olan savaşın yarattığı ağır psikolojik tahribatın yanısıra, mahkum oldukları gelenek , aile baskısı ve yoksulluğun kıskacında, belki de bu kadar görülmez ve duyulmaz olmaya gösterdikleri bir tepki eylemi olarak Batman intiharlarını, Müjgan Halis'in çalışmasından okumak gerek. Fazla söze ihtiyaç bırakmıyor.
En yaygın etkinlik: Televizyon seyretmek
Batman intiharlarının çağrıştırdığı bir noktadan televizyona bakmak istiyorum. Çünkü, Müjgan Halis'ten, Batman'lı kadınların boş zamanlarındaki en yaygın etkinliklerinin televizyon izlemek olduğunu, magazine bayıldıklarını , Show TV izlediklerini öğreniyoruz.
Komşuya çaya gitmek için bile yeterli özgürlüğe sahip olmayan kadınların, televizyon dünyasına sığınmalarını anlamamak mümkün mü?
Yalnız Batman'da değil, ülkenin her yerinde kadınlar, boş zamanlarında en çok televizyon izliyorlar. Televizyon izlemek bedava çünkü.
En azından televizyonun düğmesine basarken, reklamı yapılan ürünleri satın almakla onu bizzat kendimizin finanse ettiğini hatırlayarak vazgeçmemizin, elektrik ya da gazdan tasarruf etmek gibi doğrudan bir yararı olmadığını biliyoruz. Televizyon yayıncıları da bunun böyle olduğunu biliyorlar. "Bedava sirke, baldan tatlıdır" diyeceğimizi öylesine derin bir huşu içinde varsayıyorlar ki...
Yirmiye yakın ulusal televizyon kanalı, aynı şişe içindeki ve aynı kalitedeki sirkeyi başımızdan aşağı boca edip duruyor. Sadece kabloda mevcut olan ve nüfusun ezici çoğunluğu tarafından izlenemeyen bazı tematik kanalları tenzih etmenin pek bir anlamı yok bu yüzden.
Batman'da kadınlar televizyon izliyor, ömründe bir kez bile tatile gitmemiş, kimseyle flört etmemiş, güzel bir söz işitmemiş, güzel bir ayakkabı giymemiş, söylediklerine kulak verilmemiş, bırakın "kendi-leri-ne ait bir oda"yı, "kendilerine ait bir yatakları" bile olmamış kadınlar; akşam sofrasını kaldırdıktan sonra, yer yataklarını serip uyku düzenine geçinceye kadar kalan sürede televizyon izliyorlar.
Bembeyaz dişleriyle gülümseyen, pırıl pırıl saçlarını savurarak "özgürleşen", sportif ve incecik televizyon kadınlarını öfke, gıpta, hırs ve sevgi karışımı tuhaf bir duyguyla izliyorlar. Bütün politize olmuşluklarına ve yaşadıkları dehşetengiz acılara rağmen, Batman'ın küçük kadınları belki de kimi televizyon starlarının jakuzili, yüzme havuzlu, cazlı, barlı aşk bunalımları için göz yaşı döküyorlar, döküyoruz.
Bir anda "halk olmak"...
Televizyon öykülerinin kurucu mantığı bu yaman çelişkiden besleniyor. Beğendiğimiz varsayılıyor, bir anda "halk" oluyoruz ve "bunları izlemek istediğimiz" kararlaştırılıyor. Beğeni düzeyimiz bu çünkü.
Ebru Şallı'nın göğüslerini, Ebru Destan'ın Özcan sonrası günlerini, Ebru Gündeş'in sonu gelmez koca arayışlarını, Ebru Yaşar'ın İbo'yla gerginliklerini çeşitli magazin programlarına ve farklı kanallara dağıtılmış bir "arkası yarın" formatında izliyoruz. Yirmi kadar ulusal televizyon kanalı hep birlikte Ebru-li bir çeşitlilik sunuyorlar.
Medya patronları bu "halkın beğeni düzeyi" olarak kavramsallaştırdıkları şeyin, bizzat kendi kısır iç dünyalarından ve ideolojik körlüklerinden kaynaklandığını gördüğümüze aldırmıyorlar.
Gökten düştü üç elma
Neden izleniyor bu televizyonlar ve Beyoğlu-Batman hattında , nasıl oluyor da ortak bir kamusallık kurgulayabiliyorlar?
Bunun yanıtı"gökten düşen üç elma"da . Meyve yemek istiyorsunuz. En kolay bulunanı elma. Çeşitli meyvelerden zengin bir salataya da hiç itirazınız olmayacaktı aslında. Fakat, üç çeşit elma sunuluyor size. Yeşil Elma, Kırmızı Elma ve Sarımtrak Elma .
Meyve seviyorsanız, birinden birini tercih etmek durumundasınız, başka seçeneğiniz yok. Sonuç olarak, sinemaya, tiyatroya gitmek, tatil yapmak, gezmek, görmek, dilediğinizce okumak için hiç de elverişli olmayan maddi koşullar nedeniyle boş zamanınızı televizyona havale ettiğinizde, başınıza uydudan üç elma düşüyor...
Batman'da kadınlar intihar ediyor, ölüm oruçları sürüyor, üniversiteler ticarethanelere dönüşüyor...
Onlar, en çok Elma'yı ve Ebru-li bir rengi sevdiğimize kanaat getiriyorlar...
(NU)