Cinsiyetçilik karşıtı online bir platform olan erktolia ile ilk röportajımızı, kuruluşlarından bir gün sonra yapmıştık. erktolia gönüllüleri, o günden bu yana bu yana dört kampanyayı başarıyla tamamladılar.
Dört kampanya kulağa az gibi duyulsa da, erktolia için küçük, cinsiyetçilik karşıtı mücadele için büyük bir adım. Kadınların tepkileri üzerine firmalar yeri geldi reklamlarını geri çekti, yeri geldi mağazalarının içlerini yeniden düzenledi. Bu dönüşümler bazen 300 bazen 20 bin kişinin desteğiyle sağlandı.
Tüm bu cinsiyetçi içeriklerle tek tek uğraşan, insanların tepkilerini örgütleyen, firmalara laf anlatmayı başaran bu kadınların enerjileri ve kararlılıkları hayranlık verici.
Şimdi sözü “tek başına neyi değiştirebilirim ki” diyenleri yalnız bırakmayan bu kadınlara bırakıyorum.
erktolia kurucuları Dilara Gürcü, Sibel Schick ile gönüllü ekipten Gizem Gülmez, Aybala A., Melis Uluğ, Nur Kıpçak ve Arjen Kunt anlatıyor.
Aslında insanların görünce sinirlendiği ama enerji ya da vakit bulamayıp uğraşmadığı noktada siz devreye giriyorsunuz da diyebiliriz. Siz nasıl yetişiyorsunuz tüm bu cinsiyetçi içeriklere?
Doğadan ÇayDoğadan Çay’ın “Kadınlar Ne İster” temalı reklamı, 20 binin üzerinde kişinin erktolia kampanyasına destek vermesiyle Youtube’un Doğadan Medya sayfasından kaldırıldı. Kadınların tepkisini çeken reklamda kadının toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tüm klişeler ardarda sıralanıyor, kadınların “topuğu kırılmayan topuklu ayakkabı, 34 beden olmak, selülitin moda olması, kendi kendine park eden araba” gibi talepleri olduğu söyleniyordu. |
Bu ataerkil ve kapitalist düzende neredeyse kafanızı çevirdiğiniz her yerde cinsiyetçi bir içerikle karşılaşıyorsunuz. Elbette hepsine yetişebiliyoruz diyemeyiz. Şimdilik cinsiyetçiliği uç boyutta içeren eril yargı düzeni, tecavüz ve taciz durumlarına ve cinsiyetçiliğin açıkça yer aldığı içeriklere odaklanıyoruz. Amacımız, cinsiyetçiliğin böylesine içselleştirildiği bir toplumda önce cinsiyetçilik nedir ve niye bu içerik cinsiyetçi gibi açıklayıcı metinlerle insanlarda farkındalık yaratmak ve tepkilerini göstermelerini sağlayarak değişim başlatmak.
erktolia’nın online bir platform oluşu, cinsiyetçilik konusunda tepkili ama tepkilerini nasıl eyleme dönüştüreceğinden emin olamayan ya da “tek başına neyi değiştirebilirim ki” gibi öğrenilmiş çaresizliğe kapılan duyarlı insanların yakalanmasını sağlıyor. Takipçilerimiz sadece birkaç tıklamayla hem içeriğe ulaşıp, bu içeriği neden cinsiyetçi bulduğumuzu öğrenirken hem de bu içeriğe tepki gösterebiliyorlar. Biz bu işi birkaç gönüllü olarak yürütüyoruz. Gönüllüler olarak en etkin olabileceğimiz mecralar üzerinden iş bölümü yapıyor, ciddi mesai harcayarak planlıyor ve eylemlerimizi gerçekleştiriyoruz. Ama dediğimiz gibi her şeye yetişemiyoruz, bu nedenle erktolia içinde bize destek olacak çok daha fazla gönüllüye ihtiyacımız var.
Şimdiye kadar başarıya ulaşmış dört kampanyanız var. Nasıl işliyor bu süreç? Firmalar vs sizle iletişime geçiyor mu? Yoksa doğrudan kamuoyuna mı yapıyorlar açıklamaları?
Evet erktolia olarak eylem yapmaya başladığımız günden beri dört farklı firma ve ajans yaptıkları cinsiyetçi içerikleri hakkında geri adım attı ve kadınlardan da özür diledi. Süreç hepsinde farklı işleyebiliyor; ama genel hatlarıyla şunu söyleyebiliriz:. Örneğin yürüttüğümüz bir eylem bazen Twitter, bazen Facebook, bazen de imza eylemi şeklinde olabiliyor. Firmaların kurumsal ya da sosyal medya iletişim kutularına topluca mesajlar yolluyoruz. Fakat aynı zamanda firmalarla da telefonla iletişime geçiyoruz, zaten diyalog kurulduktan sonra çok hızlı bir şekilde iletişim sağlanıyor.
Leman KültürLeman Kültür Ankara – Bahçelievler şubesinin masalarında tecavüz üzerinden mizah yapan bu karikatürler mevcuttu. erktolia’nın eyleminin ardından Leman Kültür’ün CEO’su Kemal Şentürk, Twitter hesabından bir açıklama yaparak toplamda 21 adet masayı kaldırdıklarını ve bundan böyle kadına şiddeti eleştiren karikatürleri kullanacaklarını duyurdu. |
Diyalog kurulduktan sonra kamuoyuna bir açıklama yapıyor firma. Fakat ilk başarıya ulaşan Doğadan eylemimizde şöyle bir durum oluşmuştu. Yürüttüğümüz imza eyleminde Doğadan’ın hem reklam filmini yayından kaldırmasını hem de kadınlardan özür dilemesini talep etmiştik. Fakat firma reklam filmini yayından kaldırdığını ve bizim “hassasiyetimizi” anladığını belirtti. O anda birçok kadından mesaj aldık, “biz özür bekliyoruz bu özür değil” diye. Bu sebeple kadınlardan özür dilenene kadar eyleme devam etme kararı aldık. Sonrasında firma özür dilediğini belirten yeni bir mesaj yayınladı. Bu gibi durumların ortaya çıkmasını engellemek için de firmaların mesajlarını kamuoyuyla paylaşmadan önce bizimle paylaşmalarını istiyoruz ve eğer mesajlarında bir sıkıntı varsa, öncesinde bu durumu değiştirebiliyoruz artık.
Mesela bu firmalardan biri ile aramızda şöyle bir konuşma geçti. Görüştüğümüz yetkili “20 yıldır bu firmada çalışıyorum ilk defa bize karşı yapılan böyle bir eylemle karşılaşıyorum” dedi. Bu cümleye karşılık “böyle cinsiyetçi reklamlar yapmaya devam ederseniz bu tarz eylemlerle daha çok karşılaşacaksınız o zaman” dedik. Bir an kısa bir sessizlik oldu ve yetkili “böyle bir eylemle karşılaştıktan sonra bir daha bu durumla karşılaşmamak için çok dikkatli olacağız” dedi. Bu tabii ki çok önemli bir gelişme.
Belli bir aktivist sayısına ulaşmak gerekiyor mu firmaların geri adım atması için?
Eylemine göre değişiyor, fakat sayı az da olsa bazı eylemler ses getirebiliyor diyebiliriz. Örneğin Doğadan eylemine 21 binden fazla kişi destek verdi, başka bir eyleme 2 bin 500 kişi destek verdi, başka bir eylemde 300 kişiyle de cinsiyetçi bir şekilde “evin reisi babadır” yazan firmanın dergilerinin kaldırılmasını sağladık. Öte yandan çok daha fazla aktivistin yer aldığı sonuçlanmamış eylemlerimiz var ve bazı sorumlular iletişim kurmamakta ısrarcı davranabiliyor. Kafasını kuma gömen sorumlular yüzünden biz de eylemlerimize devam etmek zorunda kalıyoruz. Ama bu sorumluların da bir gün bizimle iletişime geçeceğinden ve sebep oldukları cinsiyetçilikten vazgeçeceklerine inanıyoruz, bu nedenle tam gaz eylemlere devam ediyoruz.
Peki bu firmalar gerçekten ürettikleri cinsiyetçiliğin farkına varıyorlar mı? Yani sorunu anlıyorlar mı yoksa sosyal medyada rezil olmanın oluşturduğu panikle mi geri adım atıyorlar?
IKEA AnkaraAnkara Mamak IKEA’daki çocuk odası mobilyalarının teşhir edildiği bölümde kız çocukları mutfağa, oğlan çocukları ise atölyeye yönlendirendiren tabelalar vardı. Erktolia’nın kampanyasına 800’e yakın kişi destek verdi, IKEA Ankara Mamak mağazasından tabelalar kaldırıldı. |
Firmalar zaman zaman yaptıklarının cinsiyetçilik olduğunu fark edip müteşekkir kalıyorlar, zaman zaman da belirli bir tüketici grubundan tepki doğduğundan, stratejik olarak özür dilemeyi seçiyorlar. Sosyal medyada bir panik yaşadıkları kesin ama firmalar özellikle eylem süresince yaptığımız görüşmelerde cinsiyetçi durumun farkına vardıklarını dile getiriyorlar. “Yaptığımız cinsiyetçiliğin farkına varmamıza yardımcı olduğunuz için teşekkür ederiz” diyen firmalar bile oldu. Hatta daha da önemlisi erktolia’dan bağımsız bir şekilde bir firmaya, gönüllü bir şekilde cinsiyetçilik atölyesi yapan sosyal bilimci arkadaşlarımız oldu. Anlattıklarına göre çok güzel bir ortam oluşmuş, cinsiyetçilik nedir, ne gibi çeşitleri vardır, sonuçları nelerdir gibi çok farklı konular üzerinden tartışarak cinsiyetçilik konusunda büyük bir farkındalığın kazanılmasına yardımcı olmuşlar. Tabii cinsiyetçiliğin çok katmanlı bir ayrımcılık olgusu olduğunu ve firmaların en bariz cinsiyetçilik örneklerini fark etmelerinin yolun başlangıcı olduğunun da farkındayız.
Bir de özel sektörde çalışan arkadaşlarımızdan güzel geri bildirimler alıyoruz. Örneğin, kendileri ile ilgili eylem yapılmamış firmaların da diğer firmalara yapılan eylemleri dikkatle izlediklerini, yaptığımız eylemlerin bu firmalar için de caydırıcı bir rolü olduğunu öğreniyoruz. Bu açıdan, kendileri ile ilgili eylem yapılmayan firmaların da cinsiyetçilik anlamında bir farkındalık kazandığını düşünüyoruz.
Siteniz açıldıktan bir gün sonra sizinle ilk röportajımızı yapmıştık. O zaman sayfada sanırım 3 tane eylem vardı. Bugün sayfaya baktığımda bu üç eylemin aynen devam ettiğini görüyorum. Bunlardan biri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni, biri Diyanet Başkanlığını bağlıyor. Biri de herhalde yüzde 99 oranında testosteron içerdiğini tahmin ettiğim bir çikolatayla ilgili. Cinsiyetçilikle mücadele hangi kurumlarda daha zor sizce? Kimleri dönüştürmek daha kolay, kimleri dönüştürmek daha zor?
ÖzsütÖzsüt, Babalar Günü için hazırlayıp menülere de koyduğu ekte “Babalarımızın kalbimizdeki yeri ayrı. Onlar sadece evimizin reisi değil, en yakın dostlarımız” ifadelerine yer verdi. erktolia, “kadını hiyerarşik olarak babaya göre daha aşağıda konumlandıran ‘evin reisliği’ sıfatını Kabul etmiyoruz” dedi. Özsüt’e Tweet gönderen 67 kişi ve #EvinReisiYoktur etiketine destek veren 161 kişi sayesinde Özsüt eyleme katılanlara tek tek özür mesajı gönderdi; menüleri kaldırdı. |
İlk eylemlerimiz sanıyoruz ki açılış ve kendimizi izah etme döneminde biraz ihmale uğradı. Örneğin sitemize giren bir kimsenin, bireysel olarak harekete geçme çağrılarımızı, sitede sadece ve sadece eylemlere katılım önerdiğimizi ve bunların, katılım gerçekleşmediği sürece hiçbir anlam taşımadığını görebileceğini sanıyorduk fakat zamanla durumun böyle olmadığı ortaya çıktı. Bu nedenle olsa gerek ki ilk eylemlerimiz, bize göre çok önemli meseleleri değiştirmeye yönelik eylemler olmalarına rağmen yeterli katılımla sonuçlanmadı. Aslında şu an için bakacak olursak bu üç eylem de zamanla aktivist toplayabildi, ancak fark ettik ki bir eylemin yayılma hızı 1-2 günden ibaret. Bu 1-2 günlük süreçte misal Twitter’da “trending topic” olabiliyorsak, o zaman yanıt alabiliyoruz. Tepki zamana yayıldığı zaman, alacağımız sonuç da üzücü bir şekilde zaman aşımına uğruyor.
Tecrübelerimize dayanarak açıkça söyleyebiliriz ki en hızlı tepki veren, en uzlaşmacı yaklaşanlar özel şirketler. Devlet kurumları devlet güvencesi altında olduklarından dolayı bizim eylemimize tepki versin veya vermesin kaybedeceği bir şey olmadığını düşünüyorlar. Özel sektörde ise bu durum daha farklı. Eğer bir şirketin hedef kitlesini o şirkete karşı harekete geçirmeyi başarabilirseniz, ellerinden bizimle, dolayısıyla kendi hedef kitleleriyle uzlaşmaktan başka seçenek kalmıyor.
Peki erktolia’ya tepki geliyor mu? Eylemleriniz eleştiriliyor mu?
Çok da şaşırtıcı olmayan bir şekilde tepkiler alıyoruz. Mümkün olduğunca cevap vermeye ve kendimizi açıklamaya çalışıyoruz. Fakat elbette yapıcı olan ve aşağılayıcı olmayan eleştiriler önceliğimiz oluyor. Bazen çok abartıldığını düşünen ya da neden cinsiyetçi olduğunu anlamayan insanlar olabiliyor. Bu durumda gerek sosyal medya üzerinden gerekse de, eylem metninde durumu netleştiren güncellemeler yaparak takipçilerimizi haberdar ediyoruz. Sıklıkla da sansürcü ya da linç eden feministler olarak eleştiriliyoruz. Oysa ifade özgürlüğünün uluslararası sözleşmeler tarafından tanımlanan limitleri var: “başkalarının haklarına ve itibarına saygı”. Biz sansürcü değiliz, cinsiyetçi olan her şey bizim haklarımızın ihlaline giriyor. Sansürlemiyoruz, linç etmiyoruz, ifşa ediyor ve sebeplerimizi anlatıyoruz.
Güzel tarafıysa olumsuz eleştiriler kadar olumlu eleştiriler, destekleyici mesajları da sıklıkla alıyor oluşumuz. İnsanların farkındalıkları artıyor ve bize bunu görünce aklıma geldiniz eylem oluşturabilir miyiz gibi eylem önerileriyle dönüş yapıyorlar. Bu da bizi çok mutlu ediyor.
Peki bir kampanyanın başarıya ulaşması nasıl bir his?
Emeğin karşılığını almanın mutluluğu çok eşsiz. Her başarıda önce kısa süren bir “Hadi be!” safhası yaşıyoruz. Aslında bu biraz trajikomik, 26 eylemden sadece 4’ünde yanıt alabildik. O yanıtı alabilmiş olmanın mutluluğunu yaşamak hem keyifli hem de üzücü. Cinsiyetçilik farkındalığı o denli düşük ki, bazen sırf yanıt alabildik diye seviniyoruz. Yine de her başarımızın ardından uzun mesafeden kadehler tokuşturuluyor. Hepimiz farklı ülke ve şehirlerde yaşadığımız için bu kadehler maalesef sanal olmaktan çıkamadı henüz.
Bir başarımızda şöyle komik bir olay oldu; muhatap olduğumuz firmanın CEO'su, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada bir gaflette bulundu ve hassasiyetimiz için teşekkür ettikten sonra, “Kadına karşı şiddeti içerecek” yeni ürünlerini çok yakında bizlerle paylaşacağı bilgisini içeren bizr özür mesajı paylaştı. Biz tabii buna önce çok güldük, sonra da “Sanırız son cümleniz düşük oldu, isterseniz yeniden yazın ki paylaşabilelim” dedik ve bize düzelmiş halini ulaştırdılar. (ÇT)