Fotoğraf: Evrensel
10 Ekim Ankara Katliamı’nın 6’ıncı yılında 10 Ekim Barış Derneği ve 10 Ekim Ankara Gar Katliamı Avukat Komisyonu, Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde “2015’ten Bugüne Katliamlar ve Cezasızlık” paneli düzenledi.
TIKLAYIN- 10 Ekim 2015'te Ankara'da Hayatını Kaybedenlerin Hikayeleri
IŞİD'in 10 Ekim 2015'te Ankara’da düzenlediği ve 103 kişinin öldüğü katliamın anması için yapılan panelde gazeteciler Fehim Taştekin, Hale Gönültaş, Hakkı Özdal, Gökçer Tahincioğlu, Alican Uludağ, milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Ahmet Şık, Mahmut Toğrul ile Suruç, Diyarbakır ve 10 Ekim katliamlarının avukatları, yakınını kaybeden aileler ve saldırılardan yaralı kurtulanlar konuştu.
— 10 Ekim (@10EkimDER) October 9, 2021
Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, panelde “Cezasızlık, katliam dosyalarında devletin rolü nedir?”, “IŞİD’li kadınların örgütlenme ve katliam süreçlerindeki rolleri”, “2015 sürecinde yaşananlar ve gizlenenlerin bugüne, adalet mücadelesine olan etkileri” gibi başlıklar tartışıldı.
"Katili tanıyoruz"
Katliamdan yaralı olarak kurtulan Suruç ailelerinden Çağla Seven konuşmasında adalet talep etti: "Bir gün adalet gelecekse gördüğümüz mahkeme salonlarından değil, buralardan gelecek. Bugün hala yaralarımız sarmış değiliz. Bunu her ameliyatım sonrası söylüyorum. İyileşmek için adaletin gelmesi gerekiyor. O bombalar patladıktan sonra her şey bitmedi, geride kalanlar hep terörist ilan edildi. Bugün Suruç katliamında ölenlerden birinin mezarı 12 kez kırılıyorsa, bir anne mezar başında yaptığı konuşma nedeniyle hala tutukluysa, bu ülkenin katliamlar tarihinin ve muhalif insanları nasıl ötekileştirdiğinin kanıtıdır. Katili tanıyoruz. Mücadele etmeye devam ediyoruz. Biz 20 duruşmadır boş sanık sandalyelerinde duruşmalara gidiyoruz. Yaramızı daha da kanatacak şekilde bir adalet mekanizması bize adalet diye sunulmaya çalışılıyor."
Taşkekin: IŞİD’le mücadele gerçek değil
Gazete Duvar’dan Mühdan Sağlam’ın aktardığına göre, 2011’de Suriye’de başlayan savaş üzerine çalışmaları olan gazeteci Fehim Taştekin şunları söyledi:
“Türkiye’nin IŞİD ile mücadelesi gerçek değil. Güvenlik unsurlarıyla IŞİD arasından zımni bir mutabakat var. Mutabakat şunu içeriyor: Barınmaya ve finansal transfere karşılık içeride eylem/saldırı yapmama. Yargıda IŞİD üyeleri etkin pişmanlık yasasıyla kolayca salınıyor. Önemli isimler tutuklandı ve bırakıldı. Geri kalanı tutuksuz yargılanıyor ya da çok az cezalarla salınıyor. Güvenlik birimlerinin IŞİD söz konusu olduğunda müsamahakâr olduğu görülüyor. IŞİD’in sahadaki yenilgisinden sonra en rahat çekildiği yer Türkiye. Dışarıda işlenen suçları kovuşturmayan bir yargı var. Buysa IŞİD içeride operasyona maruz kalsa da hareket ve barınma kabiliyetini yok etmiyor. Örneğin IŞİD kaçırdığı Ezidi kadınları Türkiye’de saklıyor."
Şık: Dayanışmaya devam
Türkiye İşçi Partisi vekili Ahmet Şık, “Davayı izliyorum ve kahroluyorum. Kayıplara bile empati göstermeyen bir yargı pratiği var. Faillerden biri kamu görevlisiyse karşınıza bir duvar örülüyor. Bu iktidar yerinde durduğu sürece herhangi bir hesap soramayız, sadece bu değil. Diyarbakır katliamın, Berkin Elvan’ın Suriye’de yaşatılanın, Dilek Doğan’ın hesabı sorulamaz” diye konuştu. Herkesin risk altında olduğu bir dönemden geçildiğini dile getiren Şık, “Dolayısıyla yan yana durmaya, dayanışmaya devam edeceğiz” dedi.
Tanrıkulu: Adaleti getireceğiz
CHP milletvekili avukat Sezgin Tanrıkulu da, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun IŞİD’liler hakkında “Yakalıyoruz ama serbest bırakmak zorunda kalıyoruz” sözlerini hatırlattı. Tanrıkulu, “2012’den beri IŞİD Türkiye sınırları içerisinde yoğun faaliyetlerde bulundu. Bu faaliyetlerde bulunurken de herhangi bir soruşturma ve davayla karşı karşıya kalmadılar. Nedeni Türkiye’nin IŞİD’i terör örgütü olarak tanımlamaması. Tüm bu katliamlarda yargının sanıklara karşı nasıl bir hoşgörü gösterdiğini hepimiz biliyoruz. Bu hükümetin siyasal tercihi Suriye’deki savaşla birlikte böyle bir zemini hazırlamıştır ve yargı da üzerine düşen tutumu almamıştır. Ama hiç kimse endişe etmesin, hafızamız var. Bunu yapanlardan, göz yumanlardan bağımsız yargı önünde hesap soracağız ve adaleti gerçekleştireceğiz” diye konuştu.
Gönültaş: İnternetten köle satışı var
Gazeteci Hale Gönültaş da Êzidî kadın, çocukların Türkiye’ye nasıl getirildiğini gazetecilik faaliyetlerini baz alarak anlattı: “IŞİD’e gidenlerden dönenler çok fazla oldu. Dönenlerin büyük bir kısmı Altındağ’da, Ulus’ta. Bunlarla birebir görüşme imkanım oldu. Suriye’den Türkiye’ye gelenlerin çoğu çok sayıda Êzidî kadın ve çocuk getirdi. Kadın ve çocukların büyük bir bölümünü evlerinde zorla tutuyorlar. Êzidî aileler kendi imkanlarıyla kadın ve çocukları kurtarmaya çalışıyor. İŞID’in internet üzerinden köle satışı odası var. Aileler bu kanal üzerinden satışa çıkarılan çocukları için bir miktar para ödeyerek satın alıyor.”
Coşkun: İyi gelen tek şey dayanışma
10 Ekim ailelerinden avukat Mehtap Sakinci Coşgun, aileler olarak kısa sürede bir araya gelip mücadele ettiklerini ve örgütlendiklerini söyledi. Coşgun, "Ama hala başımızı yastığa koyduğumuzda geride kalanlar olarak ‘her şeyi yapabildik mi gerçek adalet gelmediğine göre bunu daha nasıl iyi bir noktaya çıkarabileceğimizi’ düşündüğümüz için gözümüze uyku girmiyor” dedi.
Son olarak söz alan 10 Ekim Ankara Katliamı dosyası avukatlarından Sevinç Hocaoğulları, hep beraber bir hukuk mücadelesini sürdürdüklerini vurguladı. Söz verdikleri adalet mücadelesinin nasıl bir ortamda verdiklerinin de önemli olduğunu söyleyen Hocaoğulları, “Bizi iyileştirecek şey eşitlik, barış adalet olacaktır” dedi.
Panelin ardından, “Barışa uçan kanatlar” sergisinin açılışı gerçekleştirildi. Program “6 yılda nelere tutunduk” söyleşisiyle son buldu.
(NÖ)