Diyarbakır’da ikincisi yapılacak Sur Kültür Yolu Festivali ile ilgili olarak Mimarlar Odası Diyarbakır Şube Yöneticisi Herdem Doğrul, yeni inşa edilen Sur’da hafızanın yok edildiğini ve insanlara saygısızlık yapıldığını dile getirdi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Diyarbakır’da Sur Kültür Yolu Festivali’nin ikincisi 14-22 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek. Festival kapsamında konser, söyleşi, tiyatro, sergi, atölye çalışmaları, film gösterimi ve çeşitli etkinlikler yapılması planlanıyor. Simge, Fatma Turgut, Murat Dalkılıç, Ferhat Göçer, Bengü, Yavuz Bingöl, Oğuzhan Koç ve Alişan’ın konser vereceği festivalde, Nihat Hatipoğlu, Doğu Demirkol, Çoşkun Aral gibi isimler de etkinlik yapacak.
Festivalin binlerce yıl geçmişi olan Sur’un neredeyse yarısına denk gelen 6 mahallesinde 8 yıl önce yaşanan çatışma sonrası büyük bir bölümünün yıkılmasının ardından yeniden inşa edildiği zaman sonrasına denk gelmesi dikkat çekiyor. Yeniden inşa sürecinde özellikle Sur’un kendine özgü dar sokak mimarisi korunamamış ve büyük boş alanlar kalmıştı. Çok sayıda tescilli ve tescile değer olan yapılar yıkılmıştı.
Az sayıda kalan tarihi yapının ise restorasyon süreci halen devam ediyor. Yeni inşa edilen yapılar ise tarihi dokudan uzak olduğu için eleştiriliyor.
Mimarlar Odası Diyarbakır Şube Yöneticisi Herdem Doğrul, Sur’da yaşananları ve düzenlenen festivali bianet’e değerlendirdi.
“Yıkımların sebebinin çatışma olmadığı raporlara yansıdı”
Sur’da mekânla birlikte yok edilen bir hafızanın olduğunu belirten Doğrul, 6 mahallenin yerle bir edildiğini ve 98 mahallenin yıkıldığını ifade ederek, “Bu yıkımların sebebinin çatışma olmadığı bizim daha önce hazırladığımız raporlarda çok açık şekilde görülüyor. Yıkım çatışma süreçleri bittikten sonra gerçekleşti. Burada bilinçli bir şekilde hafızaya bir saldırı var. Sur içinin bir hafıza mekanı gerçekliği var. Oradaki toplumsal yapının bir hafızası var. Büyük bir oranda daha önce köyleri yakılmış, köylerinden göç etmek zorunda kalmış insanların yerleştiği bir alan. Onların orada geliştirdiği kolektif bir yapı var. Üç, dört nesildir devam eden çocukluk anıları var. Çok daha öncesinde ise Ermeni toplumunun hafızası var. Bunların tamamı aslında yok edilmek istendi. Bu hafızayı yok etmenin en temel araçlarından bir tanesi de mekânı yok etmek. Yani mekân hafıza konusunda önemli bir temsiliyet sağlıyor” dedi.
“UNESCO bizi haklı çıkardı”
Çatışmalı süreçten sonra 5 yıl boyunca Sur içinin büyük bir bölümünün yasaklı kaldığını ifade eden Doğrul, o dönem uydu fotoğraflarından elde ettikleri verilere göre, 87 tescilli yapının yok edildiğini belirterek, 30 bin kişinin “acele kamulaştırma” kararıyla zorla göç ettirildiğini dile getirdi.
Doğrul şöyle devam etti:
“Göç etmek zorunda kalan, zorla yerinden edilen insanlar nereye gittiler? Şu an nerede yaşıyorlar? Hangi koşullarda yaşıyorlar? Biz birkaç ay önce Hevsel Bahçelerine ilişkin bir rapor hazırlamıştık. Muazzam verimli bir tarım alanıyken yavaş yavaş endüstriyel tarıma geçildiği ve UNESCO dünya kültürün mirası olmasını sağlayan özelliklerini kaybetmeye başladığı üzerine bir rapor yazmıştık. Nitekim geçen ay UNESCO, Dünya Miras Komitesi de Sur içini ‘Tehlike Altındaki Dünya Miras Listesi’ne almayı tartışmaya açtı ve bizi haklı çıkaran bir rapor yazdı” dedi.
“Onlarca insanın cenazesi var orada”
Sur’daki festivali “yok edilmeye çalışılan bir hafızanın üzerine yeni bir şeyin inşa edilmeye çalışılması” diye ifade eden Doğrul şunları söyledi:
“Toplum, ahlaki değerleri, gelenekleri ve inanç ritüellerini önemsiyor. Hatta bütün yaşamını bunun üzerine dizayn ediyor. Sur içi bir olay yeridir. Onlarca insanın cenazesi var orada. Dolayısıyla bu kadar büyük travmalara tanıklık etmiş bir mekânda bu tarz eğlence organizasyonları tertip etmek aslında başlı başına toplumun bütün ahlaki ve geleneksel değerlerine karşı çıkmak anlamına geliyor. Bu kadar can kaybının yaşandığı bir yerde henüz bu meselenin nedenleri ve sonuçları sağlıklı tartışılamamışken, oradan göç etmek zorunda kalan 30 bin insanın akıbeti belli değilken, orada eğlence organizasyonları tertip etmek, en başta göç etmek zorunda kalan insanların hafızasında büyük bir saygısızlıktır.”
"Tarihi kentlerde kafasınıza göre iş yapamazsınız"
“Türkiye sadece kendi iç yasalarını uygulamış olsaydı, Sur içinde bugün bunlar yaşanmayacaktı” diyen Doğrul, “Plansız, projesiz, yöntemsiz, emniyet amirlerinin, askerlerin koordine ettiği bir yıkım süreci olabilir mi?” diye sordu. Doğrul, “UNESCO Dünya Miras Listesinde olan tarihi bir kent. Hevsel Bahçeleriyle beraber 7 bin yıldır kesintisiz yaşamın sürdüğü bir alanda bu kadar pervasız bir yıkım gerçekleşemez. Her şey kriminalize edildiği için bu süreçleri sağlıklı tartışamıyorsunuz. Geriye insanların acıları, trajedileri, travmaları kalıyor ve onunla beraber yaşamayı öğreniyoruz. Mesele bu yani. Bu kültür yolu festivalleri de bu bağlamda değerlendirilmelidir. O dönemin Başbakanının ‘Toledo’ yapacağız’ söylemi hâlâ hafızalarımızda. Evet, başarılamadı. Çünkü tarihi kentlerde kendi kafasınıza göre iş yapamazsınız” dedi.
"Beklenen rant, pazarlama sağlanamıyor"
Şimdi hedeflenen şeye ulaşılamadığı için Sur içinin pazarlama derdinde olunduğunu ifade eden Doğrul, “Turizm şirketleri günde onlarca tur düzenliyorlar. Trabzon'dan, Konya'dan, İç Anadolu'dan, Karadeniz'den turlar geliyor. Oraya dönük bir tanıtım çalışması var. Mekânlar, kafelere saçma sapan kira bedelleriyle kiralanıyor. Ne yapılırsa yapılsın bunların hiçbiri karşılık bulmuyor. O beklenen rant, beklenen pazarlama sağlanamıyor. Ne yapıyorlar, bu sefer tekrar yüzünü yerele dönüyor. Yereli oraya çekmenin bir yolu olarak da bu festivalleri düzenliyor. İnşa etmeye çalıştığı yeni mekanı ve hafızayı bu festivaller yoluyla meşrulaştırmaya çalışıyor. Bizim nazarımızda da bu, Sur içinden göç eden 30 bin insanın hafızasına büyük bir saygısızlıktır” dedi. (İY/AÖ)