* Fotoğraf: Barış Oral - Ankara / AA
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AFAD Afet ve Acil Durum İl Müdürlüğünde düzenlenen İstanbul Afet Koordinasyon ve Değerlendirme Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, 17 Ağustos 1999 depreminin afetlere bakışta bir milat olduğunu söyledi.
“İstanbul’u laboratuvar olarak görüyoruz”
Bakan Soylu, afetler konusunda ulusal ölçekte 28, İstanbul ölçeğinde 26 çalışma grubu bulunduğunu, İstanbul'da alınacak kararları bir "laboratuvar" olarak gördüğünü dile getirdi.
Soylu, buradaki iyi uygulama örneklerini “Türkiye'nin diğer illeri için baz kabul ettiklerini” anlattı.
İletişimden toplanma ve barınma alanlarına kadar çalışma gruplarının ortaya koyacağı örnek sürecin Türkiye'ye örnek olacağını anlatan Bakan Soylu, şöyle konuştu:
“Pazartesi vatandaşımıza afetle ilgili attığımız ilk mesajda buna da ehemmiyet verdik. Vatandaşımızdan bir ricada bulunduk. Bugünkü ana meselelerden bir tanesi de bu. Birinci ricamız şuydu: 'Ne olursunuz o gün cep telefonundaki hatlarınızı kullanmayın. İnternet tabanlı konuşun veya mesaj atın.'
“Her gün deprem olacak diye bekliyoruz. Bu, benim için bir sorumluluktur. Buna hazırlık yapmamız gerekir. Ne zaman olacağını biliyor muyuz? Hayır. Onun için bizim sorumluluğumuz her an olabilecekmiş gibi hazır olmaktır.”
“Milletimizin kafasını bulandırmayınız”
Soylu, İnşaat Mühendisleri Odasının açıklamasına da değindi:
“Bir televizyon kanalımız döndürüp döndürüp veriyor, 'Efendim, toplanma merkezleri olarak Türkiye'de 18 bin toplanma merkezi söylüyorlar. 18 bin toplanma merkezi var ama bunlar ayakta durulabilecek yerler bile değil. İstanbul zaten hak getire. Bunların yaşanabilecek yerler olması lazım.' diyor. 'Bunlar barınma merkezleri değil.' diyor. Bu daha sorumsuz bir ifade.”
“İnşaat Mühendisleri Odasına bu işte belki de en az yetkinliği olan birisi olarak benim ders vermem lazım veya kendi arkadaşları, 'Ya ayıp ediyorsun. Bu meseleyi de böyle anlatma.' demesi lazım.
“Ne olursunuz odalarımızı ideolojinin bir parçası haline getirmeyelim. Siyasal mücadelenizi verecekseniz, başka alanda veriniz, biz ona da varız. Ama burası ideolojinin alanı değildir. Burası insan hayatı kurtarma ve idame ettirmek için gayret sarf etmenin alanıdır. Size de ihtiyacımız var. Milletimizin kafasını bulandırmayınız, yanlış yönlendirmeyiniz.
“Burada böyle bir hakkı yok kimsenin. Eksikliğimiz olabilir mi? Muhakkak vardır. Şu anda da onlarca eksikliğimiz vardır. Eksikliğimizi kamuoyunda alenen söylemeniz bile başımızın üstünedir. Biz bunu eleştiri olarak kabul eder, düzeltmeye çalışırız.
“Ama kamuoyunu yanlış bilgilendirmek hele bu tip bir konuda son derece yanlış. Şunu söyleyebilirsiniz; 'İstanbul'un, Türkiye'nin kapasitesine göre toplanma alanlarında şu kadar sayınız eksiktir veya fazladır. Teknik olarak barınma alanlarında şunu eksik yapıyorsunuz.' Bunları değerlendiririz ama ne olursunuz ideolojik tartışmaları, afet meselesinin üzerine oturtmak insafla vicdanla bağdaşamaz.” (AS)