Yarın yaşanan ve yaşanacak tüm acılar için çok geç olacak. Gözümüzün önünde bir savaş oluyor. Her gün sosyal medyadan videolarını, fotoğraflarını izliyoruz.
Aylardır öldürülen kadın, çocuk, ihtiyar bedenlerine bakıyoruz, günlerce gömülemeyen cenazelere bakıyoruz, beyaz bayrakla hayatta kalmaya çalışan sivillere ateş edilmesine bakıyoruz, işini yapan gazetecinin vurulmasına ardından da tedavisinin engellenmesine bakıyoruz, kan kaybından ölen çocuğun fotoğraflarına bakıyoruz, yazmaya satırlarca devam edebilirim. Ama zaten hepimiz her gün yazdıklarıma ve yazacaklarıma bakıyoruz. Savaşta bile yapılmaması gereken bu yüzlerce hak ihlaline her gün her an bakıyoruz.
Üstelik öyle çok uzaklardan da bakmıyoruz. Burnumuzun dibinden, kendi ülkemizden kendi yurttaşlarımıza, dostlarımıza, arkadaşlarımıza, kardeşlerimize komşularımıza bakıyoruz. Onların ölümlerine sessizce tanıklık ediyoruz.
Bu tanıklıklar da kanıtlı belgeli. Yani bugünlerin ardından ben duymadım, bilmiyordum, görmemiştim demek de fayda etmeyecek. Belgeler, acılar, kanıtlar, itiraflar kalacak. Ben de bugün sizlere o belgelerden birini paylaşıyorum.
Bu mektup dün geldi. Karadenizli bir kadın. Bu ülkede Kürt olmaktan kaynaklı yaşanabilecek acıları yaşamamış. Ama Kürtlerle birlikte İdil'de onların kaderini yaşıyor. Yasakların ardından Cizre'yi, Silvan'ı, Silopi'yi görmüş, bizlere İdil'den bildiriyor ama o da tıpkı Faysal Sarıyıldız gibi “çağrı” yapmıyor sadece bildiriyor.
***
"Merhaba arkadaşlar,
15-20 gündür Botan bölgesindeyim. Şırnak, İdil, Dargeçit. Gördüklerim ve yaşadıklarımdan dolayı dehşet ve acı içindeyim. Ben yaz sonunda AKP iktidarının savaşı başlattığı dönemlerde de buralardaydım. O dönemleri de yaşamış biri olarak şunu söyleyebilirim; şiddet ve katliamlar daha da fazlalaşmış ve bunlara bir de infazlar eklenmiş. Düşük yoğunluklu savaş falan değil yaşanan gerçek bir katliam.
Benim bulunduğum bölgelerde şu anda sokağa çıkma yasağı yok. Siz bir de yasak olan Cizre'yi, Sur’u, Silopi'yi düşünün derim. Şırnak, İdil ve Dargeçit'de şimdilik sokağa çıkma yasağı yok. Resmi olarak yok ama fiili olarak var. Buralarda şehir merkezleri polis ablukası altında. Tanklar şehir merkezinde sürekli anonslarla ve ambulans sesleriyle tur atıyor. Buralardaki hastanelerin hepsi şimdiden polis ablukası altında. Hastaneye her giren çıkan kontrol ediliyor. Her gece saat 22.00’dan sonra mahallelere taciz atışı yaparak tarıyorlar. Dün gece bulunduğum mahalleye sokağa çıkma yasağı olmamasına rağmen tanklarla top atışı yaptılar ve taradılar. O kadar yakın attılar ki sanki kafamın içinde patladı. Kulağımdan o sesler hiç gitmiyor. Dün konuştuğum, dokunduğum insanlar ertesi gün duyuyorum ya bir arabanın içinde ya da bir evde infaz edilmiş. Bu nasıl bir çaresizlik? Elinden bir şey gelmemesinin acısını suyun dibine ağır ağır çöken taşlar bilir. Hiç bu kadar çaresiz hissetmedim kendimi.
Devlet Silopi'de yasağı gündüz kaldırdı ve geceye koydu. Oradaki devlet güçlerinin bir kısmı İdil ve Şırnak'a sevk oldu. Buralarda zaten binlerce polis ve asker var. Buna rağmen hala sevkiyat devam ediyor. Buralara da her an yasak gelebilir. Hatta aldığımız duyumlara göre hastanelerde kendileri için ‘hazırlıklarınızı yapın' bile demişler.
Bu güne kadar sokağa çıkma yasağını 12 Eylül rejimi dışında yaşamadım. Eğer yasak gelirse ilk kez halkla birlikte yasağı yaşayacağım. Ama dileğim böyle bir şeyin olmaması. Bu güne kadar hep yasaklardan sonra gelmiştim ve gördüklerim bir vahşetti.
Savaşın başladığı günden bugüne çok kıymetli eylemler yapıldı. Yapılıyor da. Özellikle Barış İçin Kadın Girişimi’nden kadınların haykırışları çok kıymetli.
Faysal Sarıyıldız’ın Cizre'den bir feryadı vardı. ‘Hiç kimseye çağrım yok! Cizre halkı katliamdan geçiriliyor. Kime ne çağrı yapalım?’
Siz anlayın bu bir feryattır. Bu bir haykırıştır.
Size söylemek istediğim, ölümün her zaman bizimle, yanı başımızda olduğudur. Önemli olan, ondan ne zaman kaçıp kurtulacağın değil. İnandığımız fikirler için elimizden gelenlerin azamisini yapıp yapmadığımızdır. “Eğer en başta bir amacın hizmetkarı değilsek, halkın, adaletin ve özgürlüğün sevdalısı değilsek yeryüzünde bir hiçiz” diyor Fanon.
Ben de çağrı falan yapmıyorum. Sadece bilin istedim.”
* Fotoğraf: Şimal Müldür - Silopi-Şırnak/AA