Türk Psikologlar Derneği Kadın Çalışmaları Birimi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü nedeniyle bir basın bildirisi yayınladı.
Bildiri şöyle:
"Kadına yönelik şiddet, kadın ve erkek arasında eşit olmayan güç ilişkisinden temel alan, kadının toplumda veya aile içinde fiziksel, cinsel ve psikolojik zarar görmesi ve/veya acı çekmesi ile sonuçlanan ya da bu tür sonuçlara yol açabilecek olan tehdit, baskı ve özgürlüğün keyfi olarak engellenmesi şeklinde görülen önemli bir toplumsal sorundur.
"Kadına yönelik şiddet ülkemizde her geçen gün artıyor. Resmi kayıtlara göre, Şubat 2010 ile Ağustos 2011 arasındaki 19 ayda, yurt genelinde 78 bin 500 aile içi şiddet vakası yaşandı. Bu da günde yaklaşık 138, saatte 6, her 10 dakikada bir aile içi şiddet olayı demektir. Alo 183 Hattı'nın verilerine göre ise, Eylül ve Ekim aylarında toplam 1964 kadın sığınma evine girmek için talepte bulunmuştur.
"Kadınlar şiddeti erken yaşta evlendirilerek, tacize, tecavüze uğrayarak, dövülüp aşağılanarak, insan ticaretinde kullanılarak, eğitim/ çalışma hakları ellerinden alınarak, evlerin içinde kapalı tutularak, üretme hakları ve özgürce yaşamaları engellenerek, gazetelerde, televizyon dizilerinde, reklâmlarda kadına yönelik şiddeti teşvik eden, cinsiyet eşitsizliğini normalleştiren görüntüler, konular aracılığıyla, yasa uygulamalarındaki sorunlarla ve hatta öldürülerek yaşamaktadırlar.
"Kadına yönelik şiddet aynı zamanda önemli bir ruh sağlığı sorunudur. Çünkü şiddet kadının mutsuzluk, çaresizlik, üzüntü, korku gibi duygular hissetmesine dolayısıyla bedensel, ruhsal, cinsel sağlığının bozulmasına neden olmaktadır. Şiddetin fiziksel ve ruhsal sağlık sonuçları bireyin, ailenin ve toplumun tümünü etkilemektedir. Şiddet aile içinde veya toplumda yaşandığında çocuklar, şiddet görüntülerine veya şiddetin kendisine maruz kalarak psikolojik açıdan etkilenmekte ve gelecekte sorunlu genç ve yetişkinler olarak toplumda yer almaktadırlar.
"Toplumda yaygınlaşan kadına yönelik şiddete duyarsız kalarak, görmezden gelerek şiddeti ortadan kaldıramaz ve şiddetten korunamayız. Kadına yönelik şiddetin engellenmesinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, yasadaki 'haksız tahrik indirimlerinin' kaldırılması, şiddete uğradığını belirten kadınların her tür yasal haktan faydalanıp korunması, yazılı ve görsel basının konuya duyarlı dil ve görüntülerle etik değerlere önem vererek sunması önemlidir. Hiçbir sorunu gözlerimizi kapatarak çözemeyiz.
"Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için devletin tüm kurumlarıyla konunun sorumluluğunu üstlenmesi, kalıcı ve sürekliliği olan politikalar geliştirmesi ve bu politikaların yaşama geçirmesi gerektiğini, bu toplumsal sorunun aşılması için tüm bireylerin sorumluluk alması gerektiğini düşünüyor kadına yönelik şiddetin engellenmesinde aktif rol almaya davet ediyoruz.
"Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur."(ÇT)