Mahmur'dan 26 mültecinin ve Kandil'den sekiz PKK'linin "barış grubu" olarak Türkiye'ye dönmeleri, sorgulandıktan sonra serbest bırakılmaları Güneydoğu'da coşkuyla karşılandı; binlerce insan sokaklara döküldü. Muhalafet partileri buna tepkili, Demokratik Toplum Partisi (DTP) memnun, başbakan ve cumhurbaşkanı umutlu ama karşılamanın "şov"a dönüşmesine tepkili...
En sert tepkiyse dağa çıkanların peşinden gönderilip, yaşamını yitirenlerin ailelerinin kurduğu bir dernekten geldi. "Şehit" yakınlarının yaşananlara tepki göstermesi beklenebilir belki ama tepkilerin yekpare olmadığını gösteren bir örnek de var.
"Şehitler Ölmez.com" sitesinin editörü Yusuf İnan'ın "Acı reçete ülkemizin bütünlüğü için iyi gelecek" başlıklı yazısından, dilini değiştirmeden, özetle aktarıyoruz:
"PKK'lı teröristlerin dağdan inme sürecinde DTP'lilerin taşkınlıkları vatanperver insanımızı tedirgin etti. İster istemez yüreğimizdeki yara kanadı. İçimiz burkuldu.
Bu insanlar ülkesine, askerine başkaldırmışlardı. Üzerlerindeki elbiseleri bile üniforma niteliğinde idi. Normal kıyafet giymemişlerdi.
Türk Halkı'nın böyle bir süreci içine sindirmesi zor olacak.
(...)
Ancak Türkiye bu acı reçeteyi uygulamak zorunda. Dış güçlerin ve içerde maşa iç güçlerin elinden bu oyuncağı almak zorundayız.Almak içinde, zorla dağa çıkarılan ve dağda gerçekleri gören insanları da düşünerek fırsat vermek durumundayız.
Hissiyatlarımız bu toleransa isyan ediyor. Vatanperver insanlar canları evlatlarını, babalarını ve oğullarını bu vatan için feda etmişlerse, acılarını ve intikam duygularını da feda edebilirler.
(...)
Biz yıllardır kan davalarının uzun yıllar devam etmesini kınıyoruz. Özellikle Güneydoğu bölgesinde yaygın olan bu gelenek, filmlere konu oldu. Kardeş kardeşi vurdu. Bu insanların yaşadıkları trajediyi endişe ve üzüntü içinde izledik. Kan davasındaki tarafları cahillikle suçladık.
Şu an yaşadığımız süreçte de, aynı gözlemleri, aynı pencereyi kullanabiliriz.
(...)
Bu süreci hissiyatlarımızın esiri olarak değerlendirirsek, gelecek nesillere kan davasını miras bırakırız.
Sayın Bahçeli ve Baykal'ın bu süreç hakkındaki söylemlerinin yanında durmak mümkün değil.(...)"(EÜ)