Cumhuriyet Davası Koordinasyonu, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde yaptıkları açıklamada Cumhuriyet tutuklularının ifadelerine yer verdi.
11'i tutuklu 19 Cumhuriyet gazetesi çalışanı ve yöneticisinin yargılandığı Cumhuriyet davasının ikinci duruşmasında verilen arada Adliye önünde açıklama yapıldı.
Gazeteci yazar Ertuğrul Mavioğlu'nun okuduğu açıklamada davanın önemi vurgulandı, tutukluların özgürlükleri istendi.
"Evrensel hakların kullanılıp kullanılmadığı sınanıyor"
Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
"Dünyanın gözü bu davanın üzerinde.
"Çünkü bu dava, sadece Cumhuriyet Gazetesi’nin 17 yazar, muhabir ve yöneticisinin yargılandığı bir dava değil. Bu dav Türkiye’de demokrasinin varlığı ya da yokluğunun test edildiği, başta basın ve ifade özgürlüğü olmak üzere tüm dünyada kabul görmüş evrensel düzlemdeki hak ve özgürlüklerin kullanılıp kullanılmadığının sınandığı bir dava.
"Sadece bu da değil.
"Bu davanın sonucu, Türkiye’de halkın haber alma hakkının önündeki engellerin ya daha da perçinlenmesine ya da yıkılıp geçilmesine açacağı için de önemli.
"Türkiye’de 150’nin üzerinde gazeteci tutuklu. OHAL şartlarında çıkarılan kanun hükmündeki kararnamelerle yüzlerce gazete, televizyon, radyo ve internet sitesi kapatıldı. Binlerce gazeteci bu süreçte işsiz kaldı. İktidar medya kuruluşlarını ya ele geçirdi ya da boyun eğdirdi. Geriye kalan az sayıdaki muhalif medya ise ceza davalarının, para cezalarının kıskacı altında yok edilmeye çalışıyor.
"Hepsini istiyoruz"
"Sansürün kaldırılışının 109. Yıl dönümünde başlayan Cumhuriyet davası, tüm bu cenderenin orta yerinde, mesnetsiz, yalan ve düzmece iddialarla sürdürülürken, ilk iki günde yapılan savunmalar bile davayı tümden boşa çıkarmaya yetti.
"Cumhuriyet yazarı ve yayın danışmanı Kadri Gürsel dedi ki, 'Burada karşınızda, ‘Üyesi olmamakla birlikte, terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım ettiğim’ için değil; bağımsız, sorgulayıcı ve eleştirel bir gazeteci olduğum için, gazetecilikten taviz vermediğim ve mesleğimi bihakkın ifa etmekte sonuna kadar ısrarlı olduğum için bulunmaktayım.'
Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay dedi ki, 'Düşünebiliyor musunuz, yayın politikasının temelinde laiklik ilkesinin savunulması bulunan kadim bir gazeteye, FETÖ adına faaliyette bulunma ithamında bulunuluyor. Hem de savcı olarak bu ithamı yapan kişinin kendisi, FETÖ üyeliğinden sanık ve kanunlarımızdaki en ağır cezaya muhatap. Hakkındaki dava nedeniyle savcı adayı bile olamayacak bir savcının yürüttüğü soruşturma sonucunda düzenlenen bir iddianame nedeniyle burada sanık olarak bulunuyoruz.'
"Cumhuriyet Gazetesi’nin karikatüristi Musa Kart dedi ki, 'Esasen bağımsız aklın, sorgulayan özgür düşüncenin kendisini ifade etmeye başladığı bir dönemin sanatıdır karikatür. Doğru ve etkili bir karikatür, kalıpların, şablonların dışına çıkabilmiş, cesur ve özgür bakış açılarıyla oluşturulabilir. Oysa katı hiyerarşik ilişkilere dayalı örgütsel yapılanmalar, bir karikatüristin ihtiyaç duyduğu özgürlük arayışına uygun zemin yaratmazlar. O nedenle ne demokrasi karşıtları mizahı sever, ne de mizahçılar şiddete tapan yapılanmaları’
"Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu dedi ki, 'Biz 31 Ekim günü tutuklandık, 31 Ekim’den bu yana 20 Cumhuriyet yazarı, emekçisi gözaltına alındı. 14’ü değişik zamanlarda Silivri’ye kondu. Biz Cumhuriyet’te 200 kişiyiz. Yani Cumhuriyet çalışanlarının yüzde 10’unu gözaltına aldınız. Onunla yetinmedi iddianame. Bu iddianamede adı geçenlerin anneleri, babaları, eski eşleri bile hesaplarıyla sorguya dahil edildiler. Bir arkadaşımızın beş yaşındaki çocuğunun bile mal varlığı sorgulandı.’
"Ve Cumhuriyet Gazetesi’nin terör örgütlerine yardım etmekle suçlanarak tutuklanan muhabiri Ahmet Şık, mal varlığını soran hakime dedi ki: Tek dikili ağacım kızım Mina’dır, onunla gurur duyuyorum.
"Hayatta tek dikili ağaçları çocukları olan gazetecilerle baş edemezsiniz. Gazetecilere özgürlük. Gazetecilik suç değildir. Bu Cumhuriyet davası. Hepsini istiyoruz." (BK)