Bugün sansürün kaldırılışının 116. yılı. Osmanlı’da gazetelerin ancak sansür memurlarının denetiminden geçtikten sonra yayınlanabilmesinin kaldırılışını temsil eden 24 Temmuz, 1971’den beri ‘Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü’ olarak kutlanıyor.
Gazeteciler için farklı bir öneme sahip bugünde basın meslek örgütleri açıklamalar yaptı. Gazetecilerin ‘Basın Bayramı’nı kutlarken, AKP iktidarına basın ve ifade özgürlüğü eleştirisi yöneltti.
TGS: Gazetecilerin 116 yıllık mücadelesi bugün de sürüyor
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), “23 Temmuz 1908'de ilan edilen II. Meşrutiyet ile birlikte gazetecilerin sansür memurlarını matbaalara sokmadığını, bu memurların 24 Temmuz 1908’den sonra bir daha gazeteleri denetleyemediğini” hatırlatarak açıklamasına başladı.
24 Temmuz’un 63 yıl boyunca Basın Bayramı olarak kutlandığını belirtip 12 Mart 1971 Muhtırası sonrası yaşananlar İstibdat Dönemi'ni hatırlattığı için 24 Temmuz’un bu tarihten sonra “Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü” olarak anılmaya başlandığını belirtti.
Ardından da “O günden bu yana da 53 yıl geçti. Ama Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar hiç bitmedi. Belki artık sansür memurları yok ama Basın İlan Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), İletişim Başkanlığı var” diye ekledi:
2024 yılındayız ve hemen her gün gazeteciler mahkeme salonlarında haberlerini savunmak zorunda bırakılıyor. Şu anda 13 meslektaşımız gazetecilik faaliyetleri nedeniyle Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde tutuklu.
Tam 24 Temmuz öncesi basın özgürlüğüne yönelik yeni bir saldırı, iktidar ortağı MHP’den geldi. Ülkü Ocakları Başkan Yardımcısının, Sinan Ateş cinayeti davasını takip eden gazetecilere yönelik tehditlerinin ve hedef göstermesinin ardından, dün de parti merkezinin bir grup gazeteci ve siyasetçi hakkında şikâyette bulunduğu ortaya çıktı.
Sinan Ateş davasına ‘suçtan zarar gören’ olarak katılma talebinde bulunan MHP, başvuru dilekçesinde aralarında sendika üyelerimizin de bulunduğu 63 gazetecinin ismini vererek mahkemeye çağrılmalarını istedi. Dilekçede ‘Bölücü, liberal, marksist, FETÖ’cü yapıların elemanları, sistematik ve istikrarlı bir şekilde, küresel çeşitli güçlerle ittifak içinde ve siyasi meşreplerine de uygun paylaşım, haber ve yazılarla MHP’ye iftira etmektedir’ deniyor, gazeteciler yine hedef gösteriliyor.
Gazetecilere yönelik saldırıların cezasız bırakılması, saldırı çıtasını her geçen gün bir basamak yukarı taşıyor. Tehditler ve hedef göstermeler endişe verici boyutlara ulaşıyor.
Halkın haber alma hakkı ve kamu yararı için çalışan gazetecilerin 116 yıllık mücadelesi bugün de sürüyor. Bugünün sansür memurlarını ancak dayanışma ile medyadan gönderebileceğimizi unutmayalım.
Basın Konseyi: Utanç tablosu
Basın Konseyi “Sansürün kaldırıldığı 1908’in yıldönümünü bu yılı da maalesef kutlamaktan çok uzaktayız” dedi. Türkiye basınının, 116 yıl sonra istibdat dönemini anımsatan bazı uygulamalara, sansüre ve oto sansüre maruz kaldığını belirtti.
“İfade ve basın özgürlüğü, giderek ‘tek adam’ yönetimine dönüşen siyasal iktidarın tasallutunda” ifadelerini kullandı:
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına basınımız giderek ağırlaşan siyasal, ekonomik ve hukuksal baskılarla kuşatma altında girdi. Kamu kaynaklarını kullanarak medyanın yüzde 90’ını tam kontrolüne alan iktidar, özerkliğini yitiren RTÜK ve BİK ile siyasallaşan yargıyı kullanarak, bağımsız ve özgür basını susturmaya çalışıyor.
Çağdaş demokrasilerde benzeri olmayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ülkenin bugün ifade ve basın özgürlüğünde getirildiği durum ortada. Dünya Demokrasi Endeksinde 167 ülke arasında 102’nci; Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 158’inci; Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 142 ülke arasında 117’nci sıraya gerileyen Türkiye, utanç tablosunda yer alıyor.
Bu koşullar altında 24 Temmuz’u geçmişte bir dönem olduğu gibi ‘Gazeteciler ve Basın Bayramı’ olarak kutlayamıyor, ifade ve basın özgürlüğü için ‘Mücadele Günü’ biliyoruz. Ülkemizde kuvvetler ayrılığına dayalı çağdaş demokrasinin yeniden tesisi edilerek yasama, yürütme ve yargının yanında medyamızı dördüncü kuvvet hâline getirme mücadelesinden vazgeçmediğimizi ve asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz.
Gazeteciler Cemiyeti: Gazetecilere karşı hukukun sopası
Bir 24 Temmuz açıklaması da Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin’den açıklama geldi. Bilgin, Türkiye’de günümüzde Basın Bayramı kutlaması yapılmasını sağlayacak koşullardan söz edilemeyeceğini söyledi.
24 Temmuz’un yıldönümündeki son gelişmeleri kaygıyla takip ettiklerini bildiren Bilgin, gazetecileri ötekileştirme, düşmanlaştırma, terörist ilan etme yaklaşımına her gün yeni bir örnek eklendiğini söyledi. MHP’nin listesini hatırlattı. “MHP’nin hukuken hesaplaşma iddiasıyla hazırladığı bu isim listesiyle birlikte TBMM gündeminde 9. Yargı Paketi’nden çıkartılmış olan ‘etki ajanlığı’ düzenlemesini de yeniden gündeme getirmesini endişeyle izliyoruz” dedi.
Ayrıca “MHP’yi eleştirmeleri gerekçesiyle gazeteciler hakkında hangi televizyon programlarına katıldıkları, neler söyledikleri veya sosyal medya paylaşımlarındaki ifadeleri gibi ayrıntılarla listeme yapılmasını açıkça basın özgürlüğüne yönelik tehdit olarak değerlendiriyoruz” diye de ekledi.
Bilgin ayrıca “Gazetecilik mesleği aleyhine, basın özgürlüğünü artık kısıtlamaktan öte tümüyle yok etmeyi amaçlayan yasal düzenlemelere ‘etki ajanlığı’ başlığını da eklemek üzere listeler oluşturulmasını, siyasi mesajlar verilmesini ve hukukun sopa olarak gösterilmesini reddediyoruz” diye konuştu.
24 Temmuz’un tarihi
I. Meşrutiyet ile II. Meşrutiyet arasında, İstibdat dönemi olarak adlandırılan dönemde gazeteler ancak sansür memurlarının denetiminden geçtikten sonra yayınlanabiliyordu.
1908’de 2. Abdülhamit’in II. Meşrutiyet’i ilan etmesinin ardından, 24 Temmuz günü gazeteler ilk defa sansür denetiminden geçmeden yayınlandı. 29 Temmuz 1909’da alınan Meclis-i Mebûsan kararıyla Ebüzziya Tevfik Bey'in "aşırı özgürlükçü" olarak yorumladığı yeni bir basın kanunu çıkarıldı.
Refik Halid Karay 1948'de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) Yönetim Kurulu'ndaki önerisiyle "24 Temmuz" 22 yıl boyunca "Basın Bayramı" olarak kutlandı.
12 Mart 1971 askeri darbesi sonrası baskıların İstibdat dönemini hatırlatması sebebiyle TGC, Basın Bayramı ifadesinin kaldırılmasına karar verdi.
1971'den beri 24 Temmuz "Basın Bayramı" değil "Basın Özgürlüğü Günü" olarak anılıyor.
(HA)