Fotoğraf: HDP basın
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, haftalık Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ekonomik kriz, muhalefete yönelik saldırılar ve muhalefetin kriminalize edilmesine değinen Sancar şunları söyledi:
Ekonomi, zamlar
"Artık ekonomik kriz sözü yaşananları anlatmaya yetmiyor, ortada bir çöküş var ve bu çöküşün faturasını halka ödetmek isteyen iktidar anlayışı var. Bir avuç sermayedara, yandaşa, Saray'a, savaşa kaynak aktararak halkı enkaz altında nefessiz bırakmaya azmetmiş bir yönetim var. Artık bir geçim mücadelesi de değil söz konusu olan, ortada bir yaşam mücadelesi var. Açlık sınırı 4 bin lira, yoksulluk sınırı 13 bin lira. Böyle bir ülkede geçim değil, yaşam derdi artık söz konusu. Yeni yıla da bütün zamanların en büyük zam operasyonuyla girdik. İktidar gece yarısı operasyonuyla kendini var ediyor, bunu biliyoruz. Gündüzleri bol bol hamaset ve nutuk, geceleri ise kararnamelerle halkın cebine, sofrasına, hayatına ve nefesine pusu kurmak var. İktidarın gün ışığındaki hayal satan sözlerine değil gece karanlığında yaptıklarına bakın. En nihayetinde karanlıktan beslenen bir zihniyet ile karşı karşıyayız.
"Elektrik, doğalgaz, akaryakıt, temel gıdalar kalem kalem saymaya gerek yok, iğneden ipliğe bir insanın asgari yaşamı için zorunlu olarak tüketmesi gereken her şeye yüzde 1000 ve daha yukarıda zamlar yapıldı. Bu zamlarla temel gıdaların 250 gramdan sonrası lüks tüketim haline getirildi. İktidarın yandaşları ve ortakları ise halkla dalga geçmeye devam ediyorlar. En son olarak da ufacık bir ortakları var ya bunların tek işi bize sataşmak olan, et tüketimine çarenin koyun alıp kesmekten geçtiğini söyledi. Utanmazlığa bakın! Bundan önce söylenen sözleri hatırlatmıyorum bile. Halkla dalga geçen, ülke gerçekliğinden kopmuş, kendi çıkarları dışında hiçbir şeyi gözü görmeyen iktidar ve avanesi ile karşı karşıyayız. Bugün etin, sütün, peynirin mutfaklara giremediği bir yoksulluk ülkesi yaratıldı; açlık yaygınlaşıyor, yoksulluk derinleşiyor. Artan ulaşım zamları ile insanları bir yerden bir yere gidemez hale getirdiler. Yüksek doğalgaz zammı ile haneleri dondurucu karakışla baş başa bıraktılar.
Hasta mahpuslar
"Cezaevlerindeki uygulamaları tekrar tekrar hatırlatmak zorundayız. Bu uygulamaları hayata geçiren zihniyet ile ekonomiyi bu hale getiren uygulamalar birbirinden koparılamaz. Tekrarlıyorum; aş, iş, özgürlük, ekmek ve demokrasi birbirinden koparılamaz. Bugün halka ekonomik sömürü, açlık, yoksulluk dayatan zihniyet cezaevlerini ölüm evlerine çeviriyor. Hasta mahpusların ölüme terk edilmesi fiili idam cezasıdır. Güya idam cezası Anayasadan ve kanunlardan çıkarıldı ama cezaevinde kalması, ölmesi demek olan yüzlerce, binlerce mahpusu orada tutmak, fiili idam cezasıdır. Cezaevlerinde yaşanan bu büyük haksızlıklara ve adaletsizliklere birlikte karşı çıkmak zorundayız. Bunlara karşı çıkmadıkça, bu rejimin özüne ilişkin mücadeleyi doğru yürütmemiz mümkün değil. 12 Eylül rejimi kendisini nerede var etti? 12 Eylül rejimi kendisini Diyarbakır zindanındaki uygulamalarla var etti.
Kayyımlar
"Kayyım ise uygulamalarını sürdürüyor, halk iradesine bu saygısız yaklaşımını sürdürüyor. "Diyarbakır halkını biz temsil ediyoruz" diyor. Utanmazlığın dik alası! Nereden aldın bu hakkı? Diyarbakır halkı nereden sana verdi bu hakkı? Nasıl Diyarbakır halkının iradesine biz temsil ediyoruz diyebiliyorsunuz? Diyarbakır halkının kaynaklarını talan etmekle kalmıyorsunuz, kültürüne ve kimliğine saldırılarınızı sürdürüyorsunuz. Bir hatıra ormanı kuracaklarmış adı da Devlet Bahçeli Hatıra Ormanı olacakmış. Bu artık gerçekten Diyarbakır halkına, Diyarbakır halkının kültürüne, kimliğine, onuruna saldırılarda pervasızlığın son örneğidir. Devlet Bahçeli, Diyarbakır halkına ne verdi? Her gün Kürt halkına hakaret eden, Kürt halkının siyasi temsilcileri olan bizleri, onların meşru iradesini Türkiye halklarının meşru iradesi ile birleştiren HDP'yi her gün hedef gösteren, haklar arası düşmanlığı körükleyen söylem ve politikadan başka ne yapıyor? Diyarbakır'a onun adıyla bir hatıra ormanı hangi gerekçeyle kuruluyor?
"Bakın söyleyelim, bu kayyımlar gidecek. Bu kayyımları bu iktidarla birlikte göndereceğiz, bunda kararlıyız. Nasıl 7 Haziran'da o yenilgiyi tattırdıysak, 31 Mart ve 23 Haziran'da ağır bir yenilgi tatmalarını sağladıysak, bu kararlı mücadelemizle bu iktidarı göndereceğiz, kayyımlarını da göndereceğiz. O kayyımları, yarın öbür gün bizim kuracağımız özgürlük ormanlarında, ortak yaşam ormanlarında fidan dikmekle görevlendireceğiz. Bununla da kalmayacağız kayyım uygulamalarının hepsini utanç müzesi kurarak sergileyeceğiz unutulmasın diye.
Erken seçim
"Erken seçimi birlikte halkın gündeminde tutalım ve toplumun büyük talebi haline dönüştürelim. İşte o zaman göreceksiniz sandık gelecektir. Ama sandık gelecek her şey bitecek diye rehavete kapılmayalım. Şimdiden sandık güvenliğinden, seçmen kayıt güvenliğine kadar her alanda bir seferberlik başlatma zorunluluğu vardır. Hepimizin seçim ortamında halkın tercihlerinin sandığa yansımasını sağlayacak imkanları birlikte yaratma yükümlülüğü vardır. Bu iktidar kaos planlarına başvuracaktır. En azından bu iktidarın içinde veya devletin bünyesinde kaos planlarından medet umanlar oyunlarını sürdüreceklerdir."
(AÖ)