Yaşadığımız her aşka, yitirdiğimiz her sevgiliye yollanmış bir mektup. Zamanı ıskalamışlık gerçeğinde "keşke"siz kelime dağarcığıma Halil Cibran'dan eklentiler.
Geniş zamanlarımız yok artık.
Rüzgarda dalından kopup sağa sola savrulan sonbahar yaprakları gibiyiz.
Kaçırdığımız fırsatları, bol keseden tükettiğimiz yılları ararken bir telaş içindeyiz.
En azından ben öyleyim.
Hafta içinde, sevdiğim, sevdikçe de üzerine düştüğüm, düştükçe de yitirmekten korktuğum bir arkadaşımı üzdüm, zor durumda bıraktım. Yaşamı ve zamanı ıskalamak telaşıydı bunun nedeni. Bazen, elimizde olmadan yıllardır biriktirdiğimiz umutları, sevileri, kederleri, dostluk ve arkadaşlık adı altında, hiç suçu ve sorumluluğu olmayanların omuzlarına yükleriz. Bencilce.
Geç yakalanmış bir aşk söyleminin günah çıkarması bu yazı. Bir tür hesaplaşma. Başkalarının omuzlarına yüklemek istediğimiz kişisel deneyimlerimizde huzur arayışı. Yaşadığımız her aşka, yitirdiğimiz her sevgiliye yollanmış bir mektup. Zamanın ıskalamışlığı benim gerçeğim ve "keşke"siz kelime dağarcığımın iç yolculuğu.
Bu nedenle pişmanlık duymadığım yolda yürürken, özür dilemenin, davranışlarıma mazeret bulmanın telaşıyla başucu kitabın "Sözler"e sarıldım.
İçim rahatladı. Bir kez daha yolu sevgiden, aşktan geçen kendimle barıştım.
Lübnanlı şair, ressam ve filozof Halil Cibran, "Sözler" kitabında, "Sarp ve kayalıklıdır sevginin yolları" der. "Ama içinize ateş düştü mü izlemekten geri durmayın" diye de ekler. Kendimle barışıklığım bu sözlerle başladı. Okumayı sürdürdüm.
Her kedere düştüğümde, başa çıkamadığım sorunlarla karşılaştığımda bana rehberlik eden Halil Cibran bir kez daha elimden tuttu.
Dedi ki,
"Gerçi sözleri düşlerinizi darmadağın edebilir. Ama sizinle konuştuğu zaman
yine de ona inanmamazlık etmeyin, çünkü başınıza tacı oturtacak olan da,
sizi çarmıha gerecek olan da sevgidir".
Son zamanlarda hep çarmıha gerilsem de, düşlerim paramparça olsa da sevgiden dönüşsüzlüğümü, sevgisizliğe yeğlediğim için ferahladım.
İyi ki var olmuş Halil Cibran.
İyi ki aşk ateşiyle yanmışım.
Ve iyi ki yolum sevgiye, "o sevgiliye" düşmüş.
Halil Cibran, sevgi yolunda başa gelenin tevekkülle kabullenilmesinin kişiyi olgunlaştırdığı inancında.
Diyor ki,
Tıpkı püsküllerin mısırı sarışları gibi
sevgi de sizi kendisine sarar.
Soyunmanız ve önünde çıplak kalmanız için sizi zorlar,
Bembeyaz kesinceye dek evirir, çevirir, acı verir canınıza.
Boyun eğdirinceye dek ezer, yoğurur sizi.
Sevgi, tüm bunları başarır,
yeter ki siz kalbinizin sırlarını öğrenin ve
bu yolla hayatın yüreğinden bir parça olun.
"Sevgili" yalnız ikili ilişkideki taraflardan biri değil bu yazıda. Yılların içinde biriktirdiğimiz, yitirdiğimiz ve sevgi verdiklerimiz. Yitirdikçe zamanı geri döndürüp, geçmişe baktığımızda, acılar kadar sevinçleri de görürüz.
Hele son zamanlar o kadar çok sevgili insanı yitirdim ki, geriye dönü anı belleğime tazeledikçe, yitirmediklerime daha bir sarılasım geliyor.
Buna da yanıtı var Halil Cibran'ın. Sevdiklerimizi yitirmekten korkmanın doğallığında, sevgisizliğin mevsimsiz bir dünya demek olduğunu fısıldıyor:
"Ama diyelim ki, korkulara kapılmışsınız ve
sevgiden salt bir huzur ve zevk bekliyorsunuz.
O zaman bir an önce çıplaklığınızı örtün ve
sevginin zorlu düzeninden uzaklaşıp mevsimleri
olmayan bir dünyaya sığının daha iyidir"
"Sevgi" filozofun sözünde kimlik kazanıyor, ete kemiğe bürünüyor adeta. Sevgi bencilliğine bir pencere açıyor:
"Karşısındakine kendinden başka birşey vermez sevgi,
ve kendinden başka hiçbirşeyi geri almaz.
çünkü sevgi kendi kendini bütünler
ve kendi kendine yeterlidir, sevginin
kendini mutlu etmekten öte hiçbir arzusu yoktur"
Ve son olarak, Halil Cibran'ı kendilerine rehber seçenlere, yolu aşktan geçenlere Halil Cibran'ın öğüdü. Tutup tutmamak size kalmış. Ben tutuyorum:
Ama eğer sevgiye kapılmışsanız ve tutkularınız olsun istiyorsanız, şunları kendinize seçin:
* Tutkunuz, sevginin içinde erimek olsun,
* Tutkunuz, aşırı duygusal davranışların getireceği acıları tanımak olsun,
* Tutkunuz, kendi sevgi anlayışınızla kendinizi vurmak olsun, varsın istekle ve coşkuyla aksın kanınız.
* Tutkunuz, kanatlanmış bir yürekle sabaha gözlerinizi açıp, sevgi dolu bir güne başlayabiliyor oluşa teşekkür etmek olsun,
* Tutkunuz, gün öğleye eriştiğinde oturup sevginin heyecanını düşünmek olsun.
* Tutkunuz, gün akşama erdiğinde evinize minnet dolu bir yürekle dönebilmek olsun. Ve yüreğinize gömdüğünüz sevgili için iyi bir şeyler dileyip yatın. Dudaklarınızda onu yücelten bir şarkı olsun...
Evet sevgili...
İyi ki varsın. Biraz arabesk olacak ama, sana göndereceğim şarkı Gülben Ergen'den.
"Ben seni, aşk sana yakıştığı için severim.
Bana da yaşattığın için teşekkür ederim". (AD/EÜ)