Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Psikiyatri Derneği ve Cinsel Eğitim Tedavi Ve Araştırma Derneği, 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Trans Bireyleri Anma Günü için ortak bir açıklama yaptı.
Transeksüaliteyle ilgili bilimsel ve hukuki bilgilerin aktarıldığı açıklamada “Trans bireylerin yaşadıkları toplumsal, hukuksal ve politik ayrımcılık sadece psikiyatrinin değil sosyal bilimlerin de konusudur. Bu konuda yapılabilecek çok disiplinli çalışmaların, transseksüel bireylerin sorunlarına çözüm bulunmasında ve transfobinin ortadan kaldırılmasında rehber olacağını düşünüyoruz” denildi.
Açıklamada yasal düzlemde trans bireyler için hak ihlali olan fertilite şartının kalkması, nefret söylemlerinin ve suçlarının haksız tahrik indirimleri ile ödüllendirilmesi yerine cezaların ağırlaştırılarak caydırıcılık kazanması, sağlık alanında trans bireylerin ihtiyaçlarını sağlayabilecek yeterlilikte trans pozitif sağlık hizmet alanlarının desteklenmesi, trans bireylerin eşit vatandaşlık haklarına sahip olmaları ve devlet temelli ayrımcılığa son verilmesini istendi.
Medyanın sorumlulukları
Sağlık örgütlerinin ortak açıklamasında Türkiye’de son sekiz yılda nefret cinayetlerinde 36 trans bireyin öldürüldüğünü hatırlatırken, medyanın sorumluluklarında vurgu yapıldı.
“Medyada trans bireylere yönelik marjinal yaftalamaların engellenmesi ve doğru bilgilendirmenin yapılması, hem geleneksel cinsel kimlik normlarının esnekleşmesine ve transseksüalitenin toplum gözünde normalleşmesine, hem kendini tanıma ve adlandırma sürecinde olan ve yardım arayan trans bireylerin içselleştirdikleri olumsuz yaftalarla kendilerinden utanmalarını engellemeye, hatta doğru tedavi merkezlerine yönlenmelerine yardımcı olacaktır” ifadeleri kullanıldı.
“Cinsiyet kimliğinin gizlenmesi sağlıklı bir yaşam değil”
Transeksüalitenin “Kişinin kendi bedensel cinsiyetinden hoşnut olmaması, karşı cinsin bedenine sahip olma ve toplumda karşı cinsten birisi olarak kabul görme isteği, bu isteğin yaşamın her alanında sürekli olması ve buna cinsiyet kimliği sıkıntısının eşlik etmesi” olarak tanımlandığı açıklamada trans bireylere yönelik ayrımcı söyleme dikkat çekildi:
“Cinsiyet kimliğimiz, yani bedenimizi ve benliğimizi bir cinsiyet üzerinde algılayışımız, seçim yaparak karar verebileceğimiz, dolayısı ile değiştirebileceğimiz bir özellik değildir. Cinsiyet kimliği, kişinin öznel kimliğinin bir parçası olduğu için transseksüellik de tam zamanlı, yaşamın özel ve kamusal alanlarını kapsayan, bir kimlik ve varoluş biçimidir. Herhangi bir kişinin cinsiyet kimliğini veya cinsel yönelimini gizleyerek sağlıklı bir yaşam sürebilmesi gerçekçi değildir.”
Sağlık hizmetlerinde hak ihlalleri
Cinsiyet geçişi ameliyatı olmak isteyenlerin “üreme yeteneğinden kalıcı olarak yoksun olması” şartının bilimsel hiçbir geçerliliği olmadığı belirtilirken, sağlık hizmetlerinde süren ayrımcılıklara da değinildi:
“Toplumsal hayatın her alanında travmatize edilen, yok sayılan trans bireyler, pek çok devlet hastanesinde cinsiyet dönüşümü sürecinde hormon ve cerrahi tedavileri için genel sağlık sigortalarından yararlanamamakta, trans bireylerin ihtiyaç duydukları bakım hizmetleri konusunda psikiyatri, endokrinoloji, üroloji, jinekoloji ve tedavi sonrasında izlemlerini yapacak aile hekimliği alanlarında yeterli donanıma sahip uzman personelin kısıtlı olması gibi nedenlerle sağlık hizmetlerine erişim konusunda da zorluk yaşamakta ve hak ihlallerine maruz kalmaktadırlar.” (ÇT)