Haberin İngilizcesi için tıklayın
İş insanı Osman Kavala'nın 16 aydır cezaevinde beklediği iddianame sonunda yazıldı ve İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Tutuklu Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu'nun yanı sıra Can Dündar, Mücella Yapıcı, Memet Ali Alabora, Ali Hakan Altınay, Ayşe Pınar Alabora, Çiğdem Mater Utku, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi iddianamede sanık olarak yer alıyor.
Koyuncu "TCK 312 maddenin karşılığı müebbettir. Her bir sanık birebir aynı suçlamayı yapıyorlar" diyerek kısaca istenen cezayı özetliyor. Diğer suçlamalar "mala zarar verme", "tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması", "ibadethane ve mezarlıklara zarar verme", "Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet", "nitelikli yağma" ve "nitelikli yaralama" diye sıralanıyor.
İddianameye göre tüm Türkiye'de hemen her şehirde yapılan Gezi eylemlerinde işlenen tüm suçların işlenmesinden bu 16 kişi sorumlu. Ancak iddianameyi yazan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Yakup Ali Kahveci suçlamayı örgütlü suç olarak tanımlayamıyor.
Koyuncu bunu şöyle açıklıyor: "İddianame bir örgüt demiyor; bu kişiler arasında 'gevşek hiyerarşik yapı' diyor iddianame. Yani bu insanlar beraberce bu suçu işlediler diyor."
Osman Kavala özelinde ise “Osman Kavala’nın finanse ettiğine ilişkin kamuoyuna da yer alan haberler vardı. İddianamede Gezi’yi finanse ettiğine dair ortaya konan hiçbir şey yok" diyor.
Kavala'nın avukatı İlkan Koyuncu, 657 sayfalık iddianame hakkındaki sorularımızı yanıtladı.
Finansman sağladığına dair iddiaların olduğu bölümde konuşmalar var. Kanıt olarak onları mı koymuşlar?
Zaten büyük oranda tapelerden oluşan bir iddianame. Tapeleri okuyorsunuz içlerinde hiçbir şey yok. Ama ne var biliyor musunuz? Bu eylemlerin anlık olduğunu, spontane geliştiğini gösteriyor bu konuşmalar. Mesela; tapelerde masa, sandalye getirdiğine dair konuşmalar var. İddianamenin temel kuruluşu şu değil miydi: "2011’den itibaren hükümeti devirmek bu insanlar bir araya geldi, dış güçler de bunları destekledi, son derece planlı ve organize biçimde Gezi eylemleri başlatıldı. Şimdi bu kadar planlı, organize bir durum varsa, masa, sandalye peşinde mi koşarsınız? Madem Osman Kavala bu işin beyni, böyle mi olur? Olacak şey değil.
Tapelerin birisinde Osman Kavala’yla yapılan gaz maskesi nasıl bulabiliriz, konulu bir konuşma var. Nasıl bir şey olduğunu soruyor, Koçtaş’tan alınabilir mi acaba gibi devam ediyor konuşma.
Tabii tabii böyle bir tape var. Hatta o gaz maskesi dedikleri de doktor maskesi denilen şeyler. Bunlar aslında iddianamenin genel konusunu çökerten şeyler. Benim dikkatimi çeken daha da enteresan başka bir şey var. İddianame “netice-i talep” bölümüne geçmeden hemen önce bu soruşturmayı başlatan savcıları Fetullahçı yapı ile ilişkilendiriyor. Hemen ardından o dönemdeki delilleri aklamak için “2016 yılı sonrasında soruşturmaya konu tüm delillerin ve özellikle de tapelerin tamamının yeniden kıymetlendirilmesinin yaptırıldığı” belirtiliyor. Yeniden değerlendirmek ne demektir; bir delil ya hukuka uygundur ya da değildir. O zaman ben de şunu soruyorum, 17-25 Aralık soruşturmasındaki delillerin yarın başka savcı tarafından yeniden kıymetlendirilebilir mi; böyle saçma şey olur mu? O kadar üst akıldan, müthiş organizasyondan bahsediyorsun, Osman Kaval beyin diyorsun, Soros finanse etti diyorsun, diğer taraftan masa, sandalye, gaz maskesi vesaire için “maske Koçtaş’tan mı alınır, masa Cezayir Restoran’dan mı gelir” gibi konuşmaları delil diye koyuyorsun. Böyle müthiş organizasyon mu olur? Daha da ilginci 104 defa filan Soros adı geçiyor. E neden Soros sanık değil?
Hukukçu olarak değerlendirdiğimde bir başka sakıncalı nokta da “Mala zarar verme” suçlaması. Şehirleri yazmışlar alt alta; Tekirdağ, Tunceli, Samsun, Kocaeli diye gidiyor. 80 il. Kutsal mekanlara zarar vermekten kırılan camına kadar, hepsini 16 kişiye paylaştırmışlar.
Tüm Türkiye'deki olaylardan bahsediyor.
Mala zarar verme olaylarının olduğu yerler, evet. Bu 16 kişi sorumlu. Ama iddianamede fail olarak eylemciler diyor. Ama failin peşine düşülmüyor. Hukuken önce failin peşine düşeceksiniz böyle bir suç işlemişse. Bulacaksın. Ondan sonra bu kişiler bu suçları neden işlemişler ve bu 16 kişiyle bağlantıları var mı onu araştıracaksın. Siz asli faillerin hiç birini bulmayın, zarar verenler hakkında tahkikat yapmayın. Sonra zararı veren bu 16 kişi deyin. Uşak'tan Tunceli'ye Tekirdağ'dan Samsun'a tüm zararı bu 16 kişinin yaptığını söylemek anlamına geliyor ki akla mantığa aykırı bir şey.
Bu açıklamalar ışığında iddianameyi nasıl değerlendirirsiniz?
Çok çok zayıf. Bu olayın etrafında kopartılan kıyamete göre içi boş delillerden yoksun. Osman Kavala'yı 16 aydır boşu boşuna cezaevinde yatırdıklarını gösteriyor bu iddianame.
Bir de şöyle bir tarafı var bu iddianamenin. Şimdiye kadar hiçbir Gezi dosyası hükümeti devirmeye yönelik suçlamayla kurulmadı. O dönem Taksim Dayanışması ve Gezi eylemlerinde bulunan hiçbir yapı zaten hükümeti devirmeye yönelik olmayı bırakın istifaya dahi çağırmadı. Aksine taleplerini hükümete yöneltti; hükümet yetkilileriyle görüştüler.
Zaten Taksim Dayanışması haklarında açılan davada Şubat 2015'te beraat etti.
Aynen öyle. O dahil tüm soruşturmalar Toplantı ve Gösteri Yürüyüş Kanununa muhalefetten yürütülmüştü. Gezi eylemlerinin karakteri belliydi. Park korunsun, eylemlerde şiddet içerikli hareket olmasın, orantısız güç kullanan kolluk kuvveti cezalandırılsın gibi talepler vardı. Ki daha sonra Gezi eylemcilerine şiddet gösteren güvenlik güçleri elemanlarının FETÖ'cü olduğu açıklandı hatırlarsanız. E tamam da şiddet gösteren devletin memuru o sırada engel olacaksınız. İddianamede o bölüm de ilginç. Biri hariç Türkiye'nin tüm şehirlerinde Gezi eylemleri yapılmış. Yani 80 şehirde.
Evet, Bayburt hariç diye açıklama yapmıştı İçişleri Bakanlığı...
Bu kadar şehirde protestolar yapıldı, halk sokağa çıktı. Şimdi iddianame diyor ki, 50 ilde adli vakaya rastlanmadı diyor. Demek ki polisin orantısız güç kullanmadığı yerlerde zaten olay olmamış. Eğer bu hükümete karşı bir eylem olsaydı ve bu iş bu kadar kontrollü, planlı ve organize olsaydı oralarda da olaylar olurdu. Oralarda da hükmet istifaya davet edilir, tapyekün ayaklanmaya dönüştürülürdü. Bu eylem spontane gelişmiştir, kendiliğindendir. Tabii ki sokağa çıkan herkes farklı motivasyona sahip olabilir. Kimisi özgürlük alanına dokunulduğundan bahisle protesto ediyordur, kimi parkın park olarak kalmasını istiyordur, kimi provoke etmek için çıkıyordur. Yani herkesin farklı motivasyonu vardır, bir bütün olarak değerlendirmek mümkün değil. Osman Kavala'nın orada olma nedeni parkın park olarak kalmasını istemesidir. Aktivist, duyarlı bir insan. Orada olmadığını söylemiyor ki, evet oradaydı ve demokratik yollardan parkın park kalması için tüm haklarını kullandı. Durum bundan ibaret. İddianamede Osman Kavala'nın söylemediği bir şey yok. Telefon görüşmelerini koymuşlar, o kişilerle görüştüğünü reddetmiyor ki. Arkadaşları, iş arkadaşları, tanımıyorum dediği insanlar değiller ki... Osman Kavala Gezi parkında yoktum demiyor, vardım diyor.
Gezi eylemlerinin finansörü suçlaması bazı gazetelerde sıkça dillendirildi. İddianamede buna yönelik kanıtlar var mı? Ya da ne var?
Bir insanı finans sağlamakla suçluyorsanız elinizde belge olur. Osman Kavala bir iş insanı. Aynı zamanda birçok sivil toplum örgütüyle iş yapan birisi. Hangi projelerde ne kadar para harcanmış belgeleriyle ortada. Açık Toplum Vakfı deniyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından denetlenen bir yer. Bütün harcamalarının hesabı verilmiş; giren para çıkan para belirli. Şimdi bunlar varken, iddianameye bir MASAK raporu konulmuş. Ama o rapor somut bir şey söylemiyor. Ben soruyorum o zaman: Osman Kavala net olarak Gezi eylemlerini kaç lira vermiş? İddianamede bu yok, bilen, belgeleyen varsa söylesin. Ya da Gezi olaylarıyla alakalı neyi finanse etmiş? Bu da yok. Ama mesela şunu koymuşlar: 2013 senesinde Açık Toplum Vakfı Romanlarla ilgili bir proje destek olmuş. Yani bambaşka bir şey. Gezi eylemleriyle ilişkilendirilebilecekleri hiç bir proje yok.
Peki son soru tüm iddianamede kanıt olmaya en yakın şey nedir? Hani zorlasanız şu kanıta benzeyebilir diyebileceğiniz bir şey...
Yok olamaz zaten. Hukuki olarak olamaz o ayrı siyaseten okuması yanlış. Yani Gezi'yi yanlış okuyor iddianame. Gezi'yi dış mihrakların organize ettiği, katılan herkesin bir şekilde militan olarak gösterildiği bir kalkışma olarak okuyor. Gezi eylemleri için böyle bir okuma kuramazsınız, mümkün değil. Çok uzak bir geçmiş değil, 5-6 yıl önce oldu, hepimiz yaşadık, biliyoruz, tanığıyız. Bu iddianame bir takım suçlamalar isnat ediyor ama kimseyi ikna edemiyor. (HK)