"Okmeydanı'ndaki geleceğin sahibi ve karar vericisi vatandaştır. Yol haritası imar planıdır. Yol gösterici belediyedir."
Yukarıdaki tweet Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan'a ait.
Mahkemenin "kamu yararı yok" dediği Sulukule belirsizliğini korurken Tarlabaşı'nın tozu dumanı havadayken kamulaştırmalara açılan davalar hala sürüyor. Fener Balat Ayvansaray'da ise mahkeme en başta "mahalle kültürünü yok etmeyin" dedi.
Kentsel dönüşümde sıra Okmeydanı'na geldi.
Dört mahallede (Piyalepaşa, Fetihtepe, Kaptanpaşa ve Keçecipiri) yaklaşık 100 bin kişiyi etkileyecek dönüşüm projesi Büyükşehir Belediyesi'nde onaylanmayı bekliyor.
Her dönüşüm projesinde olduğu gibi "kimse yerinden edilmeyecek, halk mağdur olmayacak" deniyor.
Peki mahalleli ne düşünüyor?
Okmeydanı'nın birçok sokağında tüm sol grupların afişlerini, yazılamalarını görmek mümkün. Siyasi görüşlerde bin parçaya bölünebilen sol "Mahallene sahip çık" sloganında birleşiyor.
Bir mahalleli, "Solcusu, Kürdü, Alevisi kısaca iktidara muhalif herkes burada. Bu birlik ve beraberliği ortadan kaldırmak, bu tür mahalleleri dağıtmak istiyorlar" diyor.
30 yıldır tapu bekliyorlar
Okmeydanı'na 1950'lerde mahallenin anlatımına göre "tarla ve dutluk" olan alana Türkiye'nin her yerinden ekonomik sebeplerle göç başlamış. Mahalleli belediyenin gözü önünde tarlaları satın alıp "kaçak" ev yaptırmış.
Yaşanmayacak haldeki mahallelere yavaş yavaş yol, su elektrik her türlü alt yapı hizmeti verilmiş, vergiler de alınmaya başlamış.
Her seçim öncesinde siyasetçiler "Bana oy verin, tapuları vereceğiz" diye söz vermiş. 1983'te ise dosyalar hazırlanmış, Ziraat Bankası'na 2 bin lira ödenip sonradan tapuya dönüşecek tapu tahsis belgeleri alınmış.
Aradan 30 yıl geçmesine rağmen mahalleli tapusunu alamadı. Bu arada mahalleye göç hiç bitmedi; özellikle 1990 sonrasında doğu ve güneydoğu bölgesinden birçok kişi "zorunlu göç"le hala mahalleye yerleşmeye devam ediyor.
Mahalle konfeksiyon atölyeleri, marketi, kuaförü dükkanlarıyla bir sistem kurmuş. Çoğu asgari ücret ya da emekli maaşı ile geçiniyor.
Hem evleri hem geçim kaynakları gidecek
Kuaför Selma'nın ailesi dönüşümün sadece "ev" ile sınırlı kalmadığına en iyi örnek.
Dört kişilik aile Okmeydanı'nda yaşıyor. Selma beş yıldır kuaför işletiyor; kocası da 10 yıldır konfeksiyon atölyesi. Dönüşümde hem evlerinin ne olacağı bilinmiyor; hem de ailenin geçim kaynağı dükkanları da yok olacak.
"Bir haftadır gözüme uyku girmiyor" diyor Selma Hanım.
"Ben artık yeniden dükkan açıp, o müşterileri nasıl kazanayım. Zaten atölyeler de kalkarsa benim müşterim kalmaz. Burada her şey bir düzen içinde işliyor. Marketi, manavı, kuaförü herkes birbirinden besleniyor. Şimdi elitleştirmek istiyorlar buraları."
Kuaförün çırağı Fatma, "Elit nedir" diyor. Kuafördeki kadınlar hep bir ağızdan "Sosyete işte, zenginler gelecek, varoşları sürecekler" diye yanıtlıyorlar.
Dönüşüm kapsamında zaten kiracılar ve konfeksiyon atölyeleri hiç hesaba katılmamış. Evi olanlara ise Belediye'ye gelin evinizi 2000'den önce yaptığınıza dair belgeleri getirin ve bizden "arsa tapusu almayı talep edin" deniyor.
Peki daha önce satın alınmış, vergisi ödenmiş bu evler için ekonomik durumu kötü olan mahalleli ne kadar ödeme yapacak, nasıl yapacak, yeni projede nerede ev verilecek, ne kadar büyüklüğünde olacak? Bu soruların hiçbirine Belediye yanıt ver(e)miyor.
Mahalleli "Bizim olan arsaları neden tekrar satın almak isteyelim ki?" diyor. Bu yüzden çok az kişi belgelerini Belediye'ye teslim etmiş. Çünkü diyorlar; "Sonra Belediye bize gelip diyecek ki 'Bakın biz sizi zorlamadık; siz geldiniz belgelerinizi verip arsa almak istediniz ama anlaşamadık. Şimdi arsalarınızı ihaleye çıkarıyoruz'"
Yıllardır "işgalci" gibi gösterilen mahalleli, tapusu olsun, daha güzel, planlı sağlam evlerde yaşasın istiyor. Kimse "yıkıma hayır" demiyor. Ama "mahallede kalalım, mağdur olmayalım" diyorlar.
"Bıraksınlar bu işi bize, mahalleli toplanalım aramızda anlaşalım, sonra müteahiti çağıralım. Yavaş yavaş yıkım başlasın; kiraya gidelim sonra bitince evlerimize geri dönelim."
Belediye'ye asla güvenmiyorlar. Özellikle Tarlabaşı, Sulukule örneklerini görüp şehir dışındaki TOKİ evlerine gönderilen insanların durumuna düşmek istemiyorlar.
"Samimiyseniz protokol yapın"
Kulaktan dolma bilgilere bir son vermek amacıyla dün mahalleli geniş katılımlı bir eylem yaptı.
Mahallelinin talebi net, "Belediye samimi olduğunu göstermek için bize ne olacağını açıkça anlatan bir protokol imzalasın. Ne ödeyeceğimizi, nerede oturacağımızı bilelim" diyor.
Okmeydanı Çevre Derneği Başkanı Ali Çetkin, mahalleliyi protokol olmadan belgelerini Belediye'ye vermeme konusunda uyarıyor.
"Kafalar karışık biliyorum ama bana inanmıyorsanız avukat bulun, interneti açın araştırın. Belgeleri verdikten sonra onların biçtiği arsa fiyatlarının bir taksidini dahi ödeyemezseniz, arsayı elinizden alacaklar."
Son sözü mahalleliye bırakıyorum;
"Bu bölge İstanbul'un göbeğinde, haliç ve Marmara denizi manzaralı, planlardan sonra daha çok değer kazanacak. Amaç binbir bahane ile fakirleri kovup zenginlere yer hazırlamaktır.
"Okmeydanı asla Sulukule gibi olmayacak. Yerimizi, yurdumuzu koruyacağız." (NV)