Erdoğan'ın yeni yasa ile ilgili tepkisi şöyle:
Muhalif ve yerellerin ölüm fermanı
RTÜK Yasası Meclis'ten geçti ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in önünde imzalanmayı bekliyor. Medya patronlarının istekleri doğrultusunda hazırlanan yeni yasa tasarısı, gerçekte yerel basının, muhalif basının idam fermanı niteliğinde...
Şeffaflık demagojisi
RTÜK, bizleri daha şimdiden birer taburenin üzerine dikti ve tabureye tekmeyi vuracağı anı heyecanla bekliyor. Medya tekelleri demokratikleşmenin bir parçası olarak lanse ederken yeni yasayı "şeffaflık" demagojisiyle kamuoyuna yedirmeyi denedi. Ama nafile...
Bir tarafta bugüne kadar verilen cezalarla susturamadıklarının işini bu kez toptan bitirme planıyla ortaya çıkarılan yeni yasa, basında şeffaflaşma olarak sunulamaz. Dün ve bugün medyada tekelleşme yaşanmamış gibi yeni yasanın bu yönünü öne çıkaranlar, basın özgürlüğüne dair kriterleri ne okumuşlar, ne biliyorlar, ne de duymuşlar.
Fiiliyata yasal elbise
Dün yaratılan fiiliyata, bugün yasal bir elbise dikildi. Yine dün başkaları vasıtasıyla devlet ihalelerine giren medya patronları yeni yasayla direkt girecekler...Kısacası, fiilen önleri açık olan medya patronlarının yasal olarak da önleri açıldı. Yeni yasa tasarısı bu kadarla da sınırlı değil.
Basına getirilen para cezaları bir milyon kat arttırılarak, kendi yağıyla kavrularak varolma mücadelesi veren yerel radyo, televizyon ve muhalif basının çanına ot tıkmayı hedefliyor.
Yalnız para cezası değil
Çünkü artık size kapatma cezası vermiyor. Verdiği para cezasını ya ödeyeceksin ya da noktayı koyacaksın. 3984 sayılı Kanunun 4/g bendini ihlali durumunda yayın hakkı anında iptal edilecek...Ne garip bir ülkede yaşıyoruz.
Kırk katır mı kırk satır mı?
İnsanları öyle bir pozisyona itiyorlar ki, cezalar içinden ceza seç misali. Hiç değilse bir nebze de olsa yaşamda kalmasına olanak tanıyan anti demokratik yasaları kabullenir duruma getiriyorlar. Ve "kırk katır mı kırk satır mı?" diyerek sizin yaşama hakkınızı elinizden alıyorlar.
Hiç sıkılmadan yakında sansürün kaldırılışının yıldönümünü kutlayacaklar. Has bahçelerde basın özgürlüğü üzerine sözler sarfedecekler... Ama bir kez daha, kamuoyu o kürsülerde Abdülhamit'in ruhunun yaşadığına ve yaşatıldığına tanık olacak.(FE/YÖ)