1890'lü yılların sonlarından itibaren ilk İzmir ve ardından İstanbul'da İngilizler ve Rumlar tarafından oynanmaya başlanan futbol kitle sporu olması nedeniyle siyasi yasaklarla karşılaştı.
Müslüman gençlerin oynadığı maçlar ve kurdukları kulüpler hafiyelerin baskınına uğruyordu. Çünkü Müslüman Türk seyircilerin futbol oynaması yasaktı. Dönem İkinci Abdülhamid dönemi, siyasi atmosfere ise istibdat (sınırsız monarji, despotluk) hakimdi ve kalabalıkların siyasi görüntü vermemesi gerekiyordu.
İttihat ve Terakkiciler Proges takımını satın aldı
Siyasetin, futbola ilk ve etkin müdahalesi Meşrutiyetin ilanından hemen sonra gerçekleşti. Üstelik futbol, Türkiye'de henüz 20 yaşındayken. Milliyetçi akımı güçlendirmek isteyen İttihat ve Terakkiciler futbolun ilk oynandığı kentler olan İzmir ve İstanbul'da kulüp oluşturma çabasındaydılar.
İzmir'de Altay'ı kuran İttihatçılar, Kadıköy'de Galatasaray'dan ayrılan bir grubun kurduğu Progres adlı kulübü satın aldılar ve adını Altınordu diye değiştirdiler. Kulübün başkanlığına da Talat Paşa geldi. Diğer İttihatçılar da kulübe yönetici oldu. Henüz futbolcu piyasası olmamasına karşın Altınordu, diğer kulüplerdeki iyi futbolcuları topladı.
Birinci Dünya Savaşı'nda özellikle Beşiktaş, Galatasaray , Fenerbahçe ve diğer takımların futbolculara cephelere savaşa gitti. Ancak, Altınordulu futbolculara askerlikten muafiyet getirildi. Diğer takımların ilk on biri tamamlamakta zorluk çektiği hatta sahaya eksik çıktığı bu dönemde Altınordu tam kadro sahadaydı. Bunun sonucunda da 1917 ve 1918 yıllarında üst üste İstanbul şampiyonu oldular.
CHP il başkanları futbolun da patronuydu
Oyunun devlet kontrolünde olduğu Cumhuriyet'in ilk yıllarında, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) il başkanları aynı zamanda futbolun da patronuydu. 1950'li ve 60'lı yıllardaki Demokrat Parti ile Adalet Partisi (AP) iktidarlarında da tam anlamıyla bir futbol bürokrasisi oluştu. Futbolun kitleselleştiği, profesyonelleştiği ve ticarileşmeye başladığı bu dönem siyasetin oyuna müdahalesini arttırdı.
Bu dönemde futbol kulüpleri özellikle de üç büyükler iktidarla iç içeydi. Beşiktaş'ın başkanlığını AP milletvekili Talat Asal yapıyordu. Daha sonra Bakan da olan Asal, iktidarın önemli isimlerindendi. Galatasaray başkanları Sadık Güz ve Suphi Batur da milletvekiliydi.
AP ve DP'li milletvekilleri ve bakanları Osman Kavrakoğlu, Zeki Rıza Sporel, Bedii Yazıcı, Agah Erozan ve Medeni Berk de Fenerbahçe'de başkanlık yaptı.
Özal döneminde siyasetle futbol arasındaki çizgi tamamen ortadan kalktı
1960'lı ve 1970'li yılarda siyaset futbola bulaşmasına rağmen yine de aralarında ince bir çizgi vardı. Ama 1980'li yılların başından itibaren özellikle de Turgut Özal döneminde bu çizgi tamamen ortadan kalktı. Futbol artık siyasi iktidara göre değişiyor ve gelişiyordu!
Kulüp taraftarları üzerinden oy toplamak moda haline geldi. Partiler kentin takımına yakın durarak seçimi kazanıyordu. Bu futbola büyük bir kirlilik bulaştırdı. Takımlar iktidar kararlarıyla liglerde tutuldu. Oy için küme düşmeler kaldırıldı.
Hatta siyasetçiler, serbest piyasa ekonomisinin bir anda yarattığı ve kendilerine yakın olan hayali ihracatçılar, mafya liderleriyle birlikte futbol kulüplerini yönetmeye başladı.
Darbeci paşalar futbol sahasında
Aslında Özal döneminin bu atmosferi darbeci paşalar tarafından önceden oluşturulmuştu. Toplum yapısın tamamen değiştiren 12 Eylül 1980 darbesi futbol sahalarına da yansımıştı. Hem de daha önce görülmemiş faullerle. Futbol Federasyonu Başkanlığı'na Yılmaz Tokatlı 'yı koyan darbeci paşalar, böylece futbolu da askeri usullerle yönetmeye başladı.
Kenan Evren'in talimatıyla Ankaragücü'nün Birinci Lig'e alınması futbol tarihinde bir ilkti.
Seçim kampanyalarının en büyük kozu futbol
Futbolun artık bir endüstri olduğu 90'lı yıllardan itibaren ise oyun, seçim kampanyalarının en büyük kozu haline geldi. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) iktidara gelmesiyle de siyasetin, futbola yönelik bu atakları ayyuka çıktı.
Siyasetin futbola müdahale yöntemlerini geçmiş iktidarlardan özellikle de Özal'dan miras alan AKP, bunu en üst düzeye taşıdı. Bunun birinci nedeni AKP'nin önemli isimlerinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dahil futbol içinde gelmeleri.
Birer futbolcu olarak yetişen bu AKP'liler oyunun toplum katındaki önemini ve günlük yaşamdaki etkinliğini çok iyi biliyor. Bunun seçimlere yansıtma hesabını da iyi yapıyorlar. Kontrol altına alınacak her kulüp o ilin veya ilçenin oylarının seçimde partiye gitmesidir.
AKP ilk siyasi yenilgisini futbolda aldı
İkinci neden ise AKP'nin ilk siyasi yenilgisini futbol nedeniyle alması. AKP, Türkiye'nin önemli illerinden Trabzon'da belediye seçimlerini Başbakan Erdoğan'ın Fenerbahçe'ye sahip çıkması nedeniyle kaybetti. AKP'liler bu yenilgiyle futbolun kitleler üzerindeki etkisini iyice açığa çıkardı. Böylelikle futbolu tamamen ele geçirme amaçlı hareket etmeye başladılar.
AKP, ihaleler ve kendine yakın isimleri yönetimlerine yerleştirerek dört büyüklerde kontrol mekanizması oluşturdu. Fenerbahçe yöneticilerinin AKP'nin iktidara gelmesiyle aldıkları ihaleler bunun en iyi örneğidir.
Trabzonspor'un başkanlığını Başbakan Erdoğan'ın en yakın dostu Nuri Albayrak, Beşiktaş'ın İkinci Başkanlığını ise İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu 'nun oğlu Murat Aksu yapıyor. Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın 'ın Kulüpler Birliği Başkanı seçilmesinde de AKP'nin önemli rolü oldu.
Kasımpaşaspor'un bütçesinin Galatasaray'ınkini aşması iktidarın futboldaki nimeti
AKP, Büyükşehir belediye başkanları ve bakanlar düzeyinde Süper Lig takımlarının önemli bir kısmını denetim altına aldı. Kayserispor ve Erciyesspor Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül 'ün, Sisasspar yine Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener 'in Ankara Spor Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek 'in, Antalyaspor ve Bursaspor ise iki ilin belediye başkanlarının takımı.
Bir de Başbakan'ın takımları var: Kasımpaşaspor, Siirtspor ve Pazarspor. AKP'nin iktidara gelmesiyle tüm bu takımların önü açıldı. Mücadele ettikleri liglerde üst sıralara yükseldiler. Özellikle İkinci A Kategorosi'ne yükselmeyi garantileyen Kasımpaşaspor'un bütçesinin Galatasaray'ınkini aşması iktidarın futboldaki nimetidir.
Federasyon seçimlerinde iktidar mafyaya karşı kaybetti
Yine daha önceki iktidarlar gibi AKP'nin futboldaki temel hedefi futbolun en üst kuruluşu olan federasyondu. Kulüpleri rahatlıkla kontrol altına alan AKP, çok yoğun çabalara karşın bunu başaramadı. Çünkü, Futbol Federasyonu, mafyanın en yerleşik ve etkin olduğu kurumların başında geliyor. Federasyonun 1990'lı yılların başından itibaren her seçiminde mafya damgası var. Son seçimde de AKP'nin adayına karşı mafyanın desteklediği Haluk Ulusoy kazandı.
Görüldüğü üzere futbol tarihini okumak aynı zamanda siyasi tarihi ve siyasi hesaplaşmaları okumak gibi. (EK/KÖ)