Türk Tabipleri Birliği (TTB), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) bugün (30 Temmuz) düzenledikleri ortak basın toplantısında salgından çıkışa dair önerilerini paylaştılar.
TTB Genel Merkezi'nde gerçekleşen basın toplantısına DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik ve TMMOB Yönetim Kurulu II. Başkanı Selçuk Uluata katılırken; ortak açıklamayı TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı okudu.
"Kronik hastalıkların bedeli sonradan anlaşılacak"
COVID-19 vaka sayılarının 1 Temmuz'daki açılma sonrası Sağlık Bakanlığı'nın resmi rakamları ile dahi en az dört kat artarak 22 bini geçtiğine dikkat çeken Fincancı, çok daha bulaştırıcı olduğu bilinen Delta varyantının ise hakim tür olma yolunda hızla ilerlediğini söyledi:
"Salgınla mücadele etme yerine durumu idare etme politikaları bu topraklarda 150 binden fazla insanımızın fazladan ölümüne, milyonlarca insanın hastalanmasına neden oldu. Üzülerek söylemeliyiz ki tüm bunların yanında kronik hastalıkların bedeli sonradan anlaşılacaktır."
Fincancı, "İktidar güvenlikçi aç-kapa ve şeffaflıktan yoksun politikalarıyla toplumda belirsizliği körükleyip duyarsızlığa yol açarken artan vakalar ve yeterli yaygınlık ve hıza ulaşamayan aşılama ile yurttaşlarımızın sağlıklı yaşam hakkını ihlal etmeye devam ediyor" dedi.
"İktidarın ölümlerde sorumluluğu var"
İktidarın salgının başından beri verileri gizlediğini, emek ve meslek örgütleriyle toplumun tamamını salgınla mücadelenin dışında tuttuğunu ifade eden Fincancı, "Yükümlülüklerini yerine getirmeyenler, insanları sorumlu olmaya çağırdıklarında bu çağrının karşılık bulmayacağı açıktır. Her alevlenmede yükümlülüğünü yerine getirmeyen, bilimsel bilgi değil politik tercihleriyle hareket eden iktidarın her COVID-19 hastasında ve bu hastalığa bağlı ölümlerde sorumluluğu vardır" diye konuştu.
Fincancı, iktidarın aşılama konusunda da başından beri belirsizliği derinleştiren yaklaşımı ile toplumda aşı tereddüdüne yol açtığını ve aşı karşıtlarının işini kolaylaştırdığını savundu.
"Sağlık Bakanlığı'nın elinde veriler olduğunu biliyoruz"
"Sağlık Bakanlığı'nın elinde veriler olduğunu biliyoruz" diyen Fincancı konuya ilişkin tepkisini şu sözlerle dile getirdi:
- Sağlık Bakanlığı tarafından salgının başından beri yaş, cinsiyet, sosyoekonomik durum, ek hastalıklar gibi verilerin yeterince paylaşılmaması (kısıtlı veri paylaşılması) salgının etkin bir şekilde kontrol edilmesinde alınacak önlemlerin belirlenmesini geciktirdi ya da önledi.
- Aynı durum aşılama sürecinde de devam etmektedir. Aşılama başladıktan sonra aşının salgın üzerine etkisinden yan etkisine kadar aşı ve bağışıklama ile ilgili bilgiler yeterince paylaşılsaydı, toplumda oluşan aşı tereddüdü aşılabilir, aşı karşıtlarının bilgiyi çarpıtarak oluşturduğu korku iklimini yok edebilirdi. Bilgi edinme hakkımızı yok sayma davranışı, sağlıklı yaşam hakkı ihlaline dönüşmüştür.
- Sağlık Bakanlığı halen bir aşı programı ya da kampanya ortaya koyamamış, yalnızca Sağlık Bakanı'nın attığı "tweet"lerle aşı programı yürütmeye çalışmaktadır. İktidarın diğer bileşenlerinin ise aşıya çağrı ya da aşı çalışmalarında sessizlikleri dikkat çekicidir. Toplumun Sağlık Bakanlığı bilim heyetinin de salgınla mücadeledeki yanlışlarla ilgili sesini duyması, tutum ve görüşlerini öğrenmesi elzemdir.
İnsanlar açlıkla-salgın arasında seçime zorlandı
Sağlık çalışanlarının her alevlenmede yüklerinin daha da ağırlaşmasına rağmen tüm haklardan yoksun bırakılarak çalıştırıldığını belirten Fincancı, "Salgında insanlar, anlamlı hiçbir sosyal ve ekonomik desteğe ulaşamadan, gittikçe daha da güvencesizleştirilen çalışma koşullarında ve açlıkla salgın arasında seçim yapmaya zorlanarak yaşam mücadelesi verdi. Hep birlikte intiharlarda artışla, yokluğun yoksulluğun derinleşmesiyle yüzleşmek zorunda kaldık" dedi.
"Salgından çıkışın yolu bellidir" diyen Fincancı meslek örgütleri olarak önerilerini şöyle sıraladı:
1. Bilimsel temellere dayandırılmış bir sürveyans sistemi ve filyasyon ile hasta ve temaslılarının saptanıp izlenmesi, bu izlemin uygun kamusal koşullarda yapılması,
2. İhtiyaç duyan hasta ve temaslılara sosyal ve ekonomik desteğin verilmesi,
3. Aşılamanın hızlanması ve yaygınlaşması için etkili bir aşılama kampanyası başlatılması,
4. Toplumda aşılamaya güvenin artırılabilmesi için aşılama ve etkisi ile ilgili bilimsel bilginin gizlenmeden paylaşılması, toplum temsilcilerinin bağışıklama hizmetlerine katılması, yazılı görsel ve sanal medyanın etkin bir şekilde kullanılması,
5. Pandeminin başından beri hastalıktan korunmada etkinliği gösterilmiş olan kişisel ve kurumsal önlemlere (maske, mesafe, hijyen, havalandırma, kapalı ve kalabalıklardan uzak durma vb) devam edilmesi,
6. Sermayenin insafına terk edilen toplumun, sermayenin kâr alanı kılınan sağlığın yeniden bedensel, ruhsal, sosyal ve siyasal iyilik halini koruyacak demokrasi, adalet, özgürlük ve barış temelinde kurulması,
7. Salgınla mücadelenin sağlık emek örgütleri ve toplum temsilcileriyle birlikte yürütülmesi önerilir. (KÖ)