Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 30 Eylül'de AKP 4. Olağan Kongresi'ne yedi gazetenin akredite edilmemesine yönelik eleştirileri bugün TBMM'de cevapladı.
AKP Grubu'ndaki konuşmasında Erdoğan şunları söyledi:
"Etmem, bu bizim sorumluluğumuz. Mecbur muyum? Nereden çıkıyor bu? Her gün her türlü hakareti yapacaksın yalan yanlış her türlü şeyi yazacaksın, söyleyeceksin. Buna rağmen biz seni davet edeceğiz. Yok, öyle 25 kuruşa bir simit."
"O gün salonda yazılı ve görsel medyada bize saldıranlar yine vardı. Salon onlarla tıklım tıklım doluydu ama 3-5'ine böyle bir şeyi uyguladık. Niye rahatsız oluyorlar? Onlar Türkiye'nin Başbakanı recm edecek kelimeler ifadeler kullanırken, attığımız her adımı kalkıp da hamasice ağza gelmeyecek ifadelerle değerlendirirken buna kimsenin sesi çıkmayacak. Bunun muhatabı olan bir parti, kongresi ile ilgili tavır takındığı zaman hemen suçlu duruma düşürecek."
Erdoğan'ın geçtiğimiz üç ayda medyaya ve gazetecilere yönelik tavrı bugünkü konuşmasından farklı değildi. Erdoğan sarı basın kartı olmayanları gazeteci kabul etmedi ve köşe yazarlarını Boğaz'a nazır villalarda oturan beyefendi olmakla itham etti, bir kısım medyayı teröre destekle suçladı. İşte o konuşmalar:
"Okşayacak mıydım?"
* Medyada da ayrı bir sorumsuzluk var. Allah aşkına, hangi ülkede, teröre karşı halkı ve vatanı için canını ortaya koyan güvenlik güçleri bu kadar hırpalanır? Hiç kusura bakmasınlar. Diyorlar ki; "Başbakan medyaya çok saldırıyor". Ne yapacaktım? Okşayacak mıydım? Dertli olan biziz, canı yanan biziz... Sen habire orada canı yananlara karşı, sadece onun üzerinden ne kadar avanta elde ederim, ona bakıyorsun (Eski HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'un AKP'ye katılma töreni, Haliç Kongre Merkezi, 22 Eylül)
* Yayın organınızın, bu asılsız fikir ve iddiaları böyle bir sorunun temeline oturtması üzücü. Bu gazeteciler, sarı basın kartı olan gazeteciler değil. Dokuz tanesi var. Bunlar, terör örgütleriyle temasları olmuş ya da birlikte çalışmış kişiler. Diğerleri, bir terör örgütüne üye olmak ya da silah taşımak gibi nedenlerle cezaevindeler. Siz şimdi bu kişilerin gazeteci oldukları için serbest bırakılmaları gerektiğini mi söylüyorsunuz? Bu kişiler sarı basın kartı taşıyan kişiler olmasa bile? (Washington Post'tan Lally Weymouth'a verdiği röportaj, 21 Eylül)
* Bu beyefendiler; Boğaz'a karşı keyif çatarken, televizyonlarının karşısında, çerezlerini alkollü içkileri ile yudumlarken, orada vali, kaymakam, asker, polis, korucu, istihbaratçı canını ortaya koyuyor. ... Ama burada beyefendiler, büyük bir konfor içerisinde, boğaza nazır villalarında, her türlü saltanatları ile beraber köşelerinde ahkam kesiyorlar. (Genişletilmiş İl Başkanları toplantısı, 9 Eylül)
* Hatay'ı karıştırmak için gazetelere atılan manşetlerin farkındayız. AKP Genişletilmiş Grup Toplantısı, 5 Eylül)
* Türkiye'deki medyaya mesaj vermek istiyorum. Terörün en önemli hedefi propagandasını yaptırmaktır. Bu propagandayı adam bedava yaptırıyor. Medya kimin yanında yer alacak? Başlıklara bakıyorsunuz, köşe yazarlarına bakıyorsunuz, kaynağınız Roj TV midir, Mezapotamya mıdır, sosyal medya mıdır? Bunları ademe (yokluğa) mahkûm etmek durumundayız. Terör haberini küçük değil, hiç görmemek gerek. Medya, teröre karşı birlikte hareket etmeli." (Başbakanla Özel, Kanaltürk, 31 Ağustos)
* Ramazan'ın ruhuna tamamen ters bir şekilde her türlü kutsalı çiğneyerek Ramazan ayında da kan akıtan açık net söylüyorum; televizyon kanallarına onların avukatlarını, onların meddahlarını çıkartan medyaya karşı tavrım vardır ve bundan sonra da olacaktır. Herkes net olacak. Kimden yana olduğunu söyleyecek. Sen PKK terör örgütünden yana mısın? Yoksa bu milletten yana mısın? Birçok senaryolara da karnımız toktur. 2012 Ramazan ayını kana bulayan bu zalimleri insanlık hiçbir zaman unutmayacak ve unutturmayacak. (Kadıköy-Kartal metrosu açılışı, 17 Ağustos)
"O medya patronuna yazıklar olsun"
* Şimdi çıkmış birileri köşesinde yazıyor. Ne diyor? 'Dışişleri Bakanı'nın Myanmar'da ne işi var? Başbakan'ın kızının, hanımının gidişini anlıyorum da Dışişleri Bakanı oraya niye gidiyor?' Ben buradan o medya patronuna yazıklar olsun diyorum. Bu adamları köşe yazarı olarak nasıl tutuyorsunuz? Bu tür hedefi olmayan, bu tür aşkı, heyecanı olmayan insanların eline kalem vermişsin, köşe teslim etmişsin. Bunlar millete yabancı, bunlar tarihine yabancı, bu milletin derdiyle dertlenen kalemler değil bunlar. (AKP İstanbul İl Başkanlığı iftarı, 11 Ağustos)
* Hani terör örgütünün yayın organları var bunu biliyoruz ama bir de onlarla ilişkisi olmadığını söylediği halde bilerek veya bilmeyerek maalesef onların tezgahına veya onların ocağına odun taşıyanlar var. Bunları nereye kadar kabulleneceğiz. İsmen mi bunları ifşa edeceğiz.
Bir kısım medya hala teröre destek vermeye devam ediyor. Bu propagandaya yazılı ve sözlü destek veren maalesef medyadır. Bu kesimlerin teröre verdikleri destek gözardı edilemez. Bunları görmemezlikten gelemeyiz. Bunları gayet iyi görüyoruz. Tabii bunların değerlendirmesini de kendi aramızda ona göre yapıyoruz. (ATV ve A haber kanallarının ortak yayınladığı Gündem Özel, 5 Ağustos)
* Şu anda gazeteciler var hapiste diyorsunuz. Bunların bazı terör örgütleriyle bağlantıları var. Ortada bir terör örgütü var ve siz bu terör örgütünün eylemlerinde şöyle böyle yer almışsınız. Bu insanlar içeri girmeyecek mi? Bunların hükümeti devirmek gibi planların içinde olduğu ortada." (Sansürsüz Özel, Kanal 24, 25 Temmuz) (EG/HK)