24 Temmuz… Osmanlı’da sansürün kaldırılışını (1908) temsil eden bugün Türkiye’de 1948’den 1971’e kadar Basın Bayramı olarak kutlandı. 1971’den beri de Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü olarak kutlanmaya devam ediyor.
24 Temmuzlar basın özgürlüğünün önemini vurgulamak ve ifade özgürlüğünü desteklemek için kritik bir fırsat. Ancak basın ve ifade özgürlüğünün nefret söylemi üretmek veya yaymak için kullanılması toplumsal barışa tehdit.
IPS İletişim Vakfı/bianet, Türkiye Avrupa Vakfı’nın “Sahte Haberler ve Nefret Söylemiyle Mücadelede Erken Uyarı Sistemi” (SAHNE) projesi kapsamında, “Türkiye Yazılı Basınında Nefret Söylemi” başlıklı bir rapor hazırladı.
Yasemin Korkmaz’ın imzasını taşıyan rapor, medyada nefret söylemiyle mücadelenin önemine bir örnek. Rapor, Kasım 2023 ile Mart 2024 tarihleri arasında Türkiye'deki ulusal ve yerel gazetelerde yer alan nefret söylemini analiz ediyor.
Nefret söylemi içeren haberlere bianet dokunuşu
Ayrıca gazeteci Semra Kardeşoğlu, analiz edilen haberlerden farklı temada, proje danışma kurulu tarafından seçilen beş içeriği, iyi gazeteciliği teşvik etmek için yeniden haberleştirdi.
“bianet nasıl haberleştirirdi?” başlığını taşıyan ve bianet Yazı İşleri Müdürü Vecih Cuzdan tarafından düzenlenen bu metin, “Türkiye Yazılı Basınında Nefret Söylemi” raporunun devamı niteliğinde. Haberler hak odaklı yaklaşım ve barış dili perspektifiyle yazıldı ve cinsiyetçi dilden arındırıldı.
Metodoloji
Bu dört aylık dönemde, beş yerel (Mersin Gazetesi - Mersin, Olay Gazetesi - Bursa, Günebakış - Trabzon, Yeni Asır - İzmir, Gazete Ekspres –Antep) ve beş ulusal (Yeni Şafak, Sabah, Sözcü, Karar, Yeni Yaşam) gazetenin toplam 80 nüshası tarandı.
Gazete taramasında ulusal, etnik dini kimliklere, göçmen ve mültecilere, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemini tespit edebilmek adına anahtar kelimeler kullanıldı. Anahtar kelime listesinde Türkiye’de en fazla hedef gösterilen kimlik isimlerine, bu kimlik isimleriyle ilişkilendirilen küfür ve hakaret ifadelerine de yer verildi:
“Afgan, Alevi, Arap, Ateist, Başörtüsü, Batılı, Çingene, Ermeni, Ezidi, Gayrimüslim, Gavur, Gerici, Göçmen, Haçlı, Hain, Hıristiyan, İslam, Kafir, Kürt, Kurtulma, Mülteci, Musevi, Müslüman, Pakistanlı, Rum, Roman, Soykırım, Suriyeli, Şii, Türk, Türk düşmanı, Yahudi, Yezid, Yobaz, Gay, Gey, Lezbiyen, Travesti, Transeksüel, Eşcinsel, LGBT, LGBTİ, LGBTİ+, Sapkın, Pedofili, Sapık, İbne, Kadın, kız, bayan, hanım, anne, büyükanne, taciz, tecavüz, darp, kadına şiddet, istismar, cinnet, kadın cinayeti, koca, karı.”
Raporda, seçilen anahtar kelimeleri içeren 66 haber bianet araştırmasının konusu oldu. 66 haberden 21’inin nefret söylemi ürettiği tespit edildi.
Bu 21 haberde LGBTİ+’lar ve mülteciler beşer, Yahudiler dört, Kıbrıslı Rumlar üç, Yunanlar, Araplar ve Ruslar iki, Ermeniler bir kez “nefret söylemi”nin öznesi durumunda.
Ayrıca “nefret söylemi kullanımı” ile siyasi gündem arasındaki etkileşim dikkat çekici. Örneğin, İsrail-Hamas Savaşı bağlamında Yahudiler, 1974 Kıbrıs Harekatı yıldönümünde Kıbrıslı Rumlar ve Yunanlar “nefret söylemi öznesi” oluyor.
Türkiye’nin gündeminde sıkça hedef gösterilen LGBTİ+’lar ve mülteciler ise birbirini tekrar eden anlatılar üzerinden hedef gösterildi.
Yerel basının etkisi daha belirgin
Nefret söylemi tespit edilen haberlerin yarısı ulusal basında, diğer yarısı ise yerel basında.
Ulusal ve yerel basını okuyuculara erişim ve ürettikleri söylemin etkisi açısından değerlendirdiğimizde yerel basında üretilen haberlerin okuyuculara doğrudan temas etme olanağı bulunurken, ulusal basında üretilen haberler daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaşabiliyor.
Buna göre yerel basın okuyucuyla daha yakın ilişki kurduğu için ürettiği söylemin okuyuculardaki etkisi daha belirgin olabiliyor. Ulusal basın ise üretilen söylemleri çok daha fazla sayıda kişiye ulaştırdığı için nefret söyleminin etkisinin yaygınlaşmasında rol alıyor.
Medya sorumluluk taşımalı
Rapora göre nefret söyleminin üretiminde medyanın oynadığı rol kritik. Analiz edilen haberlerde, nefret söyleminin üretiminde sıklıkla aynı yöntemler kullanılıyor.
Özellikle tarihsel anlatıları konu alan haberlerde, yaşanan olayların taraflarının net bir şekilde belirtilmemesi ve bir grubun eylemlerinin kimliğe genellenmesi, nefret söyleminin hedefi olan kimliklere yönelik önyargıları pekiştiriyor.
Çeşitli olayların ve eylemlerin kişilerin kimlikleriyle ilgisi olmamasına rağmen, bu kimliklerin suçla ilişkilendirilmesi ve olumsuz sıfatların kullanılması, toplumdaki kutuplaşmayı körüklüyor.
Raporda nefret söylemi üretiminden kaçınmak için olayların sorumlularını doğrudan işaret etmek ve bir olayı ya da eylemi kimliğe genellemekten kaçınmak gerektiği anlatılıyor:
Bu çalışmada tespit ettiğimiz örnek ve yöntemlerle alandaki diğer örneklerde olduğu gibi medyanın ayrımcı dilin yaygınlaşmasında oynadığı rolün altını çiziyoruz. Medyada kullanılan dilin toplumsal yaşamdan bağımsız olmadığını, medyadaki ayrımcı dilin toplumdaki kutuplaşmayı daha da artırdığını ve tam da bu nedenle büyük bir sorumluluk taşıdığını yineliyoruz. Bu çalışmanın ayrımcı söylemin üretiminde medyanın rolüne dair farkındalık yaratmasını, hak temelli haber dilinin yaygınlaşmasına katkı sunmasını umuyoruz.
Nefret söylemi üreten haberler ve bianet haberciliği
Raporda nefret söylemi üreten haberlerden örnekler de var. Ayrıca bu haberler nefret söylemi içermeden bianet tarafından yeniden yazıldı. Raporda tamamını bulabileceğiniz örneklerden bazıları şöyle:
Olay Gazetesi - Bursa, 1 Ocak 2024
Haberin orijinali: Boğmadım öptüm
Bursa’da ilişki sırasında dini nikahla birlikte yaşadığı 5 aylık hamile N.M.T.’yi boğarak öldürdüğü iddiasıyla yargılanan Suriyeli Y.A.M.A., kadının boğazındaki morlukların nedenini “öptüğüm için olmuş olabilir” diyerek açıkladı.
Haberin yeniden yazılışı
“Eşini öldürmekten” yargılanan sanıktan tepki çeken savunma
Bursa’da beş aylık hamile olan dini nikahlı eşi N.M.T.’yi boğarak öldürdüğü gerekçesiyle “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan Y.A.M.A.’nın mahkemedeki savunması tepki çekti
Y.A.M.A.’nın tutuklu yargılandığı davanın ilk duruşması dün (31 Aralık 2023) Bursa Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanık, savunmasında suçlamaları reddetti.
Y.A.M.A., hakimin “N.M.T.’nin boynundaki izlerin boğulma nedeniyle gerçekleştiği adli tıp raporunda belirtiliyor. Kim yaptı o halde?” sorusuna, “Öptüğüm için olmuş olabilir” yanıtını verdi. N.M.T.’nin ailesi, davayı takip eden kadın örgütleri temsilcileri ve avukatlar sanığa tepki gösterdi.
Kadın Hakları Derneği adına davayı takip eden Avukat Sema Doğan, “Her kadın cinayetinde olduğu gibi sanık mahkemeyle adeta alay ediyor. Verilen cezalar kadın katillerini cesaretlendiriyor” dedi.
Ne olmuştu?
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianameye göre Bursa’nın Yıldırım ilçesinde yaşayan Y.A.M.A. isimli erkek, dini nikahlı eşi N.M.T.’yi 2023 yılının Temmuz ayında öldürdü. İddianamede, Y.A.M.A.’nın, “hamile olduğunu bildiği N.M.T.’nin boğazını sıkıp öldürmek sureti ile üzerine atılı suçu işlediği belirlendi’ görüşüne yer verildi.
- bianet Erkek Şiddeti Çetelesi’ne göre 2023 yılında 330 erkek, 333 kadını öldürdü.
Sözcü, 1 Ocak 2024
Haberin orijinali: Takımlar gelseydi kavga çıkacaktı
Suudi Arabistan’da yaşanan Süper Kupa rezaletinde çok daha büyük bir krizin son anda önlendiği ortaya çıktı. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un ‘Yurtta Sulh cihanda sulh’ pankartına yerel otorite tarafından izin verilmediğini açıklamasının ardından su yüzüne çıkan kriz, Suudi yetkililerin küstahlığa varan tavırlarıyla bambaşka bir boyuta ulaştı. Araplar, Fenerbahçe soyunma odasına paldır küldür dalıp sarı lacivertlilerin pankartına el koydu. Ardından Galatasaray soyunma odasına girmek istendi.
‘Giremezsiniz’ dendi ama
TFF çalışanları ve Galatasaraylı yetkililer “Olmaz öyle şey, giremezsiniz” dediler. Ardından diplomasi başladı. Bir Suudi yetkili, “Kraliyet adına konuşuyorum” diyerek, “Ya Galatasaray pankartı getirir, ya biz zorla girer alırız” deyince olay arşa çıktı. Sarı-Kırmızılılar olası bir rezilliğin önlenmesi amacıyla pankartı teslim etti. TFF’nin deneyimli bir personeli, yaşanacak krizi görüp takım otellerine haber yolladı: “Sakın takımları göndermeyin. Araplar kavga çıkarma peşinde…”
T Alanı’na asker yığdılar
KRALİYET adına konuşan şahıs, Arap askerlerini ‘T Alanı’ (Statlarda, özel izinle girilen, takımların ve hakemlerin soyunma odalarının bulunduğu alan) bölgesine dizdi. “Takımlar gelince üst araması yapacağız. Atatürk ve 100. yıl logosu görürsek sahaya çıkamazlar” emrini verdi. Yani futbolcular dahil herkes aranacaktı. Böyle bir durumda futbolcular, takım özel güvenlikleri ve TFF çalışanları ile Arap güvenlik güçleri arasında arbede çıkması kaçınılmazdı. Takımlara “Gelmeyin” mesajı işte skandalın uluslararası krize dönüşmesini böyle engelledi. Aynı dakikalarda Galatasaray ve Fenerbahçe “Atatürk yoksa biz de yokuz” diyerek masayı devirdi, oyunu bozdu.
Haberin yeniden yazılışı
Fenerbahçeli yetkili Süper Kupa’da yaşanan “Atatürk Pankartı Krizini” anlatıyor
Gazetemize konuşan Fenerbahçe Spor Kulübü yetkilisi, Suudi Arabistan’da yaşanan pankart gerilimine ilişkin, “Türkiye Futbol Federasyonu’ndan bir yetkilinin takımlara yaptığı ‘Otelden çıkmayın’ uyarısı, krizin büyümesini engelledi” dedi.
Galatasaray ile Fenerbahçe arasında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da oynanacak Süper Kupa finali, takımların sahaya Mustafa Kemal Atatürk pankartı ve tişörtleriyle çıkma taleplerine izin verilmemesi üzerine iptal edildi.
Süper Kupa finalinin iptali hakkında gazetemize açıklama yapan Fenerbahçe Spor Kulübü yetkilisi, şunları söyledi:
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ yazılı pankartına yerel yönetim izin vermedi. Suudi Arabistan Spor Bakanlığı’ndan yetkililer soruna yapıcı yaklaşmadı. Herhangi bir izin almadan Fenerbahçe soyunma odasına gelerek pankartı aldılar. Daha sonra aldığımız bilgiye göre Galatasaray soyunma odasına da girilmek istenmiş. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) çalışanları ve Galatasaray Kulübü’nün yöneticileri izin vermemiş.
Kraliyetten takımlara mesaj
Yetkili, bu gelişme sonrası TFF yetkilileri ile Suudi Arabistan Spor Bakanlığı yetkilileri arasındaki görüşmeleri şöyle anlattı:
Yanımıza gelen ve yetkili olduğunu öne süren bir kişi, ‘Kraliyet adına konuşuyorum. Ya Galatasaray pankartı getirir ya da biz zorla girer alırız’ dedi. Bunun üzerine kısa süreli bir gerginlik yaşandı. Galatasaray yöneticileri gerilimin büyüme olasılığına karşı pankartı teslim etti. İşte bu sırada TFF’nin bir personeli iki takımın kaldığı otellere ‘Sakın takımları [stada] göndermeyin, gerilim artmasın’ haberini gönderdi. İşte bu haber olayların büyümesini engelledi
Kriz nasıl önlendi?
Aynı yetkili, olayların nasıl noktalandığına ilişkin şu görüşleri paylaştı: Kraliyet adına konuştuğunu söyleyen kişinin talimatı ile askeri personel stattaki T bölgesinin önünde konumlandı. Biliyorsunuz T bölgesi, uluslararası futbol kurallarına göre özel izinle girilen, takım oyuncu ve yöneticileri ile hakemlerin soyunma odalarının bulunduğu bir alan. Bu yetkilinin askeri personele ‘Takımlar gelince üst araması yapacağız. Atatürk ve 100. yıl logosu görürsek sahaya çıkamazlar’ emrini verdiğini öğrendik. İşte TFF’deki o ismin oteldeki futbolcu ve yöneticilere gönderdiği ‘Gelmeyin’ mesajı olayların uluslararası krize dönüşmesini engelledi. Aynı dakikalarda Galatasaray yöneticileri ile birlikte ‘Atatürk yoksa biz de yokuz’ diyerek maça çıkmama kararı aldık.
*Haber herhangi bir kaynağa dayandırılmamıştı, haberi yeniden yazabilmek için kurgusal olarak bir haber kaynağı ekledik. Olaylar sırasında orada bulunan kurgusal Fenerbahçe Spor Kulübü yetkilisini aradık ve bilgileri onun ifadelerine dayandırarak habere ekledik.
Gazete Ekspress - Antep, 1 Mart 2024
Haberin orijinali: “Uyuşturucu Belasından Şehirlerimizi, Nesillerimizi Koruyacağız”
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “Uyuşturucuya müptela olanların terapisi ve rehabilitasyonu için ayrıca projelerle uyuşturucu belasından şehirlerimizi, nesillerimizi koruyacağız. Dış güçlerin çok önemli bir projesi olan LGBT sapkınlığına, asrın belasına, bin sene İslam’a bayraktarlık yapmış bu milletin topraklarında asla ve asla geçit vermeyeceğiz. Belediyelerimizin salonları, sahneleri, binaları, kuruluşları, kurumları, billboardlarında propagandasının, etkinliklerinin yapılmasına asla müsaade etmeyeceğiz” dedi.
Kocaeli’ye gelen Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, ilk önce İzmit Yürüyüş yolunda vatandaşlarla bir araya geldi. Ardından Erbakan, düzenlenen toplantıda Kocaeli belediye başkanlarını tanıttı. Toplantıda konuşan Erbakan, “6 ay içerisinde üye sayımızı 265 binden, 453 bine getirdik. Bu ne demektir? 6 ayda bir siyasi partinin yüzde 80 oranında büyümesi, 265 binden 453 bine yükselmek demek. 6 ayda yüzde 80 büyümek demek. Bu başka siyasi partiye nasip olacak bir büyüme değil. Hatta dünyanın başka bir ülkesinde bir siyasi partinin bile böyle hırsla büyüdüğü görülmemiştir. Son bir ayda tam 49 bin üye artışı kaydedildi. Pek çok havası ve parası çok olan partilerin yıllar boyunca kaydedebildiği üye sayısını bir ay içerisinde kaydedebilecek bir noktaya geldik. Bir ayda 50 bin üye demek, senede 600 bin üye demek. Bu tempoyla bu hızla devam edeceğiz. Önce 31 Mart seçimlerine inşallah 500 binin üzerinde üyeyle gireceğiz ve arkasından birkaç ay içerisinde 1 milyon üye hedefine de hep birlikte ulaşacağız” diye konuştu.
“İnşallah 1 buçuk milyonla Türkiye’nin en büyük ikinci siyasi partisi haline geleceğiz”
Milliyetçi Hareket Partisi’nin 480 bin üyesi olduğunu söyleyen Erbakan, “MHP, 50 senelik bir siyasi parti. Biz şu anda 453 bine geldik ve bu tempoyla inşallah seçime girerken Milliyetçi Hareket Partisi ve onun hemen önündeki 500 bin üyeye sahip İYİ Parti’yi de geride bırakacağız. Türkiye’nin üye sayısı bakımından en büyük 3. partisi olarak seçimlere gireceğiz. İnşallah bu hızla, bu tempoyla gittiğimiz takdirde ikinci üye sayısı bakımından fazlası olan Cumhuriyet Halk Partisi’ni geçeceğiz. 100 senelik siyasi partinin 1 milyon 400 bin üyesi var. Biz 500 bini 31 Mart’ta geçmiş olacağız. Arada kalan farkı da Allah’ın izniyle bir seneye kalmadan tamamlayacağız. İnşallah 1 buçuk milyonla Türkiye’nin en büyük ikinci siyasi partisi haline geleceğiz. Bu teşkilatların gözünde bu ışık olduğu müddetçe, kalplerinden bu dava aşkı olduğu müddetçe bu hedeflerin hiçbirisi ulaşılmaz değildir. 31 Mart’ta yerel yönetimlerde 2028’de merkezi hükümete Yeniden Refah’ı iktidar yapacağız. İnşallah 31 Mart’ta yüzde 20 alan Yeniden Refah Partisi’nin önünde artık kimse duramaz. 2028’in iktidar partisi olur” şeklinde konuştu.
“Yeniden Refah iktidarında 17 LGBT derneğini de gelir gelmez kapatacağız”
Uyuşturucu ve LGBT konusuna değinen Erbakan, “Ahlaklı belediyecilik, uyuşturucu ve LGBT saldırılarına karşı nesillerimizi, şehirlerimizi koruyacak. Uyuşturucuya bağımlı hale gelinmemesi için gerekli tedbirlerin alınması, uyuşturucuya müptela olanların terapisi ve rehabilitasyonu için de ayrıca projelerle uyuşturucu belasından şehirlerimizi, nesillerimizi koruyacağız. Dış güçlerin çok önemli bir projesi olan LGBT sapkınlığına asrın belasına, bin sene İslam’a bayraktarlık yapmış bu milletin topraklarında asla ve asla geçit vermeyeceğiz. Belediyelerimizin salonları, sahneleri, binaları, kuruluşları, kurumları, billboardları buralarda propagandasının yapılmasına, etkinliklerinin yapılmasına asla müsaade etmeyeceğiz. İnşallah 2028’de Yeniden Refah iktidarında 2004’ten beri itibaren kurulmuş olan 17 LGBT derneğini de gelir gelmez kapatacağız” ifadelerini kullandı.
Haberin yeniden yazılışı
Fatih Erbakan LGBTİ+’ları hedef gösterdi
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Erbakan, LGBTİ+’ların ‘dış güçlerin projesi’ olduğunu öne sürdü, iktidar olmaları halinde derneklerini kapatacaklarını söyledi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, yerel seçim çalışmaları kapsamında Kocaeli’nde İzmit yürüyüş yolunda yurttaşlarla buluştuktan sonra belediye başkan adaylarının tanıtım toplantısına katıldı.
Erbakan burada yaptığı konuşmada LGBTİ+’ları hedef gösterdi. “Ahlaklı belediyecilik, uyuşturucu ve LGBT saldırılarına karşı nesillerimizi, şehirlerimizi koruyacak” diyen Erbakan, LGBTİ+’ların ‘dış güç projesi’ olduğunu öne sürdü.
Erbakan ayrıca, “Belediyelerimizin salonları, sahneleri, binaları, kuruluşları, kurumları, billboardları buralarda propagandasının yapılmasına, etkinliklerinin yapılmasına asla müsaade etmeyeceğiz” dedi ve 2028’de yapılması planlanan genel seçimlerde iktidar olmaları halinde LGBTİ+ derneklerini kapatacaklarını söyledi.
İHD suç duyurusunda bulunmuştu
İnsan Hakları Derneği (İHD) LGBTİ+ Hakları Komisyonu, Yeniden Refah Partisi’nin 24 Ocak 2024 günü yayınladığı, LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık içeren “Ahlak Yoksa LGBT Vardır” başlıklı videosu için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştu.
Fatih Erbakan ve Yeniden Refah Partisi’nin nefret söylemi içeren açıklamalarına dikkat çeken İHD, TCK 122. Madde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. Maddesinde tanımlanan ayrımcılık suçuna dayanan açıklamasında şu ifadeleri kullanmıştı:
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı’nın ve yöneticilerinin söylemleri, sürekli ayrımcılık içeren söylemlerdir. Toplum içinde ayrımcılık oluşturan bu partinin söylemleri yakın bir tehlike oluşturmaktadır.
TIKLAYIN - Türkiye Yazılı Basınında Nefret Söylemi Raporu
TIKLAYIN - bianet Nasıl Haberleştirirdi?
(HA)