İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ABD Kongresi'ne hitap etmesinin ardından TBMM’ye konuşma yapması için çağrılan Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas Türkiye'ye geldi.
Bugün hem Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile bir araya geldi hem de Genel Kurul’a seslendi. Genel Kurul da Kurtulmuş'un konuşmasıyla açıldı.
Türkiye’nin İsrail’in işlediği insanlık suçlarına kayıtsız kalmadığını, ellerinden gelen tüm güçle İsrail'e karşı mücadele ettiğini söyledi:
“Filistin ve Gazze, bizim için, Türk milleti için uzakta bir yer değildir, bizimle ilgisiz olan bir mesele değildir; Filistin meselesi bizim için milli bir davadır.
Bu sahip çıkmamız ta ki 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs olan, egemen, özgür ve toprak bütünlüğü tam manasıyla sağlanmış bir Filistin devleti kurulana kadar devam edecektir.”
İYİ Parti’den Abbas'a Doğu Türkistan protestosu
Ardından sözü Abbas’a bıraktı. Bu sırada İYİ Parti milletvekilleri Abbas'ın Haziran 2023’te Çin'e resmi ziyareti sırasında Doğu Türkistan ile ilgili kullandığı "Bazılarının gündeme getirdiği Uygur meselesi bir insan hakları meselesi değildir. Bu Çin'in terörizm, aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadelesidir. Filistin hükumeti, Çin'in bu mücadelesini her zaman destekliyor" sözlerini protesto etti. TBMM’de Filistin bayağının yanına Doğu Türkistan bayrağı açtı.
Abbas konuşmasına besmeleyle başladı. Ardından Âl-i İmrân suresinin 200’üncü ayeti olan “Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz” ifadelerini okudu.
Daha sonra Genel Kurul’da, öldürülen Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ve Filistinliler için ‘Fatiha suresini’ okuttu. Türkiye'ye insani yardımlardan dolayı teşekkür eden Abbas, Gazze'ye gideceğini açıkladı:
"Gazze'siz bir Filistin olamaz"
İsrail'in Gazze, Batı Şeria ve Kudüs'te yürüttüğü soykırımın asıl amacı vatan topraklarımızdan Filistin varlığını söküp atmak ve Filistinlileri bir kez daha tehcir ettirmektedir, 1948’de ve 1967’de olduğu gibi aynı trajediyi, aynı tehcir trajedisini tekrardan yaşatmak istiyorlar Filistinlilere ama bu, asla olmayacaktır.
Ne yaparlarsa yapsınlar ve ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar bu asla gerçekleşmeyecektir. Zira, halkımız toprağına, vatanına, kutsallarına ve kutsal mekânlarına bağlıdır ve ne pahalısına olursa olsun oradaki gaspçıları, işgalcileri oradan defedecektir.
7 Ekimden bugüne 40 bin Filistinli kadın, çocuk şehit edildi, 10 bin kayıp var, 80 bin yaralı var; Batı Şeria’da 10 bin şehit var ancak buna rağmen bizler dik durmaya devam edeceğiz ve topraklarımızdan ayrılmayacağız.
İsrail’in uluslararası hukuka aykırı planlarına karşı çıkan uluslararası yaklaşımı takdirle karşılıyoruz. Geçmişte de söyledik, bugün de yarın da söylemeye devam edeceğiz. Gazze, Filistin Devleti’nin ayrılmaz, asli bir parçasıdır; Gazze’de bir başka devlet kurulamaz ve Gazze’siz bir Filistin Devleti de olamaz.
Halkımız kırılmayacak ve teslim olmayacaktır. Halkımızın desteğiyle, Arap ve İslam ümmetinin ve dünyanın özgür insanlarının desteğiyle gelecekte başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin Devletimizi inşa etmek için yapacağız.
Bu ne pahasına olursa olsun, ne kadar çok bedel ödersek ödeyelim, ne kadar zaman alırsa alsın bunu yapacağız ancak katiller ve savaş suçlularına gelince işledikleri suçlardan dolayı kurtulamayacaklar, bu işledikleri suçlar da böyle zaman aşımıyla falan düşmez ve bunlar şüphesiz hesaba çekileceklerdir.
Bugünlerde orada ve şurada ‘savaş sonrası’ diye bir şeyden bahsediyorlar. Bizler çok açık ve net bir şekilde -herkes bunu duysun, işitsin- diyoruz ki: Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Doğu Kudüs bağımsız Filistin Devleti’ni oluşturan tek bir meşru hükûmet tarafından yönetilen coğrafi bütünün adıdır.
Yani uluslararası meşruiyet tarafından belirlenen budur ve tek bir meşru hükûmetin yönettiği Filistin topraklarıdır ve bu bölgede bu gerçekleşmezse hiçbir şekilde istikrar, sükûnet, kalkınma yapılmaz. Barış ve güvenliğe giden yol Filistin’den başlar ve Filistin’de biter.
Gazze'nin üçte 2’sinden fazlasının altyapısı tamamıyla yıkılmıştır; okul yok, cami yok, kiliseler yok, cadde yok; hepsi yıkılmış vaziyette. Yine, Filistin halkı oralarda tamamıyla evsiz, yurtsuz bırakılmıştır ama buna rağmen Amerika Birleşik Devletleri tam 3 kez veto hakkını kullanmıştır yani İsrail’in düşmanca saldırısına bütün dünyanın ‘Dur!’ dediği bir zamanda ABD, Güvenlik Konseyinden gelip rahat bir şekilde veto hakkını kullanabiliyor. Maalesef, Amerika bir taundur, bir felakettir ve Amerika felaketi devam ediyor.
İşgal devleti Gazze Şeridi’ni Batı Şeria ve Kudüs’ten ayrı tutarak burayı Filistin’den, Filistin Kurtuluş Örgütü’nden uzaklaştırmaya çalışıyor. Biz her zaman diyoruz ki ‘Filistin devleti Batı Şeria’dan da, Kudüs’ten de ve Gazze’den de sorumludur ve Kudüs-ü Şerif onun ebedî başkentidir. Filistin halkı, tüm kesimleri, partileri ve grupları İsrail işgalini, bir karış toprakta dahi Gazze’de, Batı Şeria’da ve Kudüs’te varlık göstermesini kabul etmez, edemeyiz. Bizim önceliğimiz bugün İsrail saldırganlığının hangi yöntemle olursa olsun durdurulması ve bedeli ne olursa olsun bunun gerçekleştirilmesi ve işgalin topraklarımızdan uzaklaştırılması ve insani yardımların devam etmesi.
Yine 1948 ve 1967’de olduğu gibi Filistinlilerin zorla topraklarından edilmesine karşıyız. Batı Şeria ve Kudüs’te suç işleyen Yahudi yerleşimcilerin ve işgal güçlerinin de artık faaliyetlerinin durması gerekmektedir. Çünkü bizim için en önemli şey, halkımızın kendi vatanında kendi çıkarlarını korumasıdır. Güvenlik Konseyi’ne bundan dolayı bir talep takdiminde bulunduk ve bu kararların acilen uygulanması çağrısında bulunduk. Çünkü, şimdiye kadar alınan 80 tane karar var ama maalesef ABD’nin devlet tutumu dolayısıyla bir tanesi dahi uygulanamadı.
Ben Filistin liderliğindeki bütün kardeşlerimle birlikte Gazze’ye gitme kararı aldım; bunu yapacağım. Bu sınır tanımayan düşmanlığa karşı beraberiz bunun bedeli hayatımız da olsa... Benim hayatım, bizim hayatımız Gazze’deki en ufak bir çocuğun hayatından daha değerli değildir.
Gazze’den sonra inşallah Kudüs-i Şerif’e de yöneleceğimi ifade etmek istiyorum ve ebedi başkentimize de gideceğim. Bizler İslam’ın hükmünü uyguluyoruz; ya zafer ya şehadet!
Bizler Filistin Devleti’nin daha fazla tanınması için gece gündüz çalışıyoruz. Şimdiye kadar 149 devlet Filistin’i tanıdı, onları ise 50 devlet. Amacımız Birleşmiş Milletler nezdinde tam üyeliği elde etmek.
Artık dünya yavaş yavaş adaletin, hakkın, zulmün ne anlama geldiğini anlıyor; Avrupa ülkeleri Filistin Devleti’ni tanıyorlar.
Bizler, tüm uluslararası toplumu farklı organlarıyla ve devletleriyle birlikte tek tek ve beraber olarak İsrail işgal devletinin uluslararası hukuku açıkça ihlal etmesine karşı gerekli yasal tedbirleri almaya ve Uluslararası Adalet Divanının kararlarını uygulamaya çağırıyoruz. Kardeş Türkiye'den de Filistin Devleti’ne bu konularda yardımcı olmasını talep ediyoruz, ümit ediyoruz. Türkiye bu görevini yerine getirecektir, bundan da eminiz.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Mücadeleci, sabırlı ve direnen Filistin halkımız adına bizler ulusal kimliğimize, meşru haklarımıza, topraklarımıza, kutsallarımıza ve kutsal mekânlarımıza bağlıyız. Bağımsızlığı ve özgürlüğü er yada geç gerçekleştireceğiz, buna kavuşacağız, ne olursa olsun. İşgal gidecektir, son bulacaktır, işgal sona erecektir; Filistin, özgür ve ebedi kalacaktır.
Şan ve ebediyet masum şehitlerimizindir. Yaşasın Filistin-Türkiye kardeşliği!
(HA)