Seferihisar Belediyesi geçtiğimiz günlerde Turgut köyünde bir Lavanta Pazarı düzenledi. Lavantanın çiçeği, kurusu, yağı, sabunu, üreticiden satışa sunuldu. Yağ sıkma, dikim gibi atölyeler yapıldı. Görünen o ki Seferihisar’da hem üreticinin hem halkın lavantaya ilgisi artmış.
Seferihisar’da lavanta üretiminin nasıl başladığını, nereden nereye geldiğini, Seferihisar Belediyesi Tarımsal Hizmetler sorumlusu Şevket Meriç ile konuştuk.
Lavanta ve Seferihisar, nasıl başladı bu ilişki?
Aslında çok yeni. 2009 yılından beri, başta Başkanımız olmak üzere Belediyemizin aklını kurcalayan en önemli konulardan birisi, tarımda alternatif ürünlere geçme meselesi. Çünkü biliyorsunuz, tarımda insanlar ektiğiyle, biçtiğiyle kolay para kazanamıyorlar. Mandalinada ihracatın yavaşlamasıyla ve mevsimdeki dalgalanmalarla gelir azalabiliyor. Üzüm alımlarında fiyatlar çok geç açıklanıyor ve istediğiniz kazancı getirmiyor. Sebzede başka faktörler var.
Bu kaygıyla, üreticimizin önünü açabilecek, içinde bulunduğu zorlukta vatandaşa bir nebze katkıda bulunacak alternatif ürün arayışlarına girdik. Lavantanın yüzde 60'ını ithal ettiğimizi ve burada bir açık olduğunu gördük ve 2015 yılında, Isparta Eğridir'den getirdiğimiz 3 bin kök ile başladık.
Büyükşehir yasasıyla Belediyeye verilmiş âtıl durumda bazı araziler vardı. Turgut köyünde hiç ekili, dikili olmayan ama oldukça verimli ve yaptığımız testlere göre lavantaya çok uygun bir arazide karar kıldık. Hemen toprağı sürmeye, biçip temizlemeye giriştik, çitlerle çevirdik ve getirdiğimiz fideleri diktik.
Kaç dönümdü bu ilk arazi?
Ekili kısım üç dönüm kadardı. Öyle başladı yani…
İlk getirdiğimiz fidelerin boyutları çok minik ve inceydi, lavanta çiçeklerinin tek bir dalı gibiydi. Ben kendi adıma daha önce hiç lavantayla çalışmadığım, onu sadece bahçe kenarlarında ya da saksılarda gördüğüm için başta çok tedirgin oldum açıkçası. “Bu çok cılız, nasıl büyüyecek” diye çok endişelendim.
Üzerine titreyerek ve hiç aksatmadan yaptık o ilk fidelerin damlamasını, sulamasını, çapasını. Ama çok kısa sürede lavantanın yerini çok sevdiğini, toprağı havayı çok sevdiğini gördük. Çiçeğini kırıyorsunuz daha çatallanıyor, suyunu zamanında veriyorsunuz gövde genişliyor.
Lavanta coştu yani...
Aynen... “Tamam” dedik, “Bu lavanta Seferihisar'ı sevdi”. Belediye'nin kendi imkanları çerçevesinde ekim yaptığı lavanta tarlaları 30 dönüme ulaştı. Ama esas, üreticinin yönelimi oldu.
Seferihisar'ın genelinde 150 dönümün üzerinde tarlada lavanta ekili şu anda. Biz ilgilenen üreticiye fide desteği verdik. Lavanta üretimiyle ilgili edindiğimiz bilgi ve tecrübeyi paylaştık. Topraklarının lavantaya uygunluğu konusunda fikir verdik. Bu tecrübelerin de üreticimize çok faydalı olduğuna inanıyorum. Sırf alternatif ürünler ekeyim diye uygun olmayan bir toprağa bir şeyler yapmak olmaz. Toprağı ve iklimi sevmeyebilir. Zaman ve paranız boşa gidebilir. Bu konularda da yönlendirmelerimiz oldu.
Ne mutlu ki bu konuya eğilen üreticilerimiz bizi geçtiler. Çok inovatif çalışmaların içine girenler oldu. Bir kolonya getirdi örneğin üreticimiz, “Tamam” dedik, “Bu iş olmuş. Bu maya burada tutmuş. Seferihisar'da alternatif ürünle artık insanlar evlerini geçindirebiliyor, hayatlarını sürdürebiliyorlar.
Üretici yağını, kolonyasını nasıl üretiyor. Önceden Belediye'de bir distilasyon [damıtma] cihazı vardı sanırım?
Artık üreticilerin de var, kendi göbeğini kesmeye başladı üreticilerimiz, zaten çok teferruatlı bir süreç de değil. Bir de, biliyorsunuz bazı lavanta çeşitleri farklı zamanlarda çiçek açıyor, bunların yağını alma teknikleri de farklılaşabiliyor. Üreticilerimiz kendi lavantalarına uygun tekniklerde de başarılı.
Pazara ulaşmak zor mu peki üretici için?
Elbette, kendine göre zorlukları var. Bu tip ürünlerin tanınması ve pazarlanması için çok uygun bir ortam aslında festivaller. Geçen yıl katılan üreticiler ürettikleri tüm yaş lavanta çiçeğini festivalde sattılar, yanılmıyorsam. Ellerinde çiçek kalmadı. Kalan kuruyu da yine pazarlarda ve internet üzerinden falan satabiliyorlar.
Pazar ve festivaller sayesinde üretici hem doğrudan satış yapabiliyor. Hem de bu sayede ürünün tanınması, lavantanın Seferihisar'la birlikte anılması sağlanıyor. Böylelikle Seferihisar, belki lavantada da bir marka olacak. Çiçeği, kurusu, yağı, kolonyası, belki süs eşyalarında uygulamasıyla... Ben kendi adıma öyle düşünüyorum.
Daha üç yıllık bir geçmişi var lavantanın Seferihisar'da. Ama insanlar o kadar büyük bir ilgi gösteriyor ki, küçücük bir köyde festival yapıyoruz binlerce insan geliyor, köy meydanı tıklım tıklım oluyor. Biraz daha vakte ve çalışmaya ihtiyaç var tabii ama ben Seferihisar'ın bu konuda da adını duyurmaya başladığından eminim.
Geçen yılki festivalden sonra Afyon Evciler Belediyesinin değerli başkanları aramış ve lavantayla ilgili kendilerine yardımcı olmamızı istemişlerdi örneğin. Bu yıl onlara yaklaşık 3000 kök lavanta göndereceğiz.
“Çiçek tarlasının ortasında mis gibi kalsın”Turgay abi Seferihisar'da Sosyete manavının sahibi. Turgut köyünden. O da lavanta üretiyor artık. “Sağlam on beş dönüm yerim vardı, lavantaya çok uygun, yüksek yerde, eğimli, kır toprak. Baktım Belediye bizim köyde dikiyor, ben de boş duran toprağa diktim” diyor. Fideleri Belediye'den almış. Atıl durumdaki toprağı böylece üretime katılmış. Esas gelecek yılı bekliyor. İlk sene mahsul alamıyormuşsun, ikincisinde yüzde 50. “Üçüncü senede önümü görürüm, belki daha da dikerim” diyor. Lavantasına güveniyor yalnız; “Belediye sık dikti, ince ince oldu. Ben seyrek diktim, dönüme 600 tane, seneye benim lavantalar şu masa kadar olacak.” Dönümden 500 kilo çiçek, 70 kilodan da 1 kilo yağ çıkıyormuş. Bir kapı bir başka kapıyı açıyor. “Benim arazi yüksek, havası da manzarası da güzel. Bu iş yürürse oraya iki üç tane ahşap kulübe yapayım, etrafını çiçeklerle çevireyim, isteyen gelsin çayını içsin, çiçek tarlasının ortasında mis gibi kalsın istiyorum” diyor. . |
Seferihisar hakkında
Uluslararası Cittaslow (sakin şehir) ağının Türkiye’deki ilk üyesi olan Seferihisar, Ege Bölgesi’nde, İzmir’e bağlı bir ilçe.
Ekonomisi tarım ve turizme dayalı.
Tarihi 4 bin yıl öncesine dayanıyor. Seferihisar ilçesi topraklarında en eski yerleşim yeri Teos. Burası, M.Ö. 2000 yıllarında Akalardan kaçan Giritlilerce kuruldu.
İtalyanca Citta (Şehir) ve İngilizce Slow (Yavaş) kelimelerinden oluşan “Cittaslow” sakin/yavaş şehir anlamında kullanılıyor. Cittaslow Ağı, küreselleşmenin şehirlerin dokusunu, sakinlerini ve yaşam tarzını standartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırmasını engellemek için Slow Food hareketinden ortaya çıkmış bir kentler birliği.
* Söyleşi ilk olarak, Baha Okar’ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı, Seferi Keçi adlı yerel, kültür ve yaşam dergisinin Yaz 2018 sayısında yayınlandı.