Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar / AA
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasını (CSO) konser salonu açılış töreninde konuştu.
Uzun zamandır CSO’ya layık bir konser alanı ihtiyacı olduğunu söyleyen Erdoğan, “Bugün Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasını şanına yaraşır bir binaya kavuşturma yanında şehrimizin sembollerinden olacak modern bir mimari eseri de ülkemize kazandırmış oluyoruz" dedi.
Salonun teknik özelliklerini anlatan Erdoğan daha sonra özetle şunları dedi:
“Her dilden, her telden ses”
"Her dilden ve her telden dünyanın sesi burada toplanacak, içimizdeki tüm güzellikler notalara burada yansıyacaktır.
“Pisagor ve Farabi tertibinden ilhamlarla Mozart ile Bach'ın portelerinden tınılar, Şemsettin ile Meragi'den terennümlerle, Shostakovich ile Chopin'in bestelerinden ritimler burada buluşacaktır. Şehnaz besteler uvertürlere, kar-ı natıklar andantelere burada yol gösterecektir.
“Bir kemanın içli sesinden yayılan ayrılık, bir bağlamanın en zarif perdesinde yankılanan hasret yine burada gönlümüze düşecektir.
“Bir Itri Neva Kar'ıyla bir Beethoven konçertosu, bir Yunus ilahisine eşlik eden barış senfonisi olarak buradan dünyaya açılacaktır.
“İnşallah burası önümüzdeki dönemde ülkemizin kültür sanat zenginliğinin nişanelerinden biri olarak milletimize hizmet verecektir.
“Müzik türleri birer nehir”
“Sanat müziğinden halk müziğine kadar tüm müzik dallarının kültür deryasını zenginleştiren birer nehir olarak görülmesi gerekir.
"Türk müzik tarihinde Itri'nin yeri neyse Karacaoğlan'ın yeri de orasıdır. Dede Efendi ne kadar hürmete layıksa Aşık Veysel de aynı derecede hürmete layıktır. Hafız Sadettin Kaynak'a nasıl minnettarsak bozkırın tezenesi Neşet Ertaş ustaya da aynı şekilde minnettarız.
“Halkın müzik zevkini değiştireceklerine inandılar”
“Türkiye'nin üzerine karabasan gibi çöken jakoben zihniyetten Türk müziği de payını almıştır.
"Milletin değerlerini, milletin zevk ve kültürünü gerilik emaresi olarak gören bu anlayış, sanat hayatımızın çölleşmesine sebep olmuştur. Öyle ki bu ülkede 'müzik inkılabı' adı altında Türk halk ve sanat müziğine 'alaturka müzik' denilerek yasaklandığı tuhaf dönemler yaşanmıştır.
“Halkı baskıyla, zorbalıkla dönüştürebileceklerini zannedenler halkın müzik zevkini de yasaklarla değiştirebileceklerine inanmışlardır. Ne zaman ülkemiz bu kültür faşistlerinin tasallutundan kurtulmuş işte o zaman Türk kültür ve sanat hayatı yeniden canlanmaya başlamıştır.
“Son 18 yılda kültür sanat dünyasının zenginleşmesinin daha renkli, daha özgün ve daha özgür bir karaktere bürünmesinin arkasında yatan sebep budur.
“Lime lime dökülen AKM”
"Şairleri, yazarları, sanatçıları arasında ayrım yapan, insanlarını dinledikleri müziklere, giydikleri kıyafetlere göre ayıran eski Türkiye manzarasına son verdik. Bu topraklara ait ne varsa hiçbir komplekse kapılmadan ülkemizin bir kazanımı olarak hepsini kucaklamaya çalıştık.
“Ülkemizin kültür ve sanat hayatına değer katacak, bu alanda çeşitliliği arttıracak her türlü eseri sahiplenmenin çabası içinde olduk. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içinde ülkemizin en modern opera binası olan Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi'ni hayata geçirdik. İstanbul'da artık her tarafı lime lime dökülen Atatürk Kültür Merkezi'ni yıkıp yerine İstanbul'umuza layık bir opera binası inşa ediyoruz.
“Salgın dönemi sanata destek verdik”
Göreve geldiğimizde Türkiye'deki kültür merkezi sayısı 42’ydi. Biz buna 74 adet daha ilave ederek 116'ya çıkardık.
“Devlet Tiyatrolarındaki sahne sayısını da 23'ten 54 ilave ile 77'ye yükselttik. Desteklenen özel tiyatro sayısını 59 dan 328'e, verilen destek miktarını da 850 bin liradan 12 milyon liraya çıkardık.
“Son 18 yılda 91 adet yurt içi, 78 adet yurt dışı kültür varlığı sergisi gerçekleştirdik. Bilhassa salgın döneminde sinemadan müziğe, tiyatrodan yayıncılarımıza kadar hemen her sektöre ciddi destekler verdik.
“Birileri istismar peşinde koşarken biz KDV indirimi, destek paketi, kira stopajının yarıya düşürülmesi gibi somut adımlarla sanatçılarımıza sahip çıktık." (EKN)