Rahmetli Cenk Koray'ın bir fotoğraf karesine de yansıyan görüntüsünü ondan bir anı olarak saklıyorum.
Bir dönem, Türk milliyetçiliğinin temel sloganı ''Kahrolsun komünistler''di. Sağcılarımızın en temel propaganda teması, ''komünizm tehlikesi''ydi.
Bu muhayyel tehlike üzerinden, ülkemizde yıllarca demokrasi istekleri, örgütlenme talepleri bastırıldı, ülkemizin en değerli bilim insanları, yazarları, şairleri ''komünizm düşmanları''nın saldırısına uğrayıp hapislere atıldılar.
* * * *
Geçenlerde, ABD Başkanı George W. Bush , ''Türkiye'yi komünizmden biz kurtardık'' deyince milliyetçi çevreler ayaklandılar. ''Siz kurtarmadınız, biz kurtardık'' diyerek öfkelerini dile getirdiler.
Bush aslında bir gerçeği dile getirmişti. Bu gerçek neydi? ABD, Türkiye'de komünizmle mücadele adı altında yürütülen demokrasi düşmanı cepheyi besleyip, büyütüp, örgütlemiş ve yönlendirmişti.
1950'li yıllarda ABD yedeğindeki Türkiye, Kore'ye asker göndermişti. O dönemin antikomünistleri, yani milliyetçileri ABD yedeğindeki bu harekâtı desteklerken, ülkemizin solcuları Kore'de çocuklarımızın cepheye sürülmesine karşı mücadele etmişlerdi.
Behice Boran'lar, Adnan Cemgil'ler, Barış Derneği kurarak Kore'deki ABD müdahalesine asker gönderilmesine karşı çıkmışlardı. Milliyetçilerin ataları, Behice Boran'lara, Sabiha Sertel'lere ''Komünist dudular'' diye saldırıyorlardı.
* * * *
1966 yılı kasım ayıydı. Ankara'da ABD aleyhtarı büyük bir miting düzenlenmişti. Tandoğan Meydanı'ndan başlayan bu yürüyüş Kurtuluş Meydanı'nda sona ermişti. Biz gençler, yürüyüşün sonunda Kızılay'a yöneldik, önümüzü atlı polisler kestiler.
O zaman Kızılay'da Gökdelen'in yanında Amerikan Haberler Merkezi bulunuyordu. Bir bölüm genç burayı taşlamaya başlayınca içeriden kafalarına demir ve taş yağdırıldı. İçeriye ABD Haber Merkezi'ni savunmak amacıyla mevzilenenler, meğerse ''milliyetçi gençler''miş.
1969 Şubat ayında ABD 6. Filosu'na karşı İstanbul'da büyük bir gösteri yapıldı. Göstericiler Taksim Meydanı'na girdiklerinde onları bir sürpriz bekliyordu.
Daha önceden meydana gelen milliyetçi-mukaddesatçı gençler ''Allahü Ekber'' nidalarıyla, palalar ve bıçaklarla göstericilere saldırıp ikisini öldürdüler. Bu saldırı tarihimize ''Kanlı Pazar'' olarak geçti.
* * * *
Türkiye komünizmden işte böyle kurtarıldı. Bu kurtarıcıların ana gövdesini Türk milliyetçileri oluşturuyorlardı. Bunların ABD'den yardım ve destek almadığı söylenebilir mi?
ABD Başkanı Bush da bu gerçeğe dikkat çekiyor. Türkiye'yi komünizmden kendilerinin kurtardıklarını iddia ediyor. Milliyetçiler de buna sinirleniyorlar.
Yeniçağ gazetesinin önceki günkü manşeti şöyleydi: ''Utanmaza bak!'' Haberin spotunda ise şu sözlere yer veriliyordu: ''ABD Başkanı George W. Bush'un 'Komünizmden sizi biz kurtardık' palavrası Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Açıklamaya tepki gösteren vatanseverlerden Bush'a öfke yağdı.''
* * * *
Gerçek gerçektir. Tarih değiştirilemez. Milliyetçiler (ya da şimdiki ifadesiyle vatanseverler) yıllarca ABD ile aynı paralelde ülkemizdeki demokratikleşmenin, emperyalizmle mücadelenin karşısına dikildiler, ABD aleyhtarı mitingleri bastılar, Vietnam'daki direnişi destekleyen sergileri hedef aldılar.
Türkiye İşçi Partisi 1965 yılında 15 milletvekiliyle Meclis'e girmiş ve ABD'nin Türkiye üzerindeki hegemonyasına, demokrasi düşmanı darbeci politikalarına karşı durmuş, ciddi bir muhalefet sergilemişti.
Onlara kim saldırmıştı acaba, hatırlayanlarınız var mı? Yoksa gazete arşivlerine girin ve o dönemin ''milliyetçi gençleri''nin neler yaptığını görün.
* * * *
Türkiye'de Amerikancılığın en temel ayaklarından birisi de darbecilerdi. Her askeri darbe, ABD'nin bölgedeki hegemonyasının güçlendirilmesi amacına, solun ezilmesi amacına hizmet etti.
Zaten darbeler, ya ABD desteğiyle ya da ABD izniyle yapıldı. Arşivleri karıştırırsanız bu gerçeği de görebilirsiniz.
''Biz sizi kurtardık, siz de bize hizmet edecek, bölgedeki politikalarımıza boyun eğeceksiniz'' diyor ABD Başkanı Bush. İran'a saldırıda ortaklık için baskısını sürdürüyor. Tehditlerini sürdürüyor.
Gerçekten bizi komünizmden kim kurtardı? Milliyetçiler mi, yoksa ABD mi? Allah her ikisinden de razı olsun... (OÇ/BA)
* Oral Çalışlar'ın yazısı 31 Mayıs 2006'da Cumhuriyet gazetesindeki köşesi "Sıfır Noktası"nda yayımlandı.