Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) haftalık grup toplantısı, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a başlattığı “Adalet Yürüyüşü”nde yapıldı.
Çamlıdere yol ayrımında grup toplantısı düzenleyen Kılıçdaroğlu, kendisini yargıyı etkilemeye çalışmakla suçlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a seslendi:
“Hâkimlere talimat verdiğini ispat edersem, onurunla istifa edecek misin?"
Erdoğan’ın “Yollarda yasal olarak yürümeniz hükümetimizin bir lütfudur” sözlerini de hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Birisi benim haklarımı bana bir lütuf olarak hatırlatıyorsa ben de ona diktatörlüğünü hatırlatıyorum. Sen diktatörsün diyorum" dedi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Kendim için yürümüyorum”
“Ben kendim için yürümüyorum. Ben adalet arayan bütün mağdurlar için, bütün mazlumlar için yürüyorum.
“Kim adaletten şikayetçiyse, kim adalet beklentisi içindeyse ben onun yanındayım ve onun hakkını sonuna kadar savunacağım. Bu benim insanlık görevimdir.
“Diktatörsün”
“Efendim yürüyorsunuz, lütfediyoruz biz size. Bunu tarihte firavunlar söylerdi, günümüzde de diktatörler söylüyor.
“İnsan olarak doğdum, benim doğuştan haklarım vardır. Demokratik bir ülkede yaşıyorum, anayasal haklarım vardır.
“Birisi benim haklarımı bana bir lütuf olarak hatırlatıyorsa ben de ona diktatörlüğünü hatırlatıyorum. Sen diktatörsün diyorum.
“Adaleti savunmak için izin alınmaz”
“Diyorlar ki, adaleti niye yürüyerek arıyorsunuz? Ama şunu söyleyemiyorlar, memlekette adalet var da bizim onun için mi yürüyoruz? Adalet olsa adaletsizlikten şikayet etmeyiz.
“Adaletin olmayacağı nerede ne yapacağız? Sivil itaatsizlik diyorlar, neden izin almadılar diyorlar. Adaleti savunmak için kimseden izin alınmaz, adalet Allah'ın emridir.
“İki 15 Temmuz var”
“15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra yüz binlerce insan sokağa indi. Kimse niçin sokağa indiniz diye sormadı.
“Ama bir de ikinci bir 15 Temmuz var. Şunu hiç kimse unutmasın. İki ayrı 15 Temmuz var. Halkın 15 Temmuz'u, bir de Saray'ın 15 Temmuz'u.
“Halk sokağa indi, demokrasiye sahip çıktı, 249 şehidimiz var. 2301 gazimiz var. Halkın 15 Temmuz'u budur.
“Geldik 20 Temmuz'a, Saray'ın 15 Temmuz'u. Saray'ın 15 Temmuz'u şudur: Halk 15 Temmuz konusunda aydınlanmasın diye mücadele ettiler.
“Darbecileri ortaya çıkaralım diye komisyonlar kuruldu. Eski Genelkurmay başkanları, MİT Müsteşarları geldi. Ama en temel iki aktör bu komisyona hiçbir zaman gelmedi. Çünkü Saray'ın 15 Temmuz'unu gerçekleştirenler buna izin vermediler.
“20 Temmuz’da hükümete KHK çıkarma yetkisi verildi”
“20 Temmuz'da bir darbe yaptılar, kararname çıkarma yetkisinin hükümete verildiği tarihtir 20 Temmuz darbesi.
“Kararnameler çıktı arka arkaya, 105 bin 836 kamu görevlisinin işine son verdiler. Binlerce akademisyenin işine son verildi. Bunlar mı darbe yaptı? Aileden birisini suçlu ilan ediyorlar, bütün aileyi mahkum ediyorlar.
“Linç edilen askerlerin hakkını da biz arayacağız”
“249 şehidimiz var. Doğrudur. Linç edilen üç askerimiz var. Linç edilmiş, onların da hakkını savunmalıyız. O asker darbe yapamaz ki, rütbesi yok adamın.
“Onların da haklarının savunulması lazım. Onların faillerini yargıya çıkarmamız lazım. Onu da söyledim, söz verdiler bana. Haklısın Kemal Bey dediler. Linç olmaz dediler.
“Daha dava bile açılmamış. Çünkü diktatörlerin bir özelliği var, çok rahatsız ve kontrolsüz yalan söyleyebilirler.
“Hava Harp Okulu öğrencisi, Murat Tekin linç edildi. Bunun hakkını kim arayacak? Adaleti savunan bizler arayacağız. Bu çocuk belki gidip bir siyasi partiye de oy vermedi. Biz onu savunacağız.
“Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya selamlarımızı gönderiyoruz”
“Nuriye Gülmen ve Semih Özakça. İki eğitimci, iki öğretmen. Ankara’da açlık grevine başladılar. İnsan Hakları Anıtı’nın önünde, ellerinde bir kağıt, ‘İşimizi geri istiyoruz’ yazıyordu.
“Vay sen misin açlık grevi yapan? Yapmadıklarını bırakmadılar. Saldırdılar, gazladılar, baktılar ki baş edemiyorlar, ‘terörist’ diye hapse attılar. İkisine de buradan selamlarımızı gönderiyoruz.
“İspatlarsam istifa edecek misin?”
“Geçenlerde biri demiş ki, 'Anayasanın 138. maddesi var'. Ne diyor okuyayım; hiçbir organ, hiçbir makam, hiçbir merci yargı kararlarının uygulanmasında tavsiye ve telkinde bulunamaz.
“Ben buna uyuyorum, böyle bir yetkim de yok benim. Bu düzenleme iktidar sahipleri için getirilmiştir.
“Şimdi ben buradan açık ve net çağrı yapıyorum. Bana 138. maddeyi hatırlatan beyefendiye çağrı yapıyorum. Senin ve hükümetinin hakimlere, mahkemelere talimat verdiğini ispat edersem, sen namuslu bir insan gibi görevinden istifa edecek misin?
“Ben de şu sözü veriyorum, ben ispat edemezsem siyaseti bırakacağım.
“Gel otur karşıma”
“Şimdi adalet yürüyüşüne başladık, bir sürü hakaret. Sözde cumhurbaşkanı, koltukta oturuyor, bir sürü laf ediyor. Ben kendisiyle muhatap olmak istemiyorum. Kendisinin bulunduğu konum farklı bir konum.
“Gel karşıma, senin televizyonunda tartışalım. Medeni iki insan gibi oturalım, sen de konuş adaletten, ben de konuşayım adaletten.
“Niye gelmiyorsun? Sen benim dengim değilsin diyor bazen. Bunu iddia edecek kişi aslında benim. Ama olsun, onun gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için bu tartışmaya katlanıyorum ben.
“Madem öyle diyorsun, niye üç öğün bana sataşıyorsun. Gel, otur karşıma millete ders nasıl verilirmiş ben ona göstereceğim.
“2019’dan korkuyor”
“Bütün bunlar, 2019'un korkusu nedeniyle oluyor. Korkuyor. Ya koltuk giderse?
“Ya arkadaş, koltuk kimseye baki değildir. Koltuğun hakkını vereceksin, kul hakkı yemeyeceksin. Sen kul hakkı yiyorsun, koltuğun hakkını vermiyorsun. Biz bu yüzden sokaklardayız.”
"Firavun belli, Musalar burada"
“Her Firavun’un bir Musa’sı vardır. Artık birden çok Musa var. Firavun belli, Musalar da burada.
"Zulme karşı direneceğiz. Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır.” (EKN)