İstanbul’un pek çok simgesi var.
Kent müzeleri genellikle bulundukları kentlerde simge olan, hafızalarda yer etmiş, hikayesi kentliyi ezmeyen, bölmeyen mekanlarda kurulur. Çünkü kent müzesi aslında diğer müzelerden farklı olarak kentliyi birleştiren, farklı unsurları bağlayan bir halat işlevi de görür.
Geçmişi anlatırken, bugünü belgeler ve gelecek için hayal etmemizi kolaylaştırır. Kentin geleceğine dair senaryolar sunar. Dolayısıyla esasen kent müzesi, tıpkı bugün Gezi Parkı’nın yaptığı gibi destek veren yüzbinlerce insanın rengini, görüşünü, kente dair tasvirini içine çeker, sindirir.
Gezi Parkı’nda deneyimlenen bir arada olma, kentine sahip çıkma, paylaşma, anlatma, dinleme, koruma hali, kentli dayanışmasının en güzel örneği.
Bir kent müzesi kurulması, kentli ve müzeci uzmanların, diğer gönüllü, akademisyen, üniversite, sivil toplum kuruluşu, yerel yönetim ve uzman kamu kuruluşları ile birlikte yürütülecek bir süreçtir. Bu bileşenlerin kent müzesi kuruluşuna katkılarını sahiden almak için, daha kuruluş adımları atılırken demokratik katılım sağlamak hiç zor değildir.
Kent müzesi her şeyden önce kentlinin olmalıdır. Bağımsız bir yapısı, bilim insanlarından oluşan bir danışma ve yönetim mekanizması, ancak kimse ve hiçbir kurum ile alışverişi, çekincesi olmayan bir müze, kentin müzesi olabilir.
Bugün modern anlamda kent müzeleri birer forum alanıdır. Kentin insanı ilgilendiren her teması kent müzelerinin çalışma alanına girer. Toplumsal tarih ve artık giderek kentsel tarih, tüm unsurları ile kent müzelerinin çalışma alanı içindedir.
İstanbul müzesi süreci
İstanbul’un kent müzesini kurmak için samimi bir adım atan Büyükşehir Belediyesi 17-18 Kasım 2012’de pek çok müzeci, tarihçi, şehir plancı ve başka disiplinlerden uzmanlar, belediye ve bakanlık çalışanlarını davet ettiği bir çalıştay gerçekleştirdi. Toplantı sonuçları raporlanarak kamuoyuyla şu bağlantı üzerinden paylaşıldı.
Toplantının yöntemi gereği her öneri, sadece bir kişiye ait olsa dahi raporda yer aldı. Raporun müzenin mekanına ilişkin bölümünde Topçu Kışlası önerisi görülecektir. Ancak bu öneri, gerçekten de tek bir kişinin önerisidir. Bu öneriyi veren kişinin de görüşü demokratik olarak yansıtılmalı diye rapora yazılmıştır. Yani, toplantıya katılan 83 uzman içinden sadece birinin önerisi olarak eklenmiştir.
Peki toplantıdan sonra ne oldu?
Kulaktan kulağa gelen bilgilerle, Boris Miçka isimli tasarımcının küratörlüğünde İstanbul Kent Müzesi çalışması adı ile kapalı kapılar ardında kurulan küçük bir ekiple aralık ayı içinde projeye başlandığını duyduk.
Büyükşehir Belediyesi’nin internet sitesinde yer alan ihale listesine göre, müzenin ihalesi çalıştaydan önce hazırlanmış olmalı ki, hemen sonrasında ihaleye katılım için son gün ilan edilmiş.
Nihayetinde, sanki böyle bir çalıştay yapılmamış, onca uzmana sorulmamış gibi başlayan bu çalışma içeriği ve yöntemi hakkında, nezaketen bile olsa, çalıştay katılımcılarına halen hiçbir bilgi verilmedi. Müzenin, parkı yok ederek yapılacak replika bir kışlanın içine tıkıştırılacağını da Gezi Parkı vesilesi ile basından öğrendik.
Bütün bu yöntem ve üslup, İstanbul Kent Müzesi’nin içeriği ve hayata geçirilmesinden sonra sunulacakların bilimselliği konusunda da doğal olarak hepimizde bir endişe yaratıyor.
Adalar Müzesi deneyimi
Olması gereken, İstanbul'a ömürlerini veren akademisyen ve araştırmacılarımızın değerli katkılarının alınmasını sağlayacak, müzecilerin deneyimlerini içine çekecek, İstanbullu’nun tüm aşamaları izlemesini ve bir şekilde sürece dahil olmasına imkan verecek bir çalışma yönteminin hayata geçirilmesidir.
İstanbul’un bunca yıl bir kent müzesi olmadı. Biraz daha olmayıversin. İçi boşaltılmış, baştan ölü doğan bir müze, replika olacağına, varsın biraz daha bekleyelim ve aceleye getirmeden İstanbul’a yakışan bir müze kuralım.
İstanbul’un ilk ve tek kent müzesi olan Adalar Müzesi’nin kuruluş deneyimi başta olmak üzere, ülkemizde ve dünyada pek çok kent müzesi aynı yeri işaret ederken kendimize işlevsiz yöntemler seçmeyelim.
İstanbul’un kent simgelerinden olan Taksim Gezi Parkı’na Topçu Kışlası veya başka bir binanın inşa edilmesi kent müzesi kurma hevesi ile bağdaşmıyor.
Kent müzesini bunca acı, ölüm, sakatlanma, itiraz ve doğa katliamı gerçeklerinin üzerine kurmayın. Kurduğunuz sadece içi boş bir nostalji mekanı olmaktan öteye geçemez.
Belki yeni teknolojileri kullanarak, çok paralar harcayarak, gösterişli dev ekranlarda geri planda nasıl bir korumacılık, etkileşim içerdiği bile anlaşılmayan son moda animasyonlar, dijital gösterimler koyabilirsiniz, fakat bunlar müzeyi kent müzesi yapmayacaktır.
Müzeler, çocuk, yaşlı, genç herkes için önemli buluşma, öğrenme, paylaşma, hatırlama mekânlarıdır. İstanbul tarihi, doğal ve kültürel mirası ile eşsiz bir kent. İstanbul’u biricik yapan bu miras, kent müzesinde, burada yaşayan insanların geçmişte ve bugün yarattıkları yaşam kültürünün tüm renklerinde yansıtılmalıdır.
İstanbul Kent Müzesi'nin Taksim’de gerçekleşen saldırı ve şiddet hafızası üzerine oturtulmaya çalışılması doğru değildir.
Kent müzeleri kentliyle birlikte kurulur, onları kucaklar, katılımcı olmayan bir mantığa teslim edilemeyecek kadar yaşamımızda etkin ve önemli mekânlardır. (DK/YY)
* Deniz Koç / Adalar Müzesi Küratörü