Batman’da Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) üyesi Özcan Temel’in HÜDA-PAR üyeleri tarafından öldürüldüğü iddiası üzerine KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada saldırının arkasında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Ergenekon yapılanmasının olduğu iddia edildi.
BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan ise Batman'daki saldırıyla ilgili "Resmen bir katliam planlanmıştır. Bu çok açık bir katliam denemesidir" dedi.
Buldan, bir kişinin öldüğü altı kişinin yaralandığı saldırıyla ilgili İçişleri Bakanı Muammer Güler’in cevaplaması istemiyle verdiği soru önergesinde şu soruları yöneltti:
* Olay ile ilgili soruşturma başlatılmış mıdır? Bu kapsamda kaç kişi gözaltına alınıp tutuklamıştır?
* Saldırganlar hangi siyasi güce dayanarak bu saldırıları gerçekleştirmiştir?
* Batman 1990’lı yıllarda olduğu gibi devlet destekli bir takım güçlerin saldırılarına açık hale mi getirilmek istenmektedir? Bu olayların bir daha tekrar etmemesi amacıyla bakanlığınız tedbir almış mıdır? Alınmış ise bu tedbirler nelerdir?
“1990’lar gibi…”
Fırat Haber Ajansı’nın (ANF) haberine göre, KCK’den yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Batman’da düğün evine saldıran provokatör kontralar bir genci katletmiş, birkaçını da yaralamıştır. Daha önce de Cizre’de Rojava’daki çetelerin bombalı saldırısında katledilen gencin taziyesine saldırılmış, birkaç genç yaralanmıştı.
“Batman’daki bu cinayet, Başbakan’ın HÜDA-PAR genel başkanıyla görüşmesinden sonra gerçekleşmesi dikkat çekicidir. Bu saldırıların silahlı çetelerin Rojava devrimine saldırdığı dönemde gerçekleşmesi kirli ilişki ve planların olduğunu da göstermektedir.
“Türk devleti Kürtlerin özgürlük mücadelesini yükselttiği her dönemde kirli savaş ve kirli ilişkiler içine girmiştir. Rojava’da silahlı çetelerin Kürt halkına saldırması 1990’lı yıllarda Kürtlere karşı yürütülen kirli savaşın Suriye'de pratikleşmesidir.
“Bu saldırılar, AKP hükümetinin çatışmasızlık sürecini Kürt sorununun çözümü için adımlar atmak için değil de özgürlük hareketini zayıflatmak için değerlendirmek istediğini göstermektedir.
“Son zamanlarda kendilerini HÜDA-PAR olarak örgütleyen Hizbullah’ın yayın organlarında Kürt özgürlük hareketinin ve BDP'nin hedeflenmesi, böyle bir saldırının psikolojik ortamının hazırlandığını gösteriyordu. 1990’lı yıllarda olduğu gibi devletin bu saldırılara göz yumup destekleyeceği de anlaşılınca bu saldırılar başlatılmıştır.
“HÜDA-PAR denilen 1990’lı yıllarda devlet himayesinde Kürtleri katleden bu çevrelerin Rojava’daki çetelerle iç içe oldukları netleşmiştir. Şimdi hem Kuzey Kürdistan'da hem Rojava’da İslam maskeli bu kontralar AKP hükümeti ve yeşil Ergenekon tarafından Kürt Özgürlük Hareketi'ne saldırtılmaktadır.
“Öz savunma meşru haktır”
“Bu cinayetin ve saldırıların Türk devleti ve AKP hükümeti ile bağı görülmelidir. Sadece HÜDA-PAR’la ilgili görmek olayı eksik değerlendirmek olur; dolayısıyla da tedbir ve bu saldırılara karşı mücadelede yetersiz kalınır.
“Halkımız ve demokrasi güçleri bu cinayetlere karşı protestolarını her yerde yükseltmeli ve bu saldırılara dur demelidir. Halkımız bu saldırıların devlet ve AKP tarafından yaptırıldığı bilinciyle bir iki günlük protestolarla sınırlı kalmayarak bu saldırıların üzerine gitmelidir. Bu cinayetleri protesto eden yaygın gösteriler yapılmalıdır.
“Kürt halkı ve demokrasi güçleri bu saldırıların seçim döneminde ve sonrasında daha da yaygın yapılacağını bilerek öz savunmalarını kurumlaştırmaları ve bu saldırıları caydırıcı olmaları gerekmektedir. Öz savunma Kürt halkının meşru hakkıdır. Devletin tıpkı 1990’lı yıllarda olduğu gibi kendilerini savunmayacağı, aksine saldırganları teşvik ettiği ve kışkırttığı bilinmelidir.
Buldan: Örgütlü saldırı
Yaşanan olayın sıradan bir adli olay olmadığını belirten Buldan, son derece planlı, organize, örgütlü ve provokasyon amaçlı bir saldırı olduğunu iddia etti.
“Bu saldırı, 1990'lı yıllarda devlet destekli Hizbul-kontra eliyle yüzlerce faili meçhul cinayetin işlendiği bir kentte yani Batman'da yaşanmıştır. Saldırının gerçekleştiği yer, saldırının düzenlenme biçimi, yöntemi, saldırının hedefindeki sivillerin ağırlıklı olarak partimizin tabanı olması bu olayın çok daha boyutlu olduğunu göstermektedir.
“Aynı gün Petrol Mahallesi'nde BDP'li arkadaşlarımız, seçim çalışması yürütürken adı Hizbullah’la anılan bir partiye mensup sivil bir grubun müdahalesine maruz kalmış, söz konusu grup, parti yönetici ve çalışanlarımızı tehdit ederek, seçim çalışmalarını engellemeye çalışmıştır. Ardından aynı akşam partililerimizi hedef alan silahlı saldırı yaşanmıştır.
“Çözüm sürecinin bıçak sırtında yürüdüğü bir süreçten geçiyoruz. Kürt halkına dönük Rojava başta olmak üzere saldırıların arttığı, Kürtlerin statü mücadelesinin boğulmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz.
“Nusaybin'de Kürtler arasında duvar örülüyor. Kalekol yapımına hız veriliyor. Çözüm sürecini ilerletecek, ateşkesi kalıcı hale getirecek demokratik adımlar atılmıyor. KCK operasyonu adı altında siyasi soykırım operasyonları devam ediyor. Binlerce politik tutuklu cezaevinde tutulmaya devam ediyor. Böylesi bir süreç ne yazık ki provokasyona açık bir süreçtir.
“Çözüm sürecini ilerletecek, derinlikli müzakerelerin önünü açacak siyasal, demokratik adımların hükümet tarafından atılmamış olması, zemini provokasyona açık hale getirmektedir. Bu zeminden faydalanmak isteyen karanlık odaklar Batman'da devreye girmiştir. Bu saldırı, bu ülkeyi yeniden kan gölüne çevirmek isteyen odakların işidir.
“BDP'yi yerel seçimler öncesi engellemeye, BDP'nin gücünü ve iradesini kırmaya çalışan odaklar iş başındadır. BDP'den korkan siyasi yapılar, BDP'den ürken karanlık odaklar bu tür provokasyonlarla halkı sindirmeyi, bezdirmeyi hedefliyorlar. (EKN)