Irak sınırında bulunan Şırnak'ın Uludere İlçesine bağlı Yemişli ve Ortaköy kırsalında 12-14 Mayıs arasında düzenlenen operasyonlar sırasında çıkan çatışmalarda öldürülen 12 PKK militanından üçünün cenazelerinin alımı sırasında gerginlik yaşandı.
Olayın ardından Pazar günü cenazeleri almak için Bilican tepesine giden binlerce kişinin yanında olan Şırnak bağımsız milletvekili adayı Hasip Kaplan, bianet'e yaptığı açıklamada ilk gün cenazeleri almalarına izin verilmediğini söyledi.
"Cenaze arayanların üstüne kaya yuvarladılar"
Kaplan geceyi Bilican tepesinde ateş yakarak geçirdikleri geceyi ve bölgede yaşananları aktarıyor:
* Cenazelerin dördünü askerler almıştı. Ancak aşağı tarafta olan üç cenazeye ulaşamıyorlardı. Çünkü oraya indikleri zaman PKK'li grubun saldırısından çekiniyorlardı.
* Biz Yemişli'de görevli yarbay ile konuştuk ve 10-15 genç, dinamik arkadaşımızı görevlendirerek "cenazeleri alın gelin" dedik.
* Yarım saat sonra Tugay Komutanı Abdullah isminde birisi geldi ve telsizden "vurun, öldürün, milletvekillerini de, belediye başkanlarını da tarayın" diye emir yağdırmaya başladı. Bu arada emrinde görevli komutanlara durmaksızın küfürler yağdırdı.
* O gün cenazeleri almamızı engellediler. Tüm gün tank atışı, top atışı yaptılar. Benim gözlerimin önünde, o derin uçurumlardan, arama yapan insanların üzerine kaya yuvarladılar. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin geldiği nokta vahim.
"Gece buz gibi havada dağlarda kaldık"
* Bir alt rütbeli komutana dedik ki, "Bize yarım saat müddet verin, biz gidip cenazeleri alıp, devlet hastanesine bırakalım ve süreç olaysız şekilde atlatılsın." Fakat komutanın saldırı emri üzerine biz aşağıda arama yapan arkadaşlarımızı yukarı almak zorunda kaldık.
* Binlerce insan orada "direniyoruz, kalıyoruz, almadan gitmiyoruz" dedi. Bu sefer asker önde, biz karşısında beklemeye başladık.
* Komutan bize geldi ve "sınırı aştınız" dedi. Ben de "Burada Türkiye'deki bir birlik var. Sen de aşmışsın sınırı, gitmişsin Irak Kürdistan'ına tabur yapmışsın. Ben de bu topraklardayım; hepimiz kaçağız burada." dedim.
* Binlerce kişi, Bilican tepesinde ateşler yakarak kaldık. Buz gibi havada dağ başında sabahladık. O civarda bulunan beş, altı köyden insanlar sürekli olarak bize ekmek, su ve battaniye taşıdılar.
"Halk, 'alırız' dedi ve aldı"
* Dün (16 Mayıs) sabah erkenden 300 kişi cenazeleri almak amacıyla vadiye doğru hızla inmeye başladı. Bunun üstüne askerler, inen insanların üstünden müthiş bir yaylım ateşi açtı. Tank atışları, havan atışları, mermiler... Gerçekten inanılmazdı.
* Her ne kadar doğrudan, hedef gözeterek ateş etmeseler de, üstlerinden atsalar da, herhangi bir yanlışlıkta orada her an bir kişi ölebilirdi ve bir kişinin orada ölmesi de kıyametin kopması demekti.
* Olay yerine Gültan Kışanak, Filiz Koçali ve Osman Baydemir de geldi. Dedik ki, "Ateşi durdurun, müsaade edin, cenazeleri alıp gidelim" dedik. Komutanlarla görüştük.
Bunca ateşe rağmen ve yasaklamaya rağmen, devletin cenazeleri almaya korktuğu yere halk girerek "biz alırız" dedi ve aldı.
"Devlet yoktu, paşalar kraldı"
* Cenazeler geldikten sonra halk, "Bize saldıranlara cenazeleri vermeyiz" dedi. Halk cenazeleri Yemişli'ye getirmek için konvoy halinde yürüyüşe geçince askerler ateş açmaya ve gaz bombaları atmaya başladı. Araçlarımızın camlarını kırdılar.
* Ayrıca biz o an Irak topraklarındayız. Savcının ya da kaymakamın yetkisi yok. O nedenle "Burada otopsi yaptırtmayız, cenazeleri Yemişli Sağlık Ocağı'na götürür, orada otopsi yaptırır, sonra size teslim ederiz" dedik.
* Her tarafımızı panzerlerle ve 2 bin özel askerle sardılar. Dört tane helikopterle tam 50 uçuş yaptılar tepemizde.
* Askerler panzerlerle, tanklarla yolları tuttu. Her yere taş ve kaya yığdılar. Böylelikle cenazeleri bizden kaçırarak Bilican Taburu'na götürdüler ve otopsiyi askeri taburda yaptılar ve oradan helikopterle Adli Tıp'a gönderdiler.
* Orada hükümet yoktu, başbakan yoktu, vali yoktu; kimse kimseyi takmıyordu. İki tane paşa "hukuk da benim, kanun da benim" diyerek kral kesilmişlerdi.
"Onlar davullarla propaganda yaparken biz dağlardayız"
* Bu operasyonlar durmadıkça durum daha da kötüye gidecek. Halkın artık buna katlanacak hali kalmadı. Yaşananlar gerçekten çok vahim.
* Başbakan davul, zurna eşliğinde seçim propagandası yapıyor, biz dağlarda sabahlıyoruz. Biz de milletvekili adayıyız. Bu iki fotoğrafı görmezsek toplumsal barış olmaz.
* Bu koşullarda seçim de olacağını sanmıyorum. Biz seçimlere girme konusunda kararlı ve ısrarlıyız. Ama her gün bunlarla karşılaşınca insan ister istemez gelecek için kaygı duyuyor. (EKN)