Karşılaştıkları ekosistemi etkin ve hızlı bir şekilde domine eden, yerli olmayan bitki, hayvan ve diğer organizmalar, ‘istilacı türler’ olarak tanımlanıyor. İklim krizinin ekosistemleri daha savunmasız hale getirmesi, küreselleşme nedeniyle zaten artmış olan istila hızını görülmemiş seviyelere yükseltti.
Yeni dahil oldukları ekosistemlerde doğal rekabetçileri bulunmayan istilacı türler, yerel biyoçeşitliliği tehdit ediyor, yerli fauna ve floraya önemli zararlar verebiliyor. Bunun yanı sıra, ciddi ekonomik ve halk sağlığı etkilerine sebep olabiliyor.
Bilimsel çalışmalara göre istilacı türlerin yol açtığı toplam ekonomik maliyet, ABD’de 4.5 trilyon doları buluyor. Türkiye’de ise yıllık maliyetin yarım milyar dolara ulaştığı hesaplanıyor.
İstilacı türlerin yayılmasını önlemek ve olumsuz etkilerini sınırlandırmak için yüksek yayılma ve etki potansiyeline sahip türlere odaklanmak ve istilacılığa açık, kırılgan ekosistemleri yakından takip etmek önem taşıyor.
İklim krizinin etkisi
Sıcaklık ve yağış gibi çevrenin önemli olgularını, aşırı hava olaylarının sıklığını, atmosfer bileşimini ve arazi örtüsünü değiştiren iklim krizi, istilacı türlerin coğrafi yayılışını hızlandırıyor. Bu durum, özellikle kırılgan habitatları tehdit ediyor.
Sıcaklık, atmosferdeki karbondioksit (CO2) miktarı ve mevcut besinler, türlerin hayatta kalmasını belirleyen temel faktörleri oluşturuyor. Bu faktörlerdeki her türlü değişiklik, ekosistemleri etkiliyor ve istila olasılığını artırıyor.
Türlerin yeni bir ortama yerleşim süreci, bugüne kadar geniş çaplı araştırmalara konu olmuş bir alan. Bu alanda çalışan birçok bilim insanı, iklim krizinin hedef habitatları değiştirdiğini ve buna bağlı olarak da yerli fauna ve floranın kaynak sıkıntısı çekebildiğini kabul ediyor. Bu sıkıntı, artan rekabetle birleştiğinde, ekosistemler istilalara karşı daha savunmasız hale geliyor.
Türkiye’ye bedeli
Avrupa ve Asya’nın kesiştiği, benzersiz bir kıtalararası konumda bulunan ve geniş taşıma ağı ile ticaret bağlantılarına sahip olan Türkiye de, biyolojik istilalara karşı son derece savunmasız.
Henüz tamamlanan, yayınlanma aşamasındaki çalışmamız ise, Türkiye'de biyolojik istilaların neden olduğu ekonomik maliyetlerin ilk analizini ortaya koyar nitelikte. Bu çalışmaya göre, Türkiye'de ekonomik zarar meydana getiren yabancı türlerin neden olduğu toplam ekonomik maliyet, 1960-2022 yılları arasında 4.1 milyar dolara ulaşmış görünüyor.
Ancak bu maliyetler, ülke genelindeki tüm istilacı türlerin yüzde 10'undan azını kapsıyor. Etkilenen sektörler arasında yer alan tarım, 2.85 milyar dolar ile en yüksek toplam maliyeti sırtlanırken, onu, 1.20 milyar dolar maliyet ile balıkçılık sektörü izliyor. Yıllık maliyetlerin zaman içinde üstel olarak artarak 2020-2022 yıllarında yılda 504 milyon dolara ulaştığı görülüyor ve önümüzdeki 15-20 yılda daha da artması bekleniyor.
İnsan sağlığını tehdit edebilir
Birçok istilacı organizmanın, insan sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri bulunuyor. Yabancı türler, hastalık oluşturabildiği gibi, hastalığın taşınmasına da neden olabiliyor. Birçok yüzyıl önce, çiçek hastalığı Kuzey Amerika’ya Eski Dünya’dan, Kara Veba ise Uzak Doğu’dan, istilacı olarak gelmişlerdi.
Daha yakın zamanlı bir örnek olarak ise ABD’ye ithal edilen Asya kaplan sivrisineği (Aedes albopictus) verilebilir. Sarı humma ve Batı Nil Virüsü gibi birçok virüsün etkili bir taşıyıcısı olan bu sivrisinek, yayılıp yerleşik hale geldiği çeşitli bölgelerde halk sağlığı konusunda ciddi endişeler yaratıyor.
Bu tür, 2011’de Türkiye'deki ilk tespitinden sonra 10 sene içerisinde hızlı bir şekilde yayılarak hemen hemen bütün ülke ölçeğinde tespit edilecek yoğunluklara ulaşmıştır. Türkiye’deki istilacı türlerin oluşturdukları maliyetleri inceleyen yeni bir çalışma, bu türün kısa bir süre içerisinde 60 milyon dolarlık bir maliyete neden olduğunu göstermiştir.
Sağlık etkilerinin yanı sıra bu istilalar, bir ekosistemin içindeki tüm türler için hayatta kalma kurallarını değiştirebilir ve yaşamsal işlevlerini büyük ölçüde etkileyebilir. En geri dönüşü olmayan etkiler, genetik soy tükenmeleridir. Bu, bir türün tamamen ortadan kalkması, dolayısıyla dünya biyoçeşitlilik haritasından silinmesi anlamına gelir.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi, Temel Bilimler bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Serhan Tarkan tarafından hazırlanan bu haber, kısaltılarak İklim Masası ve bianet işbirliği ile yayımlanmıştır.
İklim Masası, iklim kriziyle ilgili güvenilir bilgileri kamuoyunda yaygınlaştırmayı hedefleyen bir haber servisidir. Yazarları, haberleştirdikleri konularda uzmanlığı bulunan bilim insanlarından oluşur. (TY)